Son dönemde lösemi, lenfoma, myelomada başarılı sonuçlar elde edilen ve araştırmaları süren CAR-T hücre tedavisine yönelik 3 yıllık takip sonuçları yayınlandığını söyleyen Dünya Aferez Birliği Başkanı Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, başarı oranının yüzde 90’lar dolayında olduğunu açıkladı. Daha geniş değerlendirmeler için uzun dönem sonuçların beklenmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Altuntaş, CAR-T hücre tedavisinin sonuçları hematolojik kanserlerde umut vaat ettiğini vurguladı. CAR-T tedavisine yönelik, diffüz büyük B-hücreli lenfomada, lenf bezi kanserlerinde bir tedavi seçeneği olduğunu, ALL denilen Akut Lenfoblastik Lösemide umut vaat ettiğini kaydeden Prof. Dr. Altuntaş, kanser tedavisinde agnostik yaklaşımın hızla yaygınlaştığının altını çizdi.
17. Dünya Aferez Kongresi, 22. Avrupa Hemaferez Kongresi ve Ulusal Transplantasyon ve Hücresel Tedaviler Kongresi Dünya Aferez Birliği (WAA) ve Avrupa Hemaferez Derneği (ESFH) ile birlikte 14-17 Eylül 2022 tarihleri arasında İstanbul’da hibrit yöntemle gerçekleştirildi. Ana teması CAR-T Hücre Tedavisi olan kongre kapsamında düzenlenen basın toplantısına Dünya Aferez Birliği ve 17. Dünya Aferez Kongresi Başkanı Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, Dünya Aferez Birliği Başkan Yardımcısı, Kayseri Şehir Hastanesi Hematoloji ve Kemik İliği Nakli Direktörü Prof. Dr. Serdal Korkmaz, İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Hematoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Mehmet Ali Erkurt, Transplantasyon ve Hücresel Tedaviler Derneği İkinci Başkanı Doç. Dr. Mehmet Sinan Dal katıldı. Kongre Başkanı Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, etkinliğe 5 ayrı kıtadaki 31 ülkeden katılımcı geldiğini bildirdi.
CAR-T Hücre Tedavisinin geniş bir yelpazede ele alındığını kaydeden Prof. Dr. Altuntaş, bu kapsamda uzun dönem COVID, COVID tedavisinde aferezin rolü, immün plazmanın COVID-19 enfeksiyonunun önlenmesindeki rolü, aşıların oluşturabildiği trombozun tedavisinde aferezin rolü, solid organ transplantasyonlarında aferez tedavileri gibi konularda bilgiler aktarıldığını açıkladı.
Kansere karşı çığır açan tedavi CAR-T Hücresi, Türkiye’de de uygulanmaya başlandı
CAR-T hücre tedavisine yönelik Türkiye’de de yapılan geniş kapsamlı çalışmalar olduğunu bildiren Prof. Dr. Altuntaş, kişiselleştirilmiş tedavilere yönelik arayışların arttığını belirterek “Bireyselleştirilmiş, yani tümör agnostik yaklaşımlar dediğimiz yaklaşımların her geçen gün arttığını görmekteyiz ve artacağını da tahmin etmekteyiz” dedi.
Bu eğilime dikkat çeken Prof. Dr. Altuntaş, iki unsurun öne çıktığını vurgulayarak şunları kaydetti: “Birincisi, sürece olumlu bakmak ve hazırlıklı olmak. Yani ülke olarak merkezler, akademi, hastaneler olarak ne kadar hazırız. İkinci unsur ise bunu yapmak için vizyon birlikteliğimiz var mı? Bunlar önemli. Bu nedenle biz akademi olarak evet olumlu tutum içerisindeyiz ve hazır olmaya gayret ediyoruz.
Dünya tümör agnostik yaklaşımlara doğru gidiyor. Önümüzdeki sürece ve 2030 sonrasına baktığımız zaman kimyasal kanser tedavisinin yani bugün için konvansiyonel kemoterapilerin azalacağını onun yerine biyoteknolojik ürünlerin, nanoteknolojik ürünlerin ve hücresel tedavilerin, genetik tedavilerin yer alacağını göreceğiz.”
CAR-T hücre tedavisine yönelik çalışmalarda önemli gelişmeler olduğunu, özellikle teknolojinin ilerlemesi ve elde edilen bilginin artmasıyla ABD ve Avrupa’da tedavi sayılarının 10 bine doğru çıktığını belirten Prof. Dr. Altuntaş, daha da hızla yaygınlaşmama nedeninin hala çok pahalı olmasından kaynaklandığını anlattı.
