Alerjilerin hastalık dışında, yaşam kalitesine de önemli etkileri olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Mungan, yorgunluk, konsantre olamama, algı ve uyku bozukluklarına yol açabildiğini, bunun da iş ve okul performansına ciddi olumsuz etki yaptığını, sağlıklı bireylerle karşılaştırıldığında alerjik nezle ile yaşam kalitesinin çok düştüğünü gösteren çalışmalar olduğunu bildirdi.
Besinlere olan alerjiye sıklıkla rastlandığını belirten Prof. Dr. Dilşad Mungan, son dönemde ilaçlara olan alerjinin de artışına dikkat çekerek, şunları kaydetti: “İlaçlardan da en çok ağrı kesiciler ve antibiyotikler alerjiye yol açıyor. Alerjideki temel kural; neye fazla temas ediyorsanız aslında onla görülüyor alerji. Son zamanlarda ilaç olarak kemoterapötikleri çok görmeye başladık, giderek arttı. Yine biyolojik ajanlar denilen bazı özel tedaviler var, onlarda da görmeye başladık. Romatizmal hastalıkların tedavisinde enjeksiyonla yapılan tedaviler var, hem çığır açtı ama aynı zamanda da alerjileri çok görülüyor. Bu konularda henüz sıklık çalışması yapılmadı, vakalar şeklinde çalışmalar var.”
Prof. Dr. Dilşad Mungan, kemoterapi ve diğer ilaç alerjileri gelişen hastaların tedavisinde çaresiz kalınmadığını, alerji uzmanlarının gözetiminde, özel yöntemlerle ilaçların verilebildiğini belirtti. Çalıştığı klinikte bu şekilde tedavi gören hastaları olduğunu bildiren Prof. Dr. Mungan, “Ne yapıyoruz, özel bir yöntemle veriyoruz ilaçları. Alerji geliştiğinde alternatifi olan ilaçlar var, olmayanlar var. Mesela; antibiyotiklerden birine alerji gelişirse, diğeriyle yolumuza devam ediyoruz. Ağrı kesicilerde de alternatifler bulunabiliyor.
Kemoterapide ise öyle değil. Mutlaka o ilacı alması gerekiyor hastanın. O zaman özel bir yöntemle çok küçük dozları, çok yavaş vererek, tolere etmesini sağlıyoruz ve o şekilde kemoterapilerini sürdürüyoruz. Mesela; biz alerji bölümüyüz ama bizde de kemoterapi hastaları var. Geliyorlar ve onkoloji bölümü ile birlikte kemoterapilerini biz uyguluyoruz. Alerji saptandıysa, o yavaş uygulamayı biz yapıyoruz. Meme kanserli hastalar çok fazla var, onların bir grup ilacı çok fazla alerji yapıyor” dedi.
Sık görülen alerjilerden olan alerjik rinitte, bazı özel durumlarda hastalara aşı tedavisi yapılabildiğini ve bu gruptaki hastalarda aşı tedavisiyle önemli sonuçlar alınabildiğini belirten Prof. Dr. Mungan, tedavinin düşük dozlarda, alerjiye yol açan alerjenin hastaya verilmesi, giderek dozunun artırılarak bağışıklık sisteminin tepki vermemesinin sağlandığını anlattı.
Prof. Dr. Kutluk: ‘Kanserin tedavisi var ama saklanıyor’ iddiaları yalan!
Aşı tedavisinin yapılması için özel durumlar olması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Mungan, “Hastaya, alerjik rinit teşhisi koyduysak, neye alerjisinin olduğunu belirlediysek, şikayetleri çok yoğunsa ya da ilaca rağmen şikayetleri devam ediyorsa veya ilaçlara bağlı bazı giderilemeyen yan etkiler varsa, o zaman aşı tedavisi uyguluyoruz” diye konuştu.
Enjeksiyon şeklinde verilen aşı tedavisinin, ayda bir enjeksiyon yapılarak en az 3 yıl sürdüğünü belirten Prof. Dr. Mungan, alerji uzmanı tarafından reçete edilmesi ve rapor yazılması halinde bu tedavinin Genel Sağlık Sigortası (GSS) kapsamında bedelinin ödendiğini bildirdi.
