Koronavirüs korkusu nedeniyle meme kanseri belirtilerinin görmezden gelinmemesi gerektiğini söyleyen Liv Hospital Ankara Genel Cerrahi Bölümü’nden Prof. Dr. Münevver Moran, Covid-19 pandemisi nedeniyle meme kanseri erken tanı oranlarının düşüş eğiliminde olduğunu belirtti. Meme kanserinin kadınlarda en sık görülen kanser türü olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Moran, Türkiye’de ortalama her 8 kadından 1’inin meme kanserine yakalanma riskinin olduğunu, Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre ise dünya genelinde her yıl 519 bin kadının bu kanser nedeni ile hayatını kaybettiğini bildirdi. ‘Meme Kanseri Farkındalık Ayı’ kapsamında Medikal Akademi Ankara Temsilcisi Hatice Pala Kaya’nın sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Münevver Moran, meme kanseri ile ilgili önemli bilgiler verdi.
Meme kanseri farkındalığının artması ile erken tanı şansının da artacağını belirten Prof. Dr. Moran, özellikle bu yıl tüm dünyayı etkisi altına alan pandemi nedeniyle pek çok kadının COVID-19 bulaşma korkusu yüzünden belirtileri fark etmesine rağmen doktora gitmeyi ertelediğine vurgu yaptı. Bu durumun tanı ve tedavi sürecinde gecikmelere neden olduğunu hatırlatan Prof. Münevver Moran, “Bu dönemde üzücü bir şekilde hastaların herhangi bir meme şikayeti için hastaneye gitmeleri veya takipli durumdaki hastalıklarının kontrolü azalmış durumdadır. Kişisel tecrübelerime göre bu dönemde özellikle beş- altı ay gecikmiş durumda o kadar çok hasta gördüm ki, bu durum beni gerçekten yaraladı. Bu nedenledir ki bunun önüne geçilmesini azami bir gereklilik olarak görmekteyim” dedi.
Meme kanseri neden olur? Belirtileri, tedavisi ve elle muayenesi
Prof. Dr. Moran: Giderek endüstrileşen dünya toplumlarında kanser önemli bir sağlık sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Dünya sağlık örgütü verilerine göre, dünyadaki ölüm nedenlerinin %13’ü kanser ve buna bağlı gelişen komplikasyonlar nedeni ile oluşmaktadır.
Kanser ölümlerinin %70’i ise bizim ülkemiz gibi düşük ve orta gelir düzeyindeki ülkelerde ortaya çıkmaktadır. Kanser maalesef dünyada artış eğilimindedir ve yeni tanı testleri ile beraber 2005 yılında 11 milyon yeni tanı konurken 2030 yılı beklentilerinde bu sayı 27 milyon olarak planlanmaktadır. Toplumun yarısını oluşturan kadınlar düşünüldüğünde en sık görülen kanser türü meme kanseridir. Dünya sağlık örgütü verilerine göre, her yıl 519 bin kadın bu kanser nedeni ile hayatını kaybetmektedir.
Ülkemize bakıldığında akciğer, prostat, deri kanserlerinin ardından en sık görülen kanser türüdür, ancak yine kadınlarda kendisini izleyen deri kanserlerinden iki kat sık olarak en sık gözlenen kanser türüdür. İnsidansı 100.000’de 37 olarak saptanmıştır. Sonuç olarak, ülkemizde de her 8 kadından 1’i hayatı boyunca meme kanserine yakalanacaktır.
Prof. Dr. Moran: Yaş aralıklarına bakıldığında hastaların %75’i menopoz sonrası kadınlarken %25’i genç doğurganlık çağındaki kadınlardan oluşmaktadır. Giderek dikkat çeken gelişme yaş olarak genç hastaların sıklığının artmasıdır. Burada çevre ve kişisel faktörlerin önemli olduğu düşünülmektedir. Korkutucu olan bu durum, erken taramalar ile daha kolay kontrol altına alınabilir.
Meme kanserinde erken tanının önemi nedir? COVID-19 pandemisi nedeniyle enfeksiyon bulaşma korkusuyla pek çok kişi tarama testlerini yaptırmayı ya da doktora gitmeyi erteliyor. Bu durum meme kanserinin erken tanı şansını düşürür mü? Belirtileri taşıdığını düşünen kişiler ne yapmalı, hastalara ne tavsiye edersiniz?
Prof. Dr. Moran: Dünyamızın bu dönemde karşı karşıya kaldığı pandemi tüm sosyal yaşamı etkilemiştir. Bu sırada gerekli görülmüş olan kısıtlamalar bireylerde hastaneye gitme konusunda korku ve kaygı yaratmıştır. Her ne kadar hastanelerde en iyi tedbirler alınsa da bu kaygı reddedilemez ölçüdedir. Bu dönemde üzücü bir şekilde hastaların herhangi bir meme şikayeti için hastaneye gitmeleri veya takipli durumdaki hastalıklarının kontrolü azalmış durumdadır. Kişisel tecrübelerime göre, bu dönemde özellikle beş- altı ay gecikmiş durumda o kadar çok hasta gördüm ki bu durum beni gerçekten yaraladı.