Prof. Dr. Fevzi Altuntaş: Yapay zeka lenfoma tedavi ve yönetiminde çığır açacak
CAR-T tedavisinin, T hücrelerinin genetik kodlarının tümör hücreleriyle savaşacak şekilde genetik olarak kodlanması yöntemine dayandığını, hastanın kendi hücresi ya da başka bir kişiden alınan hücrenin kullanılması gibi iki ayrı araştırma konusu olduğunu belirten Prof. Dr. Altuntaş, FDA tarafından 6, EMA tarafından 1 olmak üzere 7 ürünün lisanslandığını hatırlattı. Bunların multiple myeloma, lenfoma, lösemi ve ALL tedavisi için olduğunu ve kullanımının her geçen gün arttığını bildirdi.
CAR-T hücre tedavisinde aferezin rolüne değinen Prof. Dr. Altuntaş, “Aferez bu hücrelerin elde edilmesinde rol alıyor. Uygun bir hücre elde edilemezse daha sonraki aşamalar zaten problemli olacaktır. Hücreyi elde ettikten sonraki aşama genetik şifreyi hücrenin DNA’sına aktarmak, daha sonraki aşama bu hücreyi çoğaltmak, daha sonra da çoğaltılan hücrenin belli bir sayıda olmasını sağlayıp, belli kalite kontrolünden geçirdikten sonra hastaya nakletmek. Hastaya naklettikten sonra da kısa, uzun dönem sonuçlarını görmek” dedi.
CAR-T hücre tedavisine yönelik Türkiye’deki araştırmayı da hatırlatan Prof. Dr. Altuntaş, şu bilgileri verdi: “Türkiye’de ilk kez klinik araştırma kapsamında SBU Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesinde multiple myeloma hastalarına uygulandı. Hastalar, kanser hücrelerini daha güçlü bir şekilde yok eden ve yüzbinlerce dolara mal olan tedaviden yürütülen klinik araştırma kapsamında ücretsiz yararlanabildi.
Bu tedavide hastaların kendi T hücresi kullanıldı. Myeloma hücrelerinin yüzeyinde bulunan B hücresi olgunlaşma antijeni (BCMA) hedefleyen genetik olarak modifiye edilmiş otolog kimerik antijen reseptör (CAR) T hücresi tedavisidir. CAR-T hücreleri, Multiple Myeloma ile savaşmaya yardımcı olmak için bir tür beyaz kan hücresi olan hastanın kendi T hücreleri kullanılarak oluşturulan özelleştirilmiş bir tedavi yöntemidir. Bu amaçla hastanın T hücreleri toplandı, laboratuarda miyelom hücrelerinin hedeflenmesini ve öldürülmesini kolaylaştıran yeni bir gen içerecek şekilde genetik olarak işlenip değiştirildi. Hücreler değiştirildikten sonra hastaya geri verildi.”
Kök hücre nakli ve ilaç tedavisi ile lenfomasız bir hayat mümkün
Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, kansere yönelik kişiselleştirilmiş tedavilerin nihai amacına yönelik olarak “Organa spesifik kanserden ziyade, tümör agnostik yaklaşım dediğimiz; tümör hangi immünolojik antijeni barındırıyor, hangi genetik özelliklere sahip ortaya konulacak ve onlara göre tedavi planı yapacağız. Önümüzdeki süreçlerde kanserde beklenen tablo bir şeker hastalığı gibi, bir hipertansiyon gibi tedavi edilmiş olması.
Kanserle yaşayacağız ama kontrol edilmiş bir şekilde yaşayacağız. Tabii bunların takibi de konvansiyonel tomografi, konvansiyonel patoloji ile olmayacak. Biyobelirteçleri, immünolojik özellikleri, genetik özellikleri takip edeceğiz. Yani önümüzdeki süreçte kanserin takibi de değişecek. 2030 sonrası kanserin tedavisinde kimyasal ilaçlardan ziyade biyoteknolojik ürünleri, hücresel tedavileri daha sık göreceğiz ve artık genel bir kanser tedavisinden ziyade bir hastaya spesifik kanser tedavisinden bahsediyor olacağız. Bu nedenle sadece tedavi değil, kanser yönetimini bir bütün olarak konuşacağız” diye konuştu.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?