Tüm dünyanın içinde bulunduğu KOVİD-19 pandemisi döneminde aşının öneminin daha açık bir şekilde görüldüğünü söyleyen Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, aşısı olmayan bir hastalık başladığı zaman tüm dünyaya yayılıp salgın oluşturduğunun görüldüğünü belirtti. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından belirlenen Aşı Haftası kapsamında online bir basın toplantısı düzenleyen Prof. Dr. Ceyhan, aşılamanın önemini ve aşı tereddüdünün tehlikeli sonuçları hakkında uyarılarda bulundu. Farklı farklı salgınların birkaç sene arayla devam edeceğini belirten Prof. Dr. Ceyhan, bütün toplumların buna hazırlıklı olması gerektiği uyarısında bulundu.
Aşılamanın, DSÖ tarafından aşıyla önlenebilir hastalıkların ve buna bağlı ölümlerin önlenmesi açısından en önemli ve en maliyet etkin toplum sağlığı müdahaleleri arasında kabul edildiğini aktaran Prof. Dr. Ceyhan, “KOVİD-19 pandemisinde bir kez daha aşıların ne kadar önemli olduğunu gördük. Çünkü aşısı olan bir hastalıkta zaten pandemi olmuyor.
Koronavirüs REHBERİ: Nasıl bulaşır? Belirtileri, korunma yöntemleri ve tedavisi
Örneğin; aşısı olduğu için önemsiz görünen difteri, boğmaca, kızamık, kabakulak, menenjit ve hepatit gibi hastalıklar, Kovid-19’dan bile daha tehlikeli ve ölümcül. Bu sebeple aşı, tüm buluşların ötesinde en önemli buluş, insanların sağlıklı yaşamasını, uzun yaşamasını sağlayan en önemli faktör” diye konuştu.
Salgın hastalıkların bundan sonra birkaç sene arayla devam edeceğini, o nedenle depremler gibi artık onlarla da yaşamayı öğrenmemiz gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Ceyhan, “Dünya tarihi boyunca salgınlar olmaya devam edecek. Bunu değiştirme şansımız yok, aynı depremler gibi. Buna hazırlıklı olmamız gerekiyor. Bunun için de en etkili, belki de tek etkili yöntem aşılama. Özetle, salgın şartlarında bile çocukların ve risk grubundaki yetişkinlerin aşılarını ihmal etmemek gerekiyor” bilgisini verdi.
Koronavirüsün bir süre sonra azalabileceğini ve etkisini kaybedeceğini belirten Prof. Dr. Ceyhan, toplumun doğal yoldan bağışıklanması için uğraşmadıklarını, insanların virüsü almaması için uğraştıklarını kaydetti. “Eğer öyle bir şeye kalkışsak, Türkiye’de 40 milyon insanın hastalandığını düşünün, en az 1 milyon ölüm olur” ifadesini kullanan Prof. Dr. Ceyhan, “Bu salgını atlattığımızda aşağı yukarı toplumun yüzde 90’ından fazlası bağışık olmayacak ve hep tedirgin yaşayacağız ama eğer bir aşı bulunur ve uygularsak, ondan sonra daha rahat yaşayabileceğiz” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, gelişmiş ülkelerde Covid-19 vakaların hızlı artışı ve ölümlerin çok hızlı olması üzerine, verem aşısı yapılan ve yapmaktan vazgeçen ülkelerin dikkat çektiğini ve bilim insanlarının bu konuda iki yeni çalışma başlattıklarını bildirdi.
İki komşu ülke olan İspanya ve Portekiz örneklerini veren Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, verem aşısını programdan çıkaran İspanya’nın salgından ağır şekilde etkilendiği, aşıyı halen devam ettiren Portekiz’in ise daha az etkilendiğini vurguladı.
Prof. Dr. Ceyhan: Koronavirüs için tüm kurumları kapsayan pandemi planları yapılmalı!
Prof. Dr. Ceyhan, “Gelişmekte olan Portekiz’de verem aşısı çocukluk döneminde herkese yapılıyor ama İspanya’da yapılmıyor. İspanya’da salgın çok kötü seyrederken, Portekiz’de bu aşı halen yapıldığı için ölüm sayısı daha az. Türkiye’de ise biz, çocukken verem aşısı yapılmış hatta verem mikrobu ile tanışmış bir toplumuz.
