Aşı karşıtlarının öne sürdüğü iddiaların hiç bir bilimsel bir dayanağı olmadığını belirten Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Haydar Sur, bebek ve anne sağlığı başta olmak üzere toplum sağlığı açısından bağışıklamanın önemli olduğunu söyledi. Prof. Dr. Haydar Sur, bu iddiaları ortaya atanların bulaşıcı hastalıklara karşı insanlığın en önemli silahını elinden aldığını belirtti. İstanbul İl Halk Sağlığı Hizmetleri Başkan Yardımcısı Dr. Esra Şahin de Genişletilmiş Bağışıklama Programı doğrultusunda çocuklarda % 97’nin üzerinde aşılama oranına sahip olunmasını ve % 95’in üzerinde okul çağı çocuklarını aşılama hedefleri olduğunu söyledi.
Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi ve İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü’nün düzenlediği, Üsküdar ve Ümraniye İlçe Sağlık Müdürlerinin destek verdiği toplantıda son günlerin çok tartışılan konusu aşı masaya yatırıldı. Türkiye’de Aşı Karşıtlığı: Doğrular ve Yanlışlar” başlıklı basın toplantısında aşılama ve bağışıklamanın önemine işaret edildi. Üsküdar İlçe Sağlık Müdürü Dr. Yusuf Taşçı ve Ümraniye İlçe Sağlık Müdürü Dr. Cemal Karaağaç da basın toplantısına katıldı.
Prof. Dr. Haydar Sur, Türkiye’de sağlık sisteminde eksiksiz bir şekilde yerine getirilen uygulamanın bağışıklama programı olduğunu, bunun Türkiye’nin yüzakı olduğunu söyledi. Aşı karşıtlarının öne sürdüğü noktaların bilimsel bir dayanağı olmadığına dikkat çeken Prof. Dr. Haydar Sur, bebek ve anne sağlığı başta olmak üzere toplum sağlığı açısından bağışıklamanın önemli olduğunu söyledi.
Aşı reddinin yeni bir durum olmadığını belirten Prof. Dr. Haydar Sur, “Şuanda da bazı karşı çıkışlar var. Bu karşı çıkışların hepsinin ortak özelliği kanıta dayalı tıbbın metodolojisinden yoksun iddialardır. Birkaç araştırma var ama kanıta dayalı dediğimiz zaman bir grubu araştırdığımız zaman onun kontrol grubunu da araştırırsınız. ‘Bunda bu var, bunda yok’ dersiniz. Tek başına ‘Bunda var’ demeniz yetmez çünkü bunda da olabilir.
Dolayısıyla kontrolü olmadan tıpta ileri sürdüğünüz hiçbir kanıtın kanıta dayalı tıpta yeri yok. Aşı karşıtlarının bilimsel kanıt diye ileri sürdüğü bütün çalışmaların ortak özelliği kontrol gruplarından yoksun olması. Objektif kanıttan ziyade ‘inanç, sezgi veya bana öyle geliyor’ gibi daha yuvarlak ve subjektif nedenlere dayanmış olmasıdır” dedi.
Mesleğe başladığı 35 yıl önce Türkiye’de bebek ölüm hızının binde 156 olduğunu kaydeden Sur, “Sağlık Bakanlığı bu oranın bugün binde 8, Dünya Sağlık Örgütü ise bu oranın 12 olduğunu belirtiyor yani ortalama binde 10. Bu kadar bebek ölümleri neyle engellendi. Anne aşılaması da önemli. Bu oranların daha da azalması için daha çok anneyi ve daha çok bebeği aşılayacağız” dedi.
Prof. Dr. Ceyhan uyardı: Aşı karşıtı konuşanların hepsinin çocukları aşılı
Aşı karşıtlarının öne sürdüğü beş mesnetsiz iddia olduğunu belirten Prof. Dr. Haydar Sur, bunlardan birinin dini inançlarla ilgili olan “aşılarda domuz jelatini kullanıldığı” iddiası olduğunu kaydederek “Aşılar domuz menşeilidir diyerek dini nedenlerle aşı yaptırmayan kişiler var. Domuz jelatininden üretilen aşıların olduğu doğrudur ancak ülkemizde Sağlık Bakanlığı bir tercih yaparak sığır jelatini üzerinden üretilmiş aşılar satın almaktadır. Bu öbüründen daha da pahalıdır. Ülkemizdeki titizlenmeye bakın. Mısır’da 2010 yılında 129 İslam ülkesinin sağlık ve dinuzmanları bir araya gelerek domuz jelatinini de inceliyorlar.
Orada sağlık uzmanları din adamlarına domuz jelatinin nasıl bir yolla geldiğini anlatıyorlar. Verdikleri fetva enaz 30 aşamada kimyasal işlem görüyor. Bu ortaya çıkan maddenin domuzla bir alakası yoktur. Dinen caizdir diyorlar. Oy birliği ile kabul ediliyor, bir kişi bile buna karşı çıkmıyor. Bunun İslam dininin yasakları ile ilgisi olmadığına kanaat getirmişler.
Nitekim bugün Suudi Arabistan gibi bazı müslüman ülkeler domuz jelatini içeren bazı aşıları kullanmaktadır ama bizim ülkemiz toplumunun hassasiyetine çok daha fazla saygı göstererek daha pahalı olduğu halde sığır jelatini içeren aşıları satın almaktadır. Bizim ülkemize domuz jelatininden üretilmiş bir aşı girmiyor. Dini bir tartışma haline getirmenin mantığı da yok, mesneti de yok. Dini hassasiyete sonuna kadar saygı duyacağız ama çocukların sağlığına da saygı duyacağız” dedi.
Aşıların bazı hastalıklara örneğin otizme yol açtığı iddiasına de değinen Prof. Dr. Haydar Sur, İngiltere’de 2010 yılında dünyanın en prestijli dergilerinden birinde yayınlanan bir makalede otistik çocuklara yapılan aşılar ile otizme arasında bir bağlantı olduğu şeklindeki iddianın olumsuz etkilere yol açtığını belirterek “12 otistik çocukla aşı arasında bağlantı kuran bu makale inanılmaz sonuçlara sebep oldu. % 96 olan İngiltere bağışıklama oranları % 80’in altına düştü. Tek bir makale ile birçok çocuğun aşısı engellendi.
AHEF: Aşı karşıtı bilim dışı açıklamalar toplum sağlığını tehlikeye atıyor
Bilim adamları bu araştırmayı incelediklerinde kontrol grubu olmadan 12 çocuk üzerinde yapıldığı ve bu nedenle bilimsel bir yöntem olmadığı anlaşıldı. Dergi makaleyi geri çektiğini ilan etti. Böyle bilimsel sahtekarlık yapan bir makaleye itibar edip bilimsel doğruları ortaya koyan binlerce makaleye itibar etmemenin nedeni ne olabilir? Bu tarihi bir vesikadır. Sadece bu makalenin etkileri Türkiye’de devam edip otizmle ilişkisi varmış diyenleri duydukça ben üzüntü duyuyorum” dedi.
Aşılarda civa ve alüminyum maddelerinin bulunduğu iddiasının da aşı karşıtlarıının kullandığı bir argüman olduğunu kaydeden Sur, “Sodyum klorür yani sofra tuzu. Sodyum doğada çok sık rastlanan bir maddedir. Klor gazı da patlayıcıdır. Tek tek ele aldığınızda bu vasıfları taşıyan iki maddeden bahsediyoruz. Sodyum klorür haline geldiği zaman ortadaki madde ne sodyumdur ne klorürdür. Sodyum klorürdür. Dolayısıyla buradaki en büyük düşünce sahtekarlığı aşıların içerisinde kullanılan maddelerin kimyasal bileşenlerinin tek tek cımbızla çekerek o molekül üzerinden bizi tartışmaya çekmektir. Bu, tıp bilmeyen, kimya bilmeyen birinin yapacağı sahtekarlıktır” dedi.
Aşı karşıtlarının ortaya attığı bir diğer iddianın da kısırlık (infertilite) olduğunu kaydeden Prof. Dr. Haydar Sur, “1986 yılından bu yana aşılama yapılıyor. En azından 20 yıldır % 90 ve üzerinde aşı bağışıklama yapılıyor. Her yıl ortalama 1 milyon 300 bin bebek dünyaya geliyor. 20 senede 26 milyon bebek dünyaya gelmiş. Aşıdan dolayı kısır kalmış bir bebek gösterilememiştir” diye konuştu.