Meme kanserinin genç yaşlarda görülme sıklığı giderek artıyor
Bu nedenledir ki, bunun önüne geçilmesini azami bir gereklilik olarak görmekteyim. Bu hastalıkta erken tanı, hastayı çok acılı, uzun ve çetrefilli bir yol yerine kısa yoldan bu hastalıktan kurtulup normal hayata dönüş için tek şans olduğundan hastalara bu konuda tedbirlerini almış olarak mutlaka hastaneye başvurmalarını öneriyorum.
Prof. Dr. Moran: Risk faktörleri açısından en önemli unsur; kadın olmak ve kadınlık hormonu östrojendir. Risk faktörleri değiştirilemeyen, değiştirilebilen risk faktörleri olarak ayrılabilir. Kanserden korunma açısından değiştirilebilir risk faktörlerinin azaltılması kanser sayılarında düşme açısından etkili olabilir.
Prof. Dr. Moran: Kadınlarda iyi huylu meme kitleleri veya hastalıkları da bulunabilir. Memelerde gelişmiş olan hızlı hücre döngüsü ile seyreden ve hücresel bozulmalar içeren tarzda iyi huylu meme kitlelerinin bulunması meme kanser oluşumu açısından riski artırabilir. Bu lezyonların bir kısmı proliferasyon göstermeyen lezyonlardır.
Meme kanseri neden olur? Belirtileri, tedavisi ve elle muayenesi
Bunlarda meme kanseri gelişim riski, bu lezyonları olmayan kadınlara göre ya yoktur veya çok az risk artışı içerirler (basit fibrokistik hastalık, mastit, duktal ektazi gibi), buna karşın içinde tümör hücresine benzer atipik hücrelerin bulunmadığı hücre döngüsü artmış iyi huylu meme lezyonlarında yaklaşık 1,5-2 kat risk artışı vardır (duktal hiperplazi, kompleks fibroadenom gibi). Eğer iyi huylu proliferatif meme lezyonlarında hücresel atipi varsa (atipili duktal hiperplazi,, atipili lobuler hiperplazi gibi) bu risk 4-6 kata kadar çıkabilir.
Prof. Dr. Moran: Bir kadının memesinde iyi huylu kitlelerin bulunması öncelikle yeni gelişen lezyonları maskeleyebileceği için dikkat edilmesini gerektirir. Bilinmesi gereken temel gerçek, bir lezyonun iyi huylu olduğunu anlamanın kesin tek yolunun o lezyonun çıkarılarak patolojik olarak değerlendirilmesi ile ortaya çıkacağıdır. Memede aniden ortaya çıkan veya hızlı büyüyen her lezyon meme kanseri açısından ciddi şüphe uyandırmalıdır.
Bu durum mevcut kitlelerin devamına göre daha öncelikli tanı gerektirir. Yine de kist içine kanama, enfeksiyon, ergenlik dönemindeki fibroadenomlar gibi durumlarda hızlı büyüme beklenebilir. Radyolojik incelemeler bu konuda genel olarak yardımcı olsa da genel görünüm itibarı ile olasılık belirtirler. Eğer bir lezyonda ani büyüme varsa içindeki hücre yapılarında değişiklik olabileceğinden özel bir hassasiyetle inceleme gerektirir.
Prof. Dr. Moran: Değiştirilebilir faktörler düşünülürse; hiç doğurmamış kadınlarda %30 daha fazla meme kanseri oluşum riskini artırmaktadır. İlk doğumu 30 yaşından sonra yapanlarda 20 yaşından önce yapanlara göre meme kanseri riski iki kat artmaktadır. Kısırlık nedeni ile uygulanmış tedavilerin meme kanseri riskinde oranı belirsiz bir artışa neden olduğu düşünülmektedir. Emzirme meme kanserinden koruyucu etkiye sahiptir.
Emzirme süresi uzadıkça bu koruyucu etki de artar. Doğum kontrol haplarının kullanımı ile ilgili tartışmalar vardır ama genel kanı uzun süre kullanımlarında veya devam eden kullanımlarında riskin hafifçe arttığı yönündedir.
Menopoz sonrası hormon tedavilerinde en az iki yıl kullanım sonrasında risk artmaktadır. Kesildikten beş yıl sonra risk normale döner. Önerilen, en düşük dozda en kısa kullanılmasıdır. Düşük fiziksel aktivite, obezite meme kanserini artırıcı önlenebilir risk faktörleridir. Düzenli alkol kullanımı meme kanseri riskini artırır.
Yüksek sosyoekonomik seviyede meme kanseri sıklığı artsa da düşük sosyoekonomik durumdaki grupta ölüm oranı geç tanı ve tedaviye ulaşmaktaki güçlükler nedeni ile daha fazladır. Bütün bu değerlendirmelere rağmen meme kanserlerinde %5’den fazlasında bu risk faktörlerine rastlanmamaktadır.
