Prof. Dr. Erkan Alpsoy: Dünya tıp literatüründe bir Türk hekiminin adıyla anılan hastalıktır. Deri ve Zührevi Hastalıklar Uzmanı olan Prof. Dr. Hulusi Behçet, ağızda ve cinsel bölgede tekrarlayıcı yaralar ve gözde iltihap (üveit) ile giden üçlü bulgusuyla hastalığı 1937 yılında ilk tanımlayan hekimdir. Sonraki çalışmalarla hastalığın birçok sistemi ve organı etkileyebilen bir sistemik vaskülit (damar yangısı) olduğu gösterilmiştir.
Prof. Dr. Erkan Alpsoy: Behçet hastalığı çok sayıda organı etkileyebilir. Bu nedenle de çok sayıda belirtiye yol açabilir. En sık görülen belirtileri ağızda ve cinsel bölgede tekrarlayıcı yaralar, deri belirtileri, göz ve eklem şikayetleridir. Ağız yaraları (oral ülser veya aft); tekrarlayıcı ağız yaraları hastaların hemen tümünde bulunur. Dil, dudak ve yanak mukozası ile ağız tabanına yerleşirler. Yuvarlak-oval, kenarları şişkin ve kırmızı bir hale ile çevrili, tabanı beyaz, gri veya sarı renkte yaralardır. Ağrı en önemli şikayettir. Beslenme güçlüğüne ve konuşmada zorlanmaya yol açabilirler.
insel bölge yaraları (genital ülser); hastalığın en özgül belirtilerindendir. Ağız yaralarından sonra hastalığın ikinci en sık (%80-90) belirtisidir. Görünümü ve seyri ağız yaralarına benzer. Ancak genellikle daha derindirler (sıklıkla iz bırakarak iyileşirler) ve daha az sıklıkta tekrarlarlar. Ağrıya, fiziksel hareketlerde zorlanmalara neden olurlar. Erkeklerde en sık gözlenen yerleşim yeri torbalar, kadınlarda ise dudaklardır.
Deri bulgularından Eritemanodozum hastaların 1/3’ünde ve kadınlarda sık görülür. Genellikle bacakların ön yüzünde, yuvarlak-oval, ağrılı, kırmızı renkte, büyüklükleri fındıkla ceviz arasında değişen belirtilerdir. 2-3 haftada sıklıkla yerinde geçici özellikte koyu bir leke bırakarak iyileşir. Papülopüstüler lezyonlar kıl dibi iltihabı ya da ergenlik sivilcelerine benzer deri belirtileridir. Gövde, bacaklar, kollar ve yüze yerleşirler. Yüzeysel tromboflebit sıklıkla bacaklarda ve deride etkilenen damar boyunca kırmızı, hassas, çizgi veya şerit şeklinde sertliklerle kendini gösterir. Erkeklerde sıktır.
Göz ve eklem tutulumu hastaların yaklaşık yarısında görülür. Göz tutulumunda gözde kızarıklık, ağrı, bulanık görme veya görme kaybı görülebilir. Erkeklerde ve hastalığın ilk yıllarında göz tutulumu daha sıktır. Eklem tutulumunda ağrı, şişlik, sıcaklık artışı ve hareket kısıtlılığı (artrit) görülür. Diz, ayak bileği, dirsek ve el bileği eklemlerini etkiler.
Behçet hastalığında daha az sıklıkla geniş çaplı damarlar (akciğer atardamarında iltihap sonucu kanlı balgam), bağırsaklar (karın ağrısı, bulantı, kusma, ishal, kanlı ishal vb.) ve sinir sistemi ile ilişkili şikayetler (baş ağrısı, his kusurları, çift görme, dengesizlik, konuşma ve yutma güçlüğü, bilinç bozukluğu vb.) gelişebilmektedir. Hastaların daha küçük bir bölümünde geniş çaplı damar, mide-barsak ve sinir sistemi belirtileri görülebilmektedir.
Prof. Dr. Erkan Alpsoy: Hastalığın belirtileri ve şiddeti kişiden kişiye değişir. Bazı hastalarda sadece deri, mukoza belirtileri ve hafif eklem şikayetleri gözlenirken, bazılarında göz, damar, mide barsak veyasinir sistemi belirtileri ön planda olabilir. Genel olarak hastalığın şiddeti ileri yaşlarda azalma gösterir.Behçet hastalığı erkeklerde daha şiddetli seyretme eğilimi gösterir.
Prof. Dr. Erkan Alpsoy: Hastalık en sık 20-40 yaşları arasında görülür. Çoğu hasta 30 yaş civarında tanı alır. Tanı koyduran bir laboratuvar belirteci bulunmamaktadır. Tanı klinik bulgularla konulmaktadır. Deri ve mukoza bulguları genellikle hastalığın ilk bulgularıdır. Bu nedenle erken tanıda büyük önem taşırlar.
Romatizma nedir? Neden olur? Romatizmanın belirtileri ve tedavisi
Prof. Dr. Erkan Alpsoy: Nedeni tam olarak bilinmemektedir. Gelişiminde bağışıklık sistemi değişikliklerinin yanı sıra genetik ve bazı çevresel faktörlerin (bakteri, virüs vb.) etkili olabileceği düşünülmektedir. Kalıtsal veya bulaşıcı değildir.
Prof. Dr. Erkan Alpsoy: Behçet hastalığı kalıtsal bir hastalık değildir. Ancak, hastalık için genetik bir yatkınlık söz konusudur. Bunun anlamı, yakın kan bağı olan bireylerde Behçet hastalığının görülme sıklığının toplumdaki diğer bireylere oranla bir miktar daha fazla olmasıdır. Hastaların önemli bir bölümünde HLA-B51 adlı doku antijeni saptanabilir. Ancak, HLA B51 toplumumuzda sık rastlanan bir doku antijenidir ve diğer yönlerden sağlıklı bireylerde de görülebileceği unutulmamalıdır.
Prof. Dr. Erkan Alpsoy: Hastalık hakkında toplumda yeterli bir farkındalık bulunmuyor. Bu nedenlede birçok olgu hekime geç başvuruyor. Hastalığı erken dönemde tanımak tedavi sonuçlarını olumlu yönde etkilerken, geç tanı alanlarda organlarda geri dönüşümsüz hasarlar gelişebilmektedir.
Prof. Dr. Erkan Alpsoy: Behçet hastalığının bugün için kesin bir tedavisi bulunmamaktadır. Son yıllarda hastalıkla ilgili bilgilerimizin artması, yeni ve daha etkili tedavi seçeneklerinin kullanılmaya başlanmasına neden olmuştur. Behçet hastalığı günümüzde daha başarılı bir şekilde tedavi edilebilmektedir. Hastalığın uzun süreli ve düzenli olarak izlenmesi gerekmektedir.
Sistemik bir hastalık olan ve çok sayıda organı etkileyebilen hastalığın tedavi ve takibinde deri ve zührevi hastalıkları, romatoloji ve göz hastalıkları uzmanları başta olmak üzere çok sayıda hekimin uyum içinde çalışması önemlidir. Genel anlamda Behçet hastalığına ait tüm belirtileri tamamen ortadan kaldıran tek bir ilaç veya tedavi bulunmamaktadