Dünya Sağlık Örğütü (DSÖ) verilerine göre dünyada her 6 ölümden birinin kansere bağlı olduğunu söyleyen Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği Başkanı Prof. Dr. Gökhan Özyiğit, 2020 yılında 10 milyon insanın kanser nedeniyle hayatını kaybettiğini bildirdi. Kanser tanı-tedavisinin pahalı ve teknolojik yatırımlarla yapıldığını, fakir ülkelerde hem tanı hem de tedaviye erişimin %15 düzeyinin altında kaldığını belirten Prof. Dr. Gökhan Özyiğit, “Fakir ülkelerde radyasyon onkolojisi merkezlerinin yetersizliği ve pahalı kanser ilaçlarına erişimin kısıtlı olmasından dolayı, her yıl rahatlıkla tedavi olabilecek milyonlarca kanser hastası hayatını kaybetmektedir. Özetle, geç tanı ve yetersiz tedaviler sonucunda kanser ölümlerinin %70’i orta ve düşük gelirli ülkelerde görülmektedir. Yani parasızlık nedeniyle tedavi olabilecek milyonlarca kanser hastası hayatını kaybetmektedir. Bu acı tablo maalesef insanlık için gerçekten çok üzüntü verici bir durumdur” dedi.
14. Ulusal Radyasyon Onkolojisi Kongresi 26-30 Kasım 2021 günleri arasında Antalya’da gerçekleştirildi. Kongre kapsamında verilen bilgilerde, radyasyon onkolojisi, salgın ve kanser konusunda son gelişmelere değinildi.
SGK’nın radyosyon onkologlarının bazı ilaçları reçete etme hakkını engellemesini eleştiren Prof. Dr. Özyiğit, “SGK’nın almış olduğu bu kararlar neticesinde radyoterapi sırasında gözlediğimiz bazı yan etkileri yönetemez hale geldik. Dahası, radyoterapi sırasında gelişebilen bu yan etkilerden bazılarına zamanında müdahale edemediğimiz zaman, hastalarımızın ölümü ile sonuçlanabilir” uyarısında bulundu.
Covid-19 salgını ortamında risk grubu içinde bulunan kanser hastalarının tedavisine yönelik de bilgi veren Prof. Dr. Anacak, radyoterapi ve kemoterapi tedavisinin salgında devam etmesi kararına rağmen, 65 yaş üzeri kişilere getirilen hareketlilik kısıtları, toplumda Covid-19 salgınının kanser kaygısının önüne geçmesi, şehirler arası seyahat kısıtlamaları, onkoloji merkezi çalışanlarının salgın kliniklerinde görevlendirilmesi nedeniyle aksaklıklar yaşandığını anlattı.
Prof. Dr. Anacak, “Tüm bu yaşanan olumsuzluklara rağmen pandemi sürecinde hiçbir radyoterapi merkezinde hizmet tamamen durmamış, radyoterapi merkezleri yeni hasta kabul etmiş ve tedaviler büyük aksamalar olmadan sürdürülmüştür” görüşünü vurguladı.
Kongre kapsamında ele alınan konulara yönelik verilen bilgi kapsamında değerlendirmelerde bulunan TROD Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Uğur Selek, Türkiye’de hala proton tedavisi uygulanmadığını belirterek, özellikle çocukluk çağı tümörlerinde sadece tümörlü bölgeleri ışınlamanın önemine işaret etti.
Prof. Dr. Selek, “Bu tedaviye ihtiyaç duyan önemli sayıda hastamız, maliyeti çok yüksek olan bu tedavi için yurt dışında ya kendi ya devlet imkânları ile ciddi miktarda harcamada bulunmaktadır. Kuruluş ve idame maliyeti yüksek olsa da, ülkemizde belli sayıda proton merkezi kurulmasının gerektiğine inanıyoruz” diye konuştu.
Ulusal Radyasyon Onkolojisi Kongresi Genel Sekreteri Prof. Dr. Nilgün Okumuş ise kadınlarda kansere bağlı ölümlerde ikinci en sık görülen sebebin meme kanseri olduğuna işaret ederek, erken tanının tedavi için hayati önem taşıdığının altını çizdi. Erken tanının önemini hafife alan yanlış bilgilerin kamuoyuna verildiğini belirten Prof. Dr. Okumuş, “Bazı sorumluluktan uzak ve talihsiz demeçler bulunmaktadır. Bunların hiçbir bilimsel dayanağı olmadığı gibi meme kanseri hastalarının hayatını da tehdit edici boyuttadır” uyarısında bulundu.
Bireylerin meme kanseri konusunda bilinçli olması, kendilerini düzenli olarak kontrol etmeleri ve düzenli kontrollerinin aksatılmaması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Okumuş, “Meme kanseri, yayılmadan önce erken evrelerde tespit edilirse hastaların %90’ından fazlası normal yaşamını sürdürmektedir. Günümüzde modern tedavi yöntemleri sayesinde erken evre meme kanserlerinde memenin tümünün alınmasına gerek kalmadan sadece tümörlü bölgenin çıkarılması sonrası radyoterapi ile meme kanseri tedavi edilebilmektedir.