Büyük çoğunluğumuz verem hastalığını belirtisiz geçiriyoruz. Verem mikrobunun kendisi verem aşısından daha fazla bu bağışıklık sistemini aktive ediyor. Belki verem aşısı değil de verem hastalığını geçirmiş olmak bu virüse karşı artmış bir bağışıklık cevabı oluşturuyor. Bunu yürütülen çalışmaların sonucunda göreceğiz” dedi.
Koronavirüs aşısı için çalışmaların sürdüğünü ve 72 grubun aşı üzerinde çalıştığını hatırlatan Prof. Dr. Ceyhan, üretilecek aşının sahip olması gereken özellikler ile ilgili şu bilgileri verdi: “Pandemi aşılarının koşullarından biri; sık mutasyona uğrayacak antijenler içermeyecek, kolay uygulanabilecek, mümkünse tek doz ve ucuz olacak. Çok etkili bir aşıyı çok pahalı bir genetik yöntemle üretebilirsiniz ama bunun maliyeti çok yüksek olursa, bütün dünya ülkelerinin aşıya ulaşması mümkün olmayabilir.
Salgında primer amaç; aynı anda bütün dünyada aşılamayı yapmaktır çünkü biz ne kadar salgını kontrol edersek edelim, salgın bir yerlerde devam ediyorsa, tedirgin yaşayacağız. Şu anda en ileride görülen aşı, mRNA aşıları dediğimiz, vücuda RNA’yı verip, ondan sonra da vücudun kendisinin antikor üretmesini sağlamak şeklinde bir yaklaşım ama bu yöntemler o kadar pahalı ki, bu şekilde üretilen aşılar çok yüksek fiyatlarla satılmak zorunda kalınacak. Buna bütün dünya ülkelerinin ya da gelişmiş ülkelerdeki herkesin ulaşması çok mümkün değil.”
Prof. Dr. Ceyhan: Aşılanmamış çocuk sayısı %5’e çıkarsa, ciddi salgınlar başlar!
Salgının durdurulabilmesi için toplumun yüzde 60’ının bağışık hale gelmesi gerektiğine değinen Prof. Dr. Ceyhan, hastalığı elimine etmek içinse bu oranın %95’lere ulaşması gerektiğini söyledi. Koronavirüsün 1960’lı yıllardan beri var olduğunu, 2003’ten bu yana da salgınlar yaptığına işaret eden Prof. Dr. Ceyhan, “Hiçbir koronavirüse karşı etkili bir aşı geliştirilemedi. Bundan sonra da bulunamayabilir. Diyelim ki bulundu, o zaman bunun bir de üretim safhası var, 7.5 milyar insana, aşının 3-4 milyar doz üretilmesi lazım. Bu hiç kolay değil. Muhtemelen öyle bir durumda da konsorsiyumlar oluşacak.
Bütün aşı firmaları bu teknolojiyi satın alıp, üretecekler. Bu da hemen bir ayda, iki ayda herkes aşılanacak şeklinde alınmamalı. Çünkü aşı bulunduğunda da önceliklendirme olacaktır. Diyelim ki, paranız var, alacaksınız ama önce aşıyı bulan ülke, kendi vatandaşlarına yapacaktır” dedi.
Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, koronavirüsün seyrinde son dönemde çok fazla “pik” seviyesinden bahsedildiğini fakat günlük iyileşen kişi sayısının, hastalanan kişi sayısını geçmesinin ‘pik’ten daha önemli bir parametre olduğunu vurgulayarak şunları söyledi: “Bizim için önemli olan, ‘pik’ten önce bir nokta var. O noktada şu; günlük yeni vaka sayımız bir süre böyle yatay gidecek, eğer önlemleri aksatmazsak bir süre sonra azalmaya başlayacak.
Azalmaya başladığı anda R0 dediğimiz bulaştırıcılık katsayısının 1’in altına indiğini göreceğiz ki bir kişi, 1’den az kişiye bulaştırdığı için vakalar azalmaya başlayacak. Burada esas faktör; günlük iyileşen vaka sayısının, günlük yeni vaka sayısına oranının 1’in üzerinde olması yani günlük iyileşen kişi sayısının günlük vaka sayısından daha fazla olması. Çünkü bir taraftan günlük iyileşen kişi sayısı artacak, bir taraftan günlük vaka sayısı azalacak ve bir noktada kesişecekler.