Bu tür iddiaları ortaya atanların insanlığı tehlikeye attığını kaydeden Prof. Dr. Haydar Sur, “Bu iddiaları ortaya koymak, insani ve hakkaniyetli bir şey değildir. İnsanlığın en önemli bulaşıcı hastalıklara karşı en önemli silahını elinden alıyorsunuz. İnsanın biraz sorumluluk taşıması lazım. Ülkeni koruyacaksan bulaşıcı hastalıklardan koru. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünyada % 75-80 oranında aşıların koruyucu olduğuna ve aşıya tam güven duyuluyor. Aşıyı zararlı bulup yaptırmayacağını belirtenlerin oranı ise % 2’nin daha altında. Kararsızların oranı ise % 15 kadar. Onlar da aşıları seçerek yaptırıyormuş. Aklı olanın insanın aşı kadar yararlı bir şeyi kolay kolay reddedemeyeceğini düşünüyorum” dedi.
İstanbul İl Halk Sağlığı Hizmetleri Başkan Yardımcısı Dr. Esra Şahin, İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü’nün aşılama çalışmalarına ilişkin bilgi verdi. Aşıların yurt dışından geldikten sonra Aşılama Takip Sistemi ile takiplerinin yapıldığını belirten Şahin, “Çocuklarımıza 13 farklı hastalığa karşı dünyanın en kapsamlı aşı takvimini uyguluyoruz.Aşılama, koruyucu sağlık hizmetlerinin temelini oluşturmasının yanı sıra hastalıklarda, öldürücü veya sakat bırakıcı önemli hastalıklara karşı çok ufak işlemlerle bu koruyuculuğu sağlamış oluyoruz. O yüzden de aşılama üzerinde önemle duruyoruz” dedi.
Genişletilmiş Bağışıklama Programı genelgesi uyarınca çocuklarda % 97’nin üzerinde aşılama oranına sahip olmanın hedefleri arasında bulunduğunu belirten Dr. Esra Şahin, bu oranın da tutturulduğunu belirterek şunları söyledi: “Genişletilmiş Bağışıklama Programı genelgemiz var. Bu genelgeye uygun olarak da hedeflerimiz var. Çocuklarda % 97’nin üzerinde aşılama oranına sahip olmak, % 90 tam aşılı hale getirmek, % 95’in üzerinde okul çağı çocuklarını aşılama hedeflerine ulaşmak, bunun dışında sadece çocuklarla değil, gebelerde aşılama programımız var. Difteri ve tetanoz aşılaması yapıyoruz.
Bu hem bebek hem de anne için önemli çünkü anneden geçen antikorlarla çocukta da bağışıklamayı sağlamış oluyoruz. 65 yaş üstü bireylerde yaşlı sağlığına uygun olarak aşılama yapıyoruz. Bununla birlikte toplumsal bağışıklık için önemli olan sağlık çalışanları gibi birçok meslek gruplarına aşılama hizmeti veriyoruz.
Hac ve umre ziyaretleri öncesinde de aşılama hizmetlerimiz mevcut. Bunları da yine sağlık merkezlerimizde yapıyoruz. Bu hizmetleri şu anda binin üzerinde aile sağlığı merkezlerinde, yaklaşık 4 bin 500 aile hekimi ile yapıyoruz. Bunu dışında özel ya da kamu tüm sağlık kurum kuruluşlarında yapıyoruz. Sağlık Bakanlığı’ndan aşılar ücretsiz olarak temin edilebiliyor. Ücretsiz olarak da başvuran herkese yapılabiliyor.”
Dr. Esra Şahin, aşılarda domuz jelatini kullanıldığı iddiasıyla kimi zaman ortaya çıkan aşı reddine ilişkin olarak da Türkiye’de inek jelatini kullanılarak üretilen aşıların kullanıldığını söyledi. “Bakanlığımızın yaptığı aşı alımlarında kesinlikle biz bu hassasiyetin üzerinde durulduğunu biliyoruz. Bakanlığımız inek jelatini kullanılan aşıları kullanıyor. Bu mesnetsiz iddialar aşı reddini etkilememeli” dedi.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?