Bu sayede kadınlarda hem ruhsal hem bedensel sıkıntılara yol açabilen tüm memenin cerrahi olarak çıkarılmasına daha az sıklıkla başvurulmaktadır. Meme kanserinde modern radyoterapi teknikleri sayesinde akciğer ve kalp korunarak hedeflenmiş bir tedavi yapmak mümkündür. Mükemmel kozmetik ve minimum yan etki ile meme kanseri tedavisi artık çoğu hastada daha da kısa sürede tamamlanabilmektedir. Böylece hastalarımız kısa sürede sorunsuzca tedavilerini tamamlama imkânı bulabilmektedirler” bilgisini verdi.
Ulusal Radyasyon Onkolojisi Kongre Bilimsel Sekreteri Prof. Dr. Zeynep Özsaran da rahim ağzı kanseri aşılama programı uygulayan Avustralya’yı örnek göstererek, bu kanser türüne karşı kullanılan aşının başarılı olduğuna dikkati çekti.
Prof. Dr. Özsaran, “Rahim ağzı kanseri kadınlarda özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde çok sık görülen bir kanser. Gelişiminden erken yaşta cinsel ilişki, çok eşlilik, sigara, immun sistem, beslenme gibi faktörlerin yanında esas olarak uzun süren, inatçı HPV (Human Papilloma Virüs) enfeksiyonu sorumludur. Cinsel aktif kadınların yarısı yaşam boyu HPV enfeksiyonu ile karşılaşır. HPV tip 16 ve 18 rahim ağzı kanseri ile ilişkili en sık görülen yüksek risk HPV tipidir” diye konuştu.
Aşının koruyucu etkisini vurgulayan Prof. Dr. Zeynep Özsaran, “Rahim ağzı kanserinden korunmak amaçlı aşılama ve tarama çalışmaları yıllar önce başlatılmış ve bu sayede erken tanı ve hastalığın ortadan kaldırılması hedeflenmiştir. HPV aşısı, rahim ağzı kanserinin neredeyse %99’undan sorumlu HPV’e karşı geliştirilen koruyucu aşılardır. Avustralya’da aşılama ile ilgili yeni bir modelleme yapılmış olup, araştırmacılar 20 yıl içerisinde rahim ağzı kanserinin bir kamu sağlığı sorunu olmaktan çıkarılacağını açıklamışlardır” dedi.
Prof. Dr. Özsaran, Avustralya deneyiminde, 2007 yılında cinsel aktivite başlamadan önceki dönemde 12-13 yaş kız çocuklarına ve daha sonra 2013 yılında erkek çocuklarına ücretsiz aşı yapıldığını, 2015 yılında yapılan değerlendirmede 18-24 yaş arasındaki kadınlarda HPV görülme oranının %22.7’den %1.1’e düştüğü sonucuna varıldığını bildirerek, HPV aşısının Türkiye’de geri ödeme listesine alınmasını önerdi.
Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Banu Atalar da yapılan istatistiki çalışmalara göre tanı ve tedavi konusundaki gelişmelere bağlı olarak bütün dünyada kansere bağlı ölüm oranlarının düşme eğiliminde olduğunu belirterek, “Kanser kaynaklı can kayıplarının azalmasında, en yaygın görülen dört kanser türü olan akciğer, bağırsak, meme ve prostat kanserlerinde uygulanan tedavilerdeki gelişmelerin büyük rol oynadığı belirtilmekte. Ayrıca sigara içme oranlarının azalması, radyoterapi ve ilaç tedavilerindeki gelişmeler de kansere bağlı ölümlerin azalmasındaki diğer önemli faktörler” bilgisini paylaştı.
İmmünoterapi gibi yeni tedavi yaklaşımlarının gelişmesi, bunların radyoterapi ile kombine uygulamalarına da değinen Prof. Dr. Atalar, “Sık görülen kanserlerden en ölümcülü olan akciğer kanserinde hedefe yönelik ilaçların yanı sıra, özellikle son yıllarda kullanıma giren immünoterapi adı verilen yeni nesil kanser ilaçlarının kullanımının yaygınlaşması ve bu tedavilerin radyoterapi ile kombine edilmesiyle de yaşam sürelerini belirgin uzattı. Ülkemizde üstün teknoloji olarak tanımlanan “nokta atışı” veya “radyocerrahi” denilen radyoterapi teknikleri pek çok merkezde başarılı bir şekilde kullanabiliyor. Akciğer kanserinde nokta atışı yani hedefe yönelik radyoterapi kullanımı ile yaşam sürelerinde yaklaşık 2 kat artış gözlendi. Ancak bu yöntem her akciğer kanseri hastası için kullanılabilecek bir yöntem değildir” dedi.
Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği (TROD) tarafından 1994 yılından bu yana düzenlenen Ulusal Radyasyon Onkolojisi Kongresi (UROK) hakkında bilgi veren Kongre Başkanı Prof. Dr. Yavuz Anacak ise TROD’un, 950’ye yakın üye sayısı ile Türkiye ve bölge ülkeleri içinde, radyasyon onkolojisi alanında çalışan en büyük uzmanlık örgütü olduğuna işaret ederek, alanında tek olan kongreye 650 dolayın
a uzmanın katıldığını vurguladı. Kongre kapsamında 2 konuda kurs düzenlediklerini ve kongrede 49 oturumda 154 sunumun gerçekleştiğini kaydeden Prof. Dr. Anacak, 280 poster, 82 sözel olmak üzere toplamda 445 bildirinin yayınlandığını kaydetti.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?