Basın toplantısına GSK Gelişmekte Olan Ülkeler Aşı Bilimsel Danışmanı Prof. Dr. Selim Badur ve GSK Aşıdan Sorumlu Kıdemli Başkan Yardımcısı Dr. Thomas Breuer de katıldı.
Özellikle çocukların aşılanmasının önemli olduğuna işaret eden Prof. Dr. Ceyhan, aşı karşıtı söylemlerin bilimsel temellerden yoksun olduğunu, medyanın aykırı söylemleri sıklıkla haber yapmasının ciddi sağlık sorunları ortaya çıkarabileceğini belirten Prof. Dr. Ceyhan, şu uyarılarda bulundu: “Son dönemlerde gerek bazı basın mensuplarının, gerekse isminin başında profesör doktor, doçent doktor ünvanını taşıyan bazı akademisyenlerin aşının aleyhinde konuştuğuna şahit oluyorsunuz. Burada basına çok büyük iş düşüyor. Medyanın aşıya diğer konular gibi bakmaması lazım. Bunun için de Mayıs ayından başlayarak Enfeksiyon Hastalıkları Derneği olarak ‘Medya Eğitimi’ başlığı altında bir eğitim programı başlatacağız.”
Aşının yüzde 100 koruma sağlamadığını ancak çok sayıda kişiye koruma sağlaması nedeniyle hastalanan kişilerin hastalığı bulaştırma riskini ortadan kaldırdığını kaydeden Prof. Dr. Ceyhan, “Dolayısıyla aşı retleri, bu insanların söylemlerine, medyada çıkan haberlere inanarak, aşısını yaptırmayan insanların böyle bir etkisi oluyor. Örneğin; siz çocuğunuzu difteriye karşı aşılaştırıyorsunuz. Difteri aşısı yüzde 98 koruyor. Velev ki, bir tanenizin çocuğu o yüzde 2’lik gruba girdi yani aşı olmasına rağmen korunmadı.
Eğer o toplumda o hastalık görülmüyorsa, problem yok ama siz çocuğunuza aşı yaptırmanıza rağmen, karşıdaki arkadaşınız çocuğuna aşı yaptırmadığı için o hastalığı taşıyorsa, o zaman sizin çocuğunuz aşılı olmasına rağmen, hastalanabiliyor. Bunun için bu aşı karşıtı insanların etkisiyle aşı reddini ciddiye almak lazım. Türkiye’de aşı retleri 2013’te 980 iken, 2016’da 12 bine yükseldi. Bu artarak devam ediyor” diye konuştu.
Türkiye’nin aşılama programında büyük başarı sağladığını belirten Prof. Dr. Ceyhan, 2013 yılına kadar başarılı bir programın uygulandığını kaydetti. Prof. Dr. Ceyhan, 2013 sonrası bir duraklama yaşandığını belirterek, “2013’ten sonra biraz yavaşladık. Henüz bizim programımızda olmayan üç tane aşı var. Şu anda bunlar serbest pazarda parayla satılıyor, aileler parasını öderse alıyor. Birincisi, Rotavirüs aşısı. Bildiğiniz gibi ishalin en önemli nedenidir dünyada. Şu anda 94 ülkede ulusal aşı programında. En son kabul eden ülke, Afganistan. Bizim aşı takvimimizde henüz yok bu aşı.
AYM’nin aşı kararı doğru mu? Aşı ile otizm arasında bilimsel bir ilişki var mı?
İkinci olarak, rahim ağzı kanseri aşısı. Bu aşıya karşı çıkmanın nedenlerinden biri; bu hastalık yanlış cinsel yaşam sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır, biz Müslüman ülkeyiz yönündeydi. Birden fazla cinsel partnerin varsa bulaşıyor diye düşünülüyordu. Bu aşıyı en son alan ülkelerden bir tanesi Libya. Suudi Arabistan, Mısır, Kazakistan gibi yedi tane Müslüman ülke de programına aldı. Bir diğeri meningokok aşısı, şu anda 51 ülkenin ulusal aşı şemasında” bilgisini verdi.
Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, aşı karşıtı söylemlerde bulunanların çocuklarını aşılattıklarını da belirterek, “Bakın, aşının aleyhinde konuşan, aşıyı yaptırmayın çocuklarınıza, içinde civa var, alüminyum var diye yalan söyleyen insanların ben çocuklarının aşı kayıtlarına baktım. Hepsinin çocukları istisnasız tam aşılı. Yani vatandaşa bu aşıları yaptırmayın, bu aşılar zarar verir diyen insanların tamamının çocukları aşılı” diye konuştu.
Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, suçiçeği hastalığının artmaya başladığına da dikkati çekerek, suçiçeği aşısının ikinci dozunun aşı takvimine eklenmesi gerektiğini belirtti. Boğmaca aşısına da değinen Prof. Dr. Ceyhan, “Büyük çocuklarda ve yetişkinlerde Bakanlığa bildirilen boğmaca vakası bir yılda 94 tane, fakat biz bir yılda Çankırı’da sadece 125 tane boğmaca vakası saptadık. Programa onun da alınmasını tartışıyoruz. Aşı çok dinamik bir şey, sürekli gelişiyor, yeni aşılar geliyor. Kullanılan aşılarda değişikliklere gidiliyor. Bunları çok yakından takip etmek lazım” dedi.
Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, ilaç bütçelerinden yararlanan kamu kurum ve kuruluşlarını işaret ederek, aşıya çok para harcanıyor izlenimi yaratıldığını ileri sürerek şunları kaydetti: “Aşı bütçesi şu anda 880 milyon TL. İlaca harcadığımız para 22.1 milyar TL. Bu arada ilaç gruplarını söylersem belki daha anlamlı olur. Örneğin; kolesterol düşürücü ilaçlara harcadığımız para, 1 milyar 100 milyon TL. Romatizma hastalıkları için teknolojik ilaçlara harcadığımız para 1 milyar 300 milyon TL. Aşı ile yılda 14 bin 296 ölümü engelliyoruz.
Bunun gideri bu kadar, diğer ilaçlar kullanılmasın demiyorum, tabii ki gerekli ancak onlarla ne ölümü engelleyebiliyoruz ne yaşam süresi uzuyor sadece yaşanan süreyi biraz daha kaliteli bir yaşam haline getiriyor. Niye Türkiye’de aşıya saldırılır bu kadar para harcanıyor diye, çünkü aşının parası sadece Sağlık Bakanlığı bütçesinde yer alır ama diğer ilaçların parası öğretmenin ki Milli Eğitim Bakanlığı’nda, askerin ki Milli Savunma Bakanlığı’nda bölünür, onun için böyle bir şey var.”
“Aşılar sayesinde yılda 3 milyon çocuğun ölümü engellenmekte ve aşılar majör en belli başlı 25 bulaşıcı hastalığa karşı mücadelede elimizdeki en önemli silah” diyen Prof. Dr. Badur, aşılanmayan çocukların aşılananlara göre boğmacada 23 kat, suçiçeğinde 9 kat risk altında olduğunu belirtti. Aşıların sağlık alanında ekonomik fayda da sağladığını belirten Prof. Dr. Badur, daha pahalı tedavilerin önlenmesi yanında hastalık nedeniyle iş günü kaybı vb. dolaylı faydalar da sağladığını anlattı.
Aşıların pek bilinmeyen bir rolünün antibiyotik kullanımını azaltması olduğunu söyleyen Prof. Dr. Badur, şunları kaydetti: “Dolayısıyla antibiyotik direnci ile mücadeleye de katkı veriyor. Aşıların kullanım oranı ile antibiyotik direnci arasında çok ciddi bir ilişki var. Çünkü biliyoruz ki, yüksek oranda ezbere kullanılan antibiyotik, direnç oranlarında artışa yol açmakta. Ama uygun aşıların kullanılması ile bu antibiyotiklerin etki etmesi öngörülen bakterilerin, enfeksiyonların sayısını azalttığınız zaman antibiyotik kullanımını da endirekt olarak etkiliyorsunuz.
Zorunlu aşı tartışması: Bebeklere aşı yaptırmalı mı yaptırmamalı mı?
Bir hesaplama yapılmış, zatürree aşısının uygun kullanımı ile 5 yaş altındaki çocuklarda yaklaşık tüm dünyada küresel olarak 11.4 milyon antibiyotik kullanım günü azaltılmakta. Önemli bir nokta, kısaca aşılama programlarının doğru uygulanması ile antibiyotik gereksinimi ve buna bağlı direnç gelişimi de engellenmekte. Bütün bunlar iyi tarafları, aşıların yararları ama bir sorunla karşı karşıyayız. Bu gün biliyoruz ki, yılda 1.5 milyondan fazla çocuk aşılansalardı eğer yaşamlarını yitirmeyeceklerdi. Bu hastalıklar nedeniyle hayatlarını kaybediyorlar.”
Aşı konusunda en öncelikli kanaat önderlerinden birinin hekimler olduğunu belirten Prof. Dr. Selim Badur, hekimlerin özellikle yetişkin aşıları konusunda “gerek yok” demesinin bireyleri aşıdan çok büyük oranda uzaklaştırdığını belirtti.
GSK Aşıdan Sorumlu Kıdemli Başkan Yardımcısı Dr. Thomas Breuer’de, aşı karşıtı söylemlerin toplum sağlığını tehdit ettiğini belirtti. Şirketin faaliyetleri hakkında da bilgi veren Breuer, 5-10 yıl içinde hazır hale gelecek KOAH, RSV ve mevsimsel grip aşıları üzerinde çalıştıklarını açıkladı. Breuer, Türkiye’yi öncelikli ülkeler arasına aldıklarını vurgulayarak, Türkiye’de ambalajlama ile başlayacak bir üretim faaliyeti planladıklarını kaydetti. Yıllık 16 milyon doz aşının ambalajlanacağını belirten Breuer, daha sonra bunun fiili olarak aşı üretimine doğru çeşitli fazlarla genişleyeceğini bildirdi.
GSK’nın 14 yeni aşı üzerinde çalıştığını belirten Breuer, bunlar içinde hamileler için olanları daha fazla önemsediklerini, hamile aşılamasının çocuğun da aşılanmasını sağladığını kaydetti. 2010’dan bu yana Hacettepe Üniversitesi işbirliği ile Aşı Klinik Araştırmalar Merkezi’nde Türkiye’nin aşı alanındaki klinik çalışmalarını da yürüttüklerini ifade eden Breuer, “Dünyada 40’tan fazla, Türkiye’de de toplam 16 aşımız bulunuyor. Türkiye’de 2010’dan bu yana 12 milyon 750 çocuğu aşıladık” diye konuştu.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?