Vitiligo hastalığının oluşum mekanizmasını “Vücut savunma hücreleri normalde mikroplarla savaşacağına, derideki renk veren hücreleri (pigmentleri) yıkıyor ve yıkılan bölgede beyaz lekeler oluşuyor” sözleriyle anlatan Prof. Dr. Murat Durdu, hastalığa yakalanan kişilerin dış görünüşündeki bu olumsuz durumdan fazlasıyla etkilendiğini belirterek, “Hastalık nedeniyle yıllarca dışarı çıkmayan, okulu bırakan insanlar var. Hastalık kişinin hayati fonksiyonlarını bozmamakla birlikte yarattığı psikolojik travmalar ile neredeyse kanser kadar önemli bir hastalık diyebiliriz” şeklinde konuştu.
Hastalığın ilerleyişinin durdurulması ve tedavisinde korkuyla mücadelenin önemli rol oynadığını bildiren Prof. Dr. Durdu şunları kaydetti: “Hastalığın tedavisini belirleyen çok farklı faktörler bulunuyor. Tedavi seçimi yaparken hastanın yaşı, yaşadığı yer, beyaz lekelerin yaygınlığı ve hastalığa eşlik eden diğer hastalıkları göz önüne almak gerekiyor. Yaygın lezyonlara fototerapi, belli alanlara sınırlı lezyonlarda ise bazı krem kullanılabiliyor.
Vitiligo (ala hastalığı) nedir? Nedenleri, belirtileri ve tedavisi
Vitiligo hastalığına fototerapi iyi gelirken, eşlik eden lupus eritematozus var ise bu tedavi uygulanmamalıdır. Belli alanlarda beyaz lekeleri bulunan hastaların çoğu bazı kremleri kullanınca hastalığı kontrol altına alınır. Hastalığın tedavisi yanında yarattığı psikolojik travmayı düzeltmek de oldukça önemlidir. Çünkü hastaların vitiligo olduklarını öğrendikten sonra bunun yaygınlaşacağını düşünmesi, hastalığı artırıcı en büyük faktörlerden biridir.
Vitiligodan korkmak gerekmediği, arttırıcı faktörlerden uzak durulur ise tedavisi olmayan bir hastalık olmadığı hastalara vurgulanmalıdır. Hastalığın yarattığı korkuyu yenmesi için onlara yardımcı olmak gerekiyor. Kişinin kendi cildiyle ilgili algısında problem yoksa hastalar yıllarca tedavi almadan dahi yaşamlarını sürdürebiliyor.”
Vitiligo hastalığının bireyde ağrı, kaşıntı gibi fizyolojik yaşam standardında herhangi bir olumsuz etkiye yol açmadığını hatırlatan Prof. Dr. Murat Durdu, “Buna karşılık bazı otoimmün hastalıkların vitiligoya eşlik edebilir. Vücudun kendisinin yaptığı otoimmün hastalıklar diğer otoimmün hastalıklar ile birlikte görülebiliyor.
Bu nedenle, saçkıran (alopesi areata), vitiligo gibi hastalıkları bulunan hastaları diğer otoimmün hastalıklar açısından (şeker hastalığı, tiroid problemleri, B12 eksikliği ve Çölyak hastalığı gibi) araştırmak gerekiyor. Vitiligo tedavisi yanında eşlik eden hastalıkların da tedavi edilmesi gerekir. Aksi takdirde vitiligo tedavisi esnasında özellikle çocuk hastalarda gelişme geriliğine neden olabilecek diğer hastalıkların tanısında gecikme yaşanabilir” dedi.
Çok sayıda hastalığın ciltte beyazlamaya yol açabildiğini hatırlatan Prof. Dr. Durdu şunları söyledi: “Ciltte beyazlık bazen cilt kanserlerinin belirtisi olabiliyor ancak hastalar ciltte beyazlık görüldüğünde kanserden değil vitiligodan korkuyor. Mikozis fungoides denen hastalığın özellikle çocuklarda görülen formu, beyazlıklar şeklinde bulgu veriyor. Bazen bu beyazlık yapan hastalık da vitiligo zannedilip, tedavi edilebiliyor.