O noktaya, salgının kontrol altına alındığı nokta diyoruz. Pik noktasına geldiğimizde ya da azalmayı gözlediğimizde değil, salgının kontrol noktasından sonra tedbirleri gevşetecek miyiz, ne zaman gevşeteceğiz, önce hangilerini gevşeteceğiz konuşmaya başlayacağız.”
İyileşen hasta sayısında bir düşüş olduğunu kaydeden Prof. Dr. Ceyhan, “(20 Nisan haftası) Son günlerde iyileşen hasta sayısında bir azalma var, 1800’den 1500’e, oradan 1400’e düştü. Bunu iyi takip etmek lazım. Bu bir ciddi alarm seviyesi” uyarısında bulundu.
Prof. Dr. Ceyhan uyardı: Aşı karşıtı konuşanların hepsinin çocukları aşılı
Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, yeni vaka sayında düşüş, iyileşen hasta sayısında artış senaryosunda, mevcut tedbirlere göre yaklaşık 4-5 hafta sonra virüsün kontrol altına alınabileceğini düşündüğünü fakat en ufak bir sapma olur, insanlar dışarı çıkmaya başlarsa bu tarihin daha ileriye gideceğini kaydetti.
Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, çocukluk çağı aşıları yapılmadığı takdirde Türkiye’de yılda 14 bin 296 kişi, dünyada ise 2,5 – 3 milyon kişinin ölebileceğinin altını çizerek, “Bu sadece çocukluk çağı aşıları yapılmadığı takdirde ortaya çıkan rakam. Yetişkin aşılamasında maalesef istenilen düzeyde değiliz ve çok uzağız. Bunlardan devlet 65 yaş üstünü, kronik hastalığı olanların iki aşısını ücretsiz karşılamasına rağmen, hala grip aşısı yaptırma oranımız yüzde 4’lerde, pnömokok aşısı yaptırma oranımız ise binde 7’lerde.
Örneğin; halk arasında menenjit aşısı olarak bilinen meningokok aşısı var. İnsanlar farkında değil ama Hindistan’da her yıl 20 bin kişi meningokok enfeksiyonu nedeni ile ölüyor. Eğer bu aşıları yapmazsak, aynı şeyler bizim de başımıza gelebilir. Dolayısıyla aşıları hep hatırlamak lazım” dedi.
Türkiye’de ölüm sayısının diğer ülkelerden çok daha düşük olduğunu, ölüm sayılarının artmamasında en önemli faktörlerden birinin ise 65 yaş üzerini erken izolasyona alarak, sokağa çıkma yasağı getirmek olduğuna işaret eden Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, yaş faktörünün önemine dikkati çekti.
Türkiye’deki hastaların yaş ortalamasının oldukça düşük olduğunu belirten Ceyhan, “Nüfus yapımızın dışında, yaşlı grubu salgından korumak çok etkili oldu diye düşünüyorum. Ölüm oranlarımızın düşük olmasının bir diğer nedeni de hastalarımıza verdiğimiz yeterli hastane ve yoğun bakım hizmetlerinden kaynaklanıyor” diye konuştu.
Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, salgın riski ortadan kalktığı zaman aşı karşıtı bazı insanların çıkıp, yine aşılar aleyhinde konuşabileceğini ifade ederek, “Bu tip insanlar, halkın aşıya hassas olduğu salgın dönemlerinde yerin altına saklanırlar, yok olurlar. Salgın bittikten sonra insanların unutmasını beklerler. Unuttuklarını düşündüklerinde de yeniden ortaya çıkarlar. Aşıya karşı konuşmak hep pirim yapar. Çünkü herkesin söylediğinden, bilimsel bir gerçeklikten farklı bir şey söylüyorsunuz. Örneğin; bu salgında da çok uğraştık, koronavirüs çorbacılar, otçular tarafından tartışılmasın diye. Bir noktaya kadar başarılı olduk. Şu anda kimse aşının aleyhine konuşmuyor” dedi.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?