Obezitenin ergenlik çağındaki gençlerde beyin hasarına yol açtığını söyleyen Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Kamil Gülpınar, Amerika’da yapılan ve sonuçları yeni açıklanan bir araştırmaya göre, kiloları 12-16 yaş arası kişilerin MR bulgularına bakıldığını ve obezitenin ergenlerde beynin hasarına neden olduğunun saptandığını belirtti. Prof. Dr. Gülpınar, “Daha çok erişkinleri etkilediğini düşündüğümüz obezite, ergenlerde de çok yaygın hale geliyor. Çocukların sağlıklı bir birey olarak erişkinliğe adım atmaları için obezite ve buna bağlı gelişen rahatsızlıklarla mücadele etmek gerekiyor” dedi.
Kuzey Amerika Radyoloji Derneği’nin (RSNA) yaptığı çalışma ile ilgili Medikal Akademi Ankara Temsilcisi Hatice Pala Kaya’ya açıklamalarda bulunan Prof. Gülpınar, obezitenin ergenlerde beyin hasarı riski oluşturmasının önemli bir bulgu olduğunun altını çizdi.
Araştırma sonuçlarının her obez ergende beyin hasarı olacağı anlamına gelmediğini fakat obezitenin riski artırdığını belirten Prof. Dr. Kamil Gülpınar, şu bilgileri verdi: “Bu araştırma, çağımızın hastalığı obezite açısından çok değerli. Çünkü daha çok erişkinleri etkilediğini düşündüğümüz bir hastalık olan obezite ve buna bağlı gelişen rahatsızlıklar, aslında çok daha küçük yaşlarda başlıyor. MR bulgularına göre, ergenlerin kilo almasına bağlı olarak, obeziteye ikincil beynin bazı bölgelerinde bazı hasarlar geliştiği saptanmış.
Çocukların sağlıklı bir birey olarak erişkinliğe adım atmaları çok önemli. O nedenle obezite ile mücadeleye sadece çocukluk yaşlarında değil, ergenlik yaşlarında da çok dikkat etmek gerekiyor. Çünkü obezite sıklığı çok artıyor. Bunu bize başvuran hasta sayısının artışından da görebiliyoruz.”
Obezitenin tüm vücutta iltihaplanmaya yol açan sistemik, inflamatuar bir hastalık olduğuna işaret eden Prof. Dr. Gülpınar, şunları kaydetti: “Obezitenin kendisi inflamasyona yani iltihaba (buna enfeksiyonsuz iltihap diyebiliriz) yol açan sistemik bir hastalık. Yani sadece beyinde değil, bütün organlarda bunu yapıyor. Beyinde de yaptığı bu çalışma ile gösterilmiş. Çalışmada bahsedilen şey, bir inflamasyon.
Sağlık çalışanlarının obezite önyargısı obezite tedavisine engel oluşturuyor
İnflamasyonu artıran birçok sitokin hormon salgılanıyor periferik yağ dokusundan. Yağ dokusu arttıkça, bu sitokinlerin inflamasyonu, şiddeti de artıyor. İnflamasyona ikincil de beyin hasarı tespit edilmiş. Bu çalışmanın bizim için önemi, buradan kaynaklanıyor. Diğer organlarda bunu yaptığını zaten biliyorduk; böbreklerde, karaciğerde vs. Karaciğerde yağlanmaya bağlı olarak karaciğer iltihabı gelişiyor ki, bu ilerleyen yıllarda mesela; Amerika’da en fazla siroza neden olacak hastalık olarak öngörülüyor. Çünkü Amerika’da obezite çok yaygın. Hiçbir eşlik eden hastalığınız olmasa bile, obezite kendisi bir hastalık.”
Prof. Dr. Gülpınar, araştırmanın obez ergenlerin normal kilolarına döndükten sonra beyindeki hasarın iyileşip-iyileşmediğine dair bir içeriği olmadığını, bunun için ayrı bir bilimsel çalışma gerektiğini belirtti.