Ayrıca, beyazlıklar genetik hastalıkların, nörolojik hastalıkların göstergesi de olabiliyor. Bu hastalıkların ayrımı için dermatolojik muayene yanında Wood ışığı muayenesi yapılması ve bazı hastalıkların tanısı için deriden parça alınarak inceleme yapılması gerekiyor.”
Vitiligonun toplumda yüzde 1-3 arasında ve genellikle 10 ile 30 yaşları arasında görülebildiğini belirten Prof. Dr. Murat Durdu, hastalığa neden olan faktörlerin iyi bilinmesi gerektiğini bildirdi. Hastalığın vücudun güneş gören yerlerinde, el ve yüz gibi bölgelerde sıklıkla görüldüğünü belirten Prof. Dr. Durdu, “Hastalığın güneş ile artması nedeniyle bu hastaların genellikle yaz aylarında denize gitme ve güneşlenme sonrası dermatoloji kliniklerine başvurdukları” bilgisini verdi. Güneş dışında psikolojik stres yaşanması, travmalar, kimyasal madde temasları ve ilaçların da hastalığın ortaya çıkmasına neden olduğunu belirtti.
“Vücudun kendi yaptığı hastalıkların tamamen bir tedavisi yok” diyen Prof. Dr. Durdu, vitiligonun da bu kapsamda olduğunu vurgulayarak, tedaviye yönelik şu bilgiyi verdi: “Vücudun kendisinin yaptığı hastalıklarda tedavi ile olan bulgular düzelirken hastalığın tekrarlamasını önlemek amacıyla arttırıcı faktörlerden kaçınmak gerekir.
Bu nedenle hastalar hastalığı arttıran ilaçlardan, kimyasal maddelerden kaçınmalı, güneş yanıklarından korunmak için güneşe çıkmadan yarım saat önce güneşten koruyucu krem veya losyonlar kullanmalı, deriye travma yaratacak fiziksek aktivitelerden kaçınmalı ve stres yaratan faktörlerden uzak durmalıdır.”
Hastaların yaşam biçimlerine dikkat etmesi gerektiğinin de altını çizen Prof. Dr. Murat Durdu, güneşin etkili olduğu saatlerde dışarı çıkılmaması gerektiğini, güneşten korunma nedeniyle D vitamini eksikliği gelişebileceği için belli aralıklar ile D vitamini düzeyine bakılması gerektiği, düşüklük var ise D vitamini takviyesi alınması gerektiğini kaydetti.
Prof. Dr. Durdu, stresi azaltmak için spor yapmanın gerektiğini ancak deriye travma yaratacak sporlardan (karete, tekvando) kaçınılması gerektiğini vurguladı. Hastalık nedeniyle insanların içeriklerini bilmediği ve etkinliği kanıtlanmamış tedavilerden uzak durmalarını da öneren Prof. Dr. Durdu, kullanılan bazı bitkisel karışımların ciltte lekeleri düzeltirken, karaciğer ve böbrek problemlerine neden olabileceğini bildirdi.
Hastanın vücudunun yüzde 80’inden fazlasında beyaz lekeler bulunması durumunda, cildin kalanının soldurulduğu ve renk farkının giderildiğini belirten Prof. Dr. Murat Durdu, “Yaygın beyaz lekesi olan hastalarda beyazlıkları düzeltmek yerine kalan koyu alanları soldurmak amacıyla yurt dışında bulunan ve renk açıcı özelliği olan bir kremin rapor düzenlenerek getirildiğini ve böylece renk farklılığının ortadan kaldırılabildiği” dedi.
Şekil. Vitiligo genetik zeminde oluşan çevresel faktörler ile artan bir hastalıktır.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?