Prof. Dr. Moran: En sık karşılaşılan kanser bulguları; memede kitle ya da sertlik hissedilmesi, memede anormal çekinti ya da gamzelenme, meme başında çekinti olması, meme derisinde değişiklikler, meme başından anormal akıntı varlığı veya koltuk altında kitle hissedilmesidir. Unutulmamalıdır ki, her kadın 20 yaştan itibaren her adet kanamasının başlangıcından sonraki 5-7. günlerinde veya menopoz sonrasında her ayın belirlediği bir gününde meme muayenesini kendi kendine yapmalıdır.
Bu sırada fark edeceği değişiklikleri bir sağlık profesyoneline danışmalıdır. Kendi kendine muayene, doktor muayenesi ve mamografik takipler meme kontrollerinin temelini oluşturmaktadır. 35 yaştan itibaren doktor muayenesi ve 40 yaştan itibaren mamografik taramaların başlanması önerilmektedir.
Kanseri önlemek mümkün mü? Meme kanserinden korunma yöntemleri
Prof. Dr. Moran: Meme kanseri kadınlarda en sık görülen kanser olduğundan dünyada üzerinde en çok çalışılan kanser türlerindendir. Bu nedenle her geçen gün tedavi ile ilgili değişiklikler olmakta ve yaşam kalitesi ve süresi ile ilgili gelişmeler sağlanmaktadır. Daha önceleri meme kanseri olan her kadının memesi alınmak zorunda kalınırken şu anda pek çok hastada memeyi korumak yaşam riski oluşturmadan sağlanabilir. Hastaların genel yaşam tarzlarına göre bireyselleşmiş tedaviler, meme estetiği ile onkoplastik cerrahi uygulamalar yapılabilmektedir. Sonuçta olaydan korkmamak pek çok kolaylığa yol açabilir.
Prof. Dr. Moran: Meme kanseri tedavisinde ülkemiz son derece güncel ve gelişmiş tedavilere sahip. Bu konuda dünyadaki önemli merkezler ile gerek işbirliği gerekse takip noktasında beraber hareket ediyor ve ayrıca benim düşünceme göre onkoplastik yaklaşımlar konusunda birçoğundan daha iyi durumda.
Prof. Dr. Moran: Meme kanseri risk azaltıcı önlemler; yaşam değişikliklerinin gerçekleştirilmesi, yakın takip, bazı hastalıklarda ilaçla önleme ve çok yüksek risk grubundaki hastalarda riski azaltmak için meme ve yumurtalıkların çıkarılması sayılabilir.
Ailesinde erken yaşta kanser gelişimi olan veya birden fazla meme kanseri saptanmış bireylerin özellikle risk danışmanlığı alması gereklidir.
Bu analizler ile riski yüksek saptanan gruplarda memenin herhangi bir kanser gelişimi olmadan alınması belirgin bir risk azalması sağlamaktadır. Buna rağmen sağlıklı bir organın çok gerekli olmayan nedenlerden dolayı vücuttan çıkarılması etik olarak kabul edilebilen bir yaklaşım değildir. Unutulmamalıdır ki, her organ biz cerrahlar için kutsaldır.
Prof. Dr. Moran: Gelişmiş ülkelerde mamografik taramaların yaygınlaşması ve teknolojik olarak burada kullanılan cihazların gelişimi ile daha çok erken tanı olduğundan meme kanserine bağlı ölümler azalmaktadır. Meme kanseri taramalarında amaç bulgu vermeden meme kanserini saptamaktır. Kişinin kendi bedeni ile barışık olması onu kontrol etmesi çok önemli. Korkarak yaklaşmamak lazım. Mamografi testi hakkında toplumda süregelen yanlış kanılar mevcuttur. Düşünülenin aksine mamografik taramadaki radyasyon oranı çok düşüktür. Örneğin; akciğer filminin beşte biri kadardır.
Yaygın olan başka bir kanı mamografinin çok can yakıcı bir işlem olduğudur. Oysa yeni cihazların kullanımı ile sıkıştırılma ağrısı da çok azalmıştır ayrıca çekim saniyeler içinde tamamlanmaktadır. Küçük memelerin çok çekiştirildiği de yanlıştır çünkü önemli olan göğüs duvarındaki sabit noktalar ile çekim yapmaktır yani örneğin; bir kas mutlaka orada gözükecekse çekiştirilen yer meme değil göğüs duvarıdır ve bu hep aynıdır.
Çok yanlış bir düşünce de bıçak vurulursa azar söylemidir. Bunun nedeni biyopsi gibi bir işlem yapıldığında gerçek kanser saptandığında zaten bunun ilerleyici ve saldırgan bir tümör olduğu ve bu biyopsi ile adının konduğudur.
Prof. Dr. Moran: Meme kanserinden korunmada bana göre en önemli yeri farkında olmak alır. Farkında olmak gerekli olan yaşam değişiklikleri için özen göstermeyi ve erken tanı için gerekli taramaları ihmal etmemeyi gerektirir. Korkarak yola çıkmak yerine doğru adımları zamanında atmak sürecin çok daha yüz güldürücü olacağının göstergesidir. Hekim olarak ileri ve ihmal edilmiş her hasta bilinçlendirmede eksiğiz görüşümüzü destekliyor. Lütfen farkında olalım ve başaralım.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?