Alerjik rinit polen kaynaklıysa “mevsim öncesi” olarak adlandırdıkları farklı bir aşı tedavisi yöntemi de olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Mungan; bu tedavide mevsimden iki ay önce, haftada bir enjeksiyon yapıldığını, mevsim başladığında koruma sağlanmış olduğunu kaydetti. Prof. Dr. Mungan, “Üç yıl üst üste bu tedaviyi yaparsak, sürekli yaptığımızla benzer sonuç alıyoruz. Hem çocuklarda hem de erişkinlerde uyguluyoruz” bilgisini verdi.
Aşı tedavisi yanında çayır poleni ve ev akarları için dilaltı tablet alınması şeklinde bir ilacın da olduğunu açıklayan Prof. Dr. Mungan, çayır poleni için olan tabletin Türkiye’de satıldığını ancak genel sağlık sigortası ödemesi kapsamında olmadığını, ev akarları için olanın ise henüz Türkiye’de satışa sunulmadığını söyledi. Prof. Dr. Mungan dilaltı tedavilerinin de uzun süreli olduğunun altını çizdi.
Alerjilerin artışında, günümüz batılı yaşam biçiminin etkili olduğunu belirten Prof. Dr. Mungan, paketlenmiş, katkı maddeli besinler, hava kirliliği, kapalı ortamlardan dolayı enfeksiyon bulaşlarının artması, sigara dumanı temasının etkenler arasında sayılabileceğini anlattı.
Temizlik maddelerine de dikkati çeken Prof. Dr. Mungan, günlük yaşamda çok sayıda kimyasalla temas edildiğini vurgulayarak, “Kimyasallar daha çok hayatımıza girdi. Oda kokuları, cam spreyi, yer spreyi vs. Bizim hanımlar banyoya giriyorlar, kapıları da kapatıyorlar ve ondan sonra temizlik yapıyorlar. Çamaşır suyu çok tehlikeli bir şey solunum yolları için. Özellikle astımı olanların ve normal şahısların da çok maruz kalmaması gerekiyor. Mutlaka havalandırılmış ortamda temizlik yapmaları lazım.
Prof. Dr. Özge: Migren yaşam kalitesini bozan hastalıklar içinde 8. sırada
Bunu tüm toplum için söylüyorum. Tuz ruhu ve çamaşır suyunun da karıştırılmaması gerekiyor. Kişinin hiçbir şeyi yokken, o ikisinin karıştırılması havayollarında kalıcı hasar yapabiliyor. Bu sonucu ortaya koyan çalışma var Türkiye’de. Bu şekilde kullanan 55 kadında kalıcı havayolu hasarı olmuş, ikisi kaybedilmiş” diye konuştu.
Maske kullanarak temizlik yapmayı “önermediğini” vurgulayan Prof. Dr. Dilşad Mungan, “Maske var diye çok daha uzun süre ve rahat bir şekilde bu maddelerle temas ediliyor. Maske cesareti artırıyor, temas süresini uzatabiliyor. Bunun için daha çok havalandırmaya özen göstersinler” dedi.
Yaz aylarında klima kullanımının çok yoğun olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Dilşad Mungan, “Klima, çok gereksiz günah keçisi ilan edildi. Klimanın bakımlarının düzenli ve doğru yapılması halinde alerjiye yol açacağını düşünmüyoruz. Filtrelerinin değiştirilmesi önemli çünkü enfeksiyon kaynağı olabilir. Onun için klimanın üreticilerce önerilen düzenli bakımları, nasıl yapılması gerekiyorsa, o şekilde yapılmalı” diye konuştu.
Prof. Dr. Mungan, buna karşılık yazları klima ile çok soğuk ortamlar oluşturulmasının özellikle alerjik riniti ve astımı olan kişilerin şikayetlerini tetikleyebileceğini, artırabileceğini belirtti. Mungan, aynı durumun arabaların klimaları için de geçerli olduğunu, bakımlarının düzenli yaptırılması yanında, araç içinin de çok soğutulmaması gerektiğini kaydetti.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?