Hasta birey yanında ailesini ve çevresinin yaşam koşullarını da önemli derecede etkileyen hastalıklardan biri olan Alzheimer’e yönelik geçen yıl FDA onayı alan ilacın ardından, yeni bir ilacın daha FDA onayı beklediği açıklandı. Türk Nöroloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Demet Özbabalık, onay bekleyen ilacın sağladığı faydaya yönelik pek çok bilimsel kanıt olduğunu vurgularken, her iki ilacın yeni ve yüksek fiyatlı olması nedeniyle, Türkiye’ye kısa sürede gelmesini beklemediklerini söyledi.
ABD ilaç otoritesi FDA, 2021 yılında Alzheimer tedavisi için yeni bir ilaca (Aducanumab) onay vermişti. 58. Ulusal Nöroloji Kongresi kapsamında düzenlenen basın toplantısında konuşan Prof. Dr. Demet Özbabalık, bu ilacın ardından 2023 yılı içinde yeni bir ilacın FDA onayı için beklediğini açıkladı.
Yeni ilacın Alzheimer grubu hastaların kognitif yani bilişsel, unutkanlık ve diğer bulgularında yüzde 27 civarında bir azalmaya yol açtığına ilişkin sonuçlar verildiğini kaydeden Prof. Dr. Özbabalık, “Henüz onay almayan ancak tedavide bir ilerleme olarak kabul edilen Lecanemab adlı ilaç da çok yakında kullanıma girecek gibi görünüyor. Bu ilacın % 27 oranında iyileşme yaptığına ilişkin bilimsel delil bulunuyor ve yeni bir umut olarak piyasaya çıkacağı günü bekliyor. 2023’ün Mart ayı civarında bu yeni ilaçla ilgili FDA onayı bekliyoruz. Bu ilaçların ülkemize gelmesi sanıyorum biraz zaman alacak.
Çünkü çalışmaları yeni biten ve üstelik maliyetli ilaçlar olacaktır. Şu anda kullandığımız ilaçlarımız klasik ilaçlar, hali hazırda devam ediyor ama her zaman ilaçlara bel bağlamamak gerekiyor. Her zaman söylendiği gibi, iyi beslenin, iyi bir eğitim yapın, fiziksel aktivenizi iyi yapın, sigara içmeyin, alkol almayın, hayattan asla pes etmeyin, yeniden her zaman başlayın önerisini biz hastalarımıza vermeye uzun yıllar devam edeceğiz” dedi.
Prof. Dr. Özbabalık, ilaç tedavisine yönelik yeni olumlu işaretlere rağmen, Alzheimer tedavisinde klasik ilaçların kullanımda olduğunu, diğer taraftan bu hastalıktan korunmanın ana önerileri olmaya devam ettiğini vurguladı. Prof. Dr. Özbabalık “Beyni uğraştıran aktiviteler, Akdeniz ve benzer özellikli diyetler, iyi bir uyku düzeni, enfeksiyonlardan korunma, günde en az yarım saat yürüyüş, gereksiz ne olduğunu bilmediği ilaç ve benzeri maddelerden kaçınma, temiz hava koşulları olan yerlerde yaşama ve doğayı koruma, elektromanyetik alandan mümkün olduğu kadar uzak durma hastalıktan korunmada önemli tavsiyelerdir” diye konuştu.
Alzheimer’ın sinsi bir hastalık olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Demet Özbabalık, bireyleri sağlık tavsiyelerine uymaları konusunda uyardı. Yeni geliştirilen bazı tetkiklerin, kesin tanıdan 10 hatta 20 yıl önce birtakım belirtileri ortaya koyabildiğini kaydeden Prof. Dr. Özbabalık, hastalığın yavaş ve sessiz olarak ilerlediğinin altını çizdi.
Hastalığa yönelik genetik araştırmaların devam ettiğini belirten Prof. Dr. Özbabalık, geçmiş 30 yıllık dönemde Ahzheimer hastalığının hücresel nedenlerini belirlemeye yönelik çalışmalar olduğunu ve hastalığın ilerlemesine neden olan beyin hücreleri içindeki ve hücreler arasındaki bozulmaya yol açan maddeleri ortaya koyan ölçme yöntemleri geliştirildiğini bildirdi.
Prof. Dr. Demet Özbabalık: 2023 yılı Telenöroloji için bir başlangıç dönemi olacak
Prof. Dr. Özbabalık şunları kaydetti: “Hastalığa yakalanan kişilerde beyindeki harabiyetin, rastlantısal olarak veya genetik bir yatkınlıkla ortaya çıktığını ve çok sayıda risk faktörünün hastalığın oluşmasına zemin hazırladığını biliyoruz. Her ne kadar bilinen genlerin buradaki rakamı çok daha azını oluşturmasına rağmen günümüzde yaptığımız çalışmalar 50’ye yakın bir gen olasılığından bahsediyor. Bunun oranında giderek artış da bekleniyor. Alzheimer hastalığına neden olan maddeleri artık gerek kanda gerek beyin-omurilik sıvısı dediğimiz belden alınan sıvıda gerek MR, SPECT, PFT gibi birtakım görüntüleme aletlerinde saptayabiliyoruz. Erken dönemde gelen hastaları artık bilebiliyoruz. Bu nedenle hastalığa ait tanının erken dönemde konması gelecekteki tedavilerin daha kolay uygulanabilirliği açısından son derece önemli oluyor” diye konuştu.
Alzheimer hastalığının risk faktörlerine de değinen Prof. Dr. Özbabalık, hastalığa neden olabileceği düşünülen pek çok faktör olabileceğini, risk faktörlerinin değiştirilebilir ve değiştirilemeyen olmak üzere ikiye ayrıldığını kaydetti.
Yaş, genetik yatkınlık, cinsiyet, ırk, etnisitenin değiştirilemeyen risk faktörleri olduğunu ifade eden Prof. Dr. Özbabalık, sigara-alkol, şişmanlık, orta yaştaki hipertansiyon, orta yaştaki şeker hastalığı, kolesterol yüksekliği, kalp hastalıkları, kafa travmaları, depresyon, düşük eğitim, beslenme özelliklerinin ise değiştirilebilen ve korunulabilen risk faktörleri olduğunun altını çizdi. En yeni risk faktörünün çevre kirliliği olduğuna işaret eden Prof. Dr. Demet Özbabalık, “Soluduğumuz ve maruz kaldığımız kötü gaz ve partiküller hastalığın gidişini çok hızlandırabilir” bilgisini verdi.
Alzheimer tedavisi ve hastalıkla yaşama rehberi: Öneriler ve uyarılar
Yaşayan yaşlı nüfus sayısındaki artış göz önüne alındığında önümüzdeki 30 yıl içinde Alzheimer ve benzeri demans olgularının sayılarında 2 kat civarında bir artış beklendiğine de dikkat çeken Prof. Dr. Demet Özbabalık, “Dünyada her yıl yaklaşık 5 milyon yeni Alzheimer olgusu ile karşılaşılmaktadır. Dünya ölçeğinde konuşulduğunda, 2050 yılında tüm dünyada 100 milyona yakın hasta beklenmekte ve bu hastaların yaklaşık %43’ünün bakımevi gibi kurumlarda yüksek düzeyde bakıma ihtiyaç duyacağı tahmin edilmektedir. Bu ise ülkeler açısından yüksek bir maliyet anlamına gelir. O halde sadece bu nedenle bile bir ek maliyet oluşacak ve kaynağa gereksinim duyulacaktır. Alzheimer hastalığı dünyadaki tüm ülkelerde bir halk sağlığı problemidir” dedi.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?