Obezitenin ergenlerde birçok hastalığa sebep olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Kamil Gülpınar, “Ergenlerde Tip 2 diyabet, maalesef obeziteye ikincil olarak sıkça karşılaşılmaya başlanan bir hastalık. Endokrinolog arkadaşlar ergenleri tedavi ediyor, biz de 15 yaş ve üzerindeki hastaları obeziteye sekonder Tip 2 diyabetleri varsa, ameliyat endikasyonları doğduğu için ameliyat ediyoruz” dedi.
Bilgisayar ve internet kullanımının çocukların hayatını önemli oranda etkilediğini dile getiren Prof. Dr. Gülpınar, internet kullanımı için bilgisayar başında geçirilen uzun saatlerin çocuklarda hareketsizlik ile birlikte yeme düzeninin değişmesini de beraberinde getirdiğini söyledi.
Prof. Dr. Gülpınar, “Özellikle son 15-20 yılda bilgisayar oyunları, internet ve bunun beraberinde getirdiği hareketsiz yaşam çocuklarımızı ve ergenlerimizi vurdu. Bu sırada da hem çok sağlıksız besinler tüketiyorlar, hem çok fazla oturuyorlar. Yine Sosyal medya kullanımı, yeme davranışını etkilemesinin haricinde hareket kısıtlılığına neden oluyor.
Çok fazla hazır gıda tüketiliyor. Bunlarda çok yüksek oranda kalori, insülin dengesini bozacak bazı şekerler, yiyecekleri lezzetli hale getirmek için katkı maddeleri bulunuyor. Bunların hepsi hem obeziteye hem de başka sağlık sorunlarına yol açıyor” diye konuştu.
Çocukları obeziteden korumak için ebeveynlere de uyarılarda bulunan Prof. Dr. Kamil Gülpınar, alınabilecek önlemlerle ilgili şunları söyledi: “Öncelikle anneler ve babalar çocukları hazır gıdalardan uzak tutmaya çalışmalı. Çocukların bilgisayar başında geçirdiği süreyi azaltıp, bu süre içinde tüketeceği gıdalar konusunda mutlaka müdahil olmalı. Cipsler, abur cuburlar yerine mümkünse meyve ve daha sağlıklı besinler tüketmesini sağlamak gerekli. Çocuklarına egzersiz alışkanlığı kazandırmalılar. Bunlara dikkat ederek, obezite ile mücadele edilebilir.”
Prof. Dr. Gülpınar, sınav kaygısı, uyku bozukluğu gibi ergenlerin günlük yaşam şartlarının da obeziteye etkisi olduğunu hatırlatarak, ders çalışırken hareketsiz kalındığını vurguladı.
Sınavların strese yol açtığını, hem ders çalışırken hem de stresli dönemlerde çokça yemek yenilebildiğini ifade eden Gülpınar, “Ebeveynler, ‘spora ya da egzersize gönderirsek bu çocuğu derslerinden geri kalır, şu kadar saat daha az çalışmış olur’ diye düşünebiliyor. Halbuki öyle değil. Hepimizin sosyal olarak kendimize ayırdığımız vakitler var. O çocuk mutlaka televizyon seyrediyor, başka şeyler de yapıyor. Orayı daha kısıtlayıp, egzersize daha fazla zaman ayırmak lazım. Egzersiz bir zaman kaybı değildir. Hatta sınavda daha başarılı hale getirir, daha zinde tutar” dedi.
Obezitenin ailevi yönüne de değinen Prof. Dr. Gülpınar, anne veya babadan herhangi biri obez ise çocukların da obez olma ihtimalinin çok yüksek olduğunu kaydetti. Bu sorunun temelinde genetik miras ve ebeveynlerin hataları, aile içindeki beslenme alışkanlıklarının da etkili olduğunu belirten Prof. Dr. Gülpınar, “Obeziteye neden olan genler tam olarak keşfedilmemiş ama çok fazla bir genetik aktarım var. Anne-baba ikisi birden obez ise, çocuğun neredeyse obez olmama şansı yok. Hem anne hem baba şişmansa, o ailede obezite oluşturacak bir beslenme alışkanlığı var demektir.
Toplum sağlığını tehdit eden obezite sağlık harcamalarını da %22 artırıyor
Demek ki yanlış besleniyorlar veya hayat tarzları yanlış ya da hiç hareket etmiyorlar. Genelde hamur işini çok seven bir toplumuz. Bunu çok abartan ailelerde de bu kaçınılmaz oluyor. O tür ailelerde çocukların obez olmama şansı neredeyse hiç yok. Buradan çocukların obez olup olmayacağı konusunda bir çıkarım yapabiliyoruz” dedi.
Obez hastalara yönelik cerrahi çözümlerin de bulunduğunu hatırlatan Prof. Dr. Kamil Gülpınar, “Ben kiloluyum diyen herkesi ameliyat etmiyoruz. Bu çok önemli. Bu estetik ameliyat da değildir, sağlık için yapılır” uyarısında bulundu.
Vücut kitle indeksinin önemli bir kriter olduğunu, 35-40 yaş arasında obeziteye eşlik eden hastalıklar gibi kriterlere bağlı olarak ameliyat önerildiğini belirten Gülpınar, “Son dönemde çıkan yayınlar, obezite cerrahisi ile ilgili toplantılarda sunulan bildiriler sonunda ortak bir konsensus kararı var. Vücut kitle indeksi 32-35 arasında olup, kontrolsüz şeker hastalığı olanlara da artık obezite cerrahisini uygulayabiliyoruz” bilgisini verdi.
Obezitenin kişiler üzerindeki sağlık etkilerinin önemli boyutta olduğunu fakat maliyet faktörünün de göz ardı edilmemesi gereken bir durum olarak karşımıza çıktığını dile getiren Prof. Dr. Gülpınar, obezitenin kişisel ve ulusal düzeyde ekonomiye önemli ölçüde bir yük getirdiğini kaydetti.
Aşırı kilonun birçok yönden sağlığa zarar verdiğine işaret eden Prof. Dr. Kamil Gülpınar şunları kaydetti: “Obezite birinci olarak, oluşturduğu sağlık problemleri nedeniyle çok ciddi bir ekonomik yük. Özellikle sosyal devletler, halklarının sağlığı ile birebir ilgilenen devletler için önemli bir ekonomik yük haline geliyor çünkü bu hastalar sadece şişman olmakla kalmıyor birçok ek problem ortaya çıkıyor. Mesela; diz ameliyatı oluyorlar, şeker hastalığı ile mücadele ediyorlar, hipertansiyon hastası oluyorlar, bunlar için ilaçlar kullanıyorlar.
Bu hastalar daha fazla kansere yakalanıyorlar, kanser ameliyatları oluyorlar, tedavi görüyorlar. Bunlar pahalı tedaviler. Sağlık açısından baktığınız zaman çok maliyetli bir hastalık obezite. Diğer açıdan baktığınızda ise, morbid obez hastalarda iş kaybı oluyor, işte verim kaybı oluyor, hastaların çoğu depresyon ile boğuşuyor, antidepresan kullanıyorlar. Neresinden bakarsanız çok ciddi bir ekonomik problem ortaya çıkıyor.
Her ne kadar obezite ameliyatlarının maliyetleri vs. konuşulsa da aslında bütün bunlar göz önünde bulundurulduğunda çok daha düşük maliyetli bir tedavi oluyor. Bu hastalar ameliyat olduktan veya ilgili tedaviyi aldıktan sonra sağlıklarına kavuşuyorlar, kullandıkları ilaçları bırakıyorlar. Hayata katılıyorlar, iş verimi artıyor yani inanılmaz bir ekonomik kazanç oluyor.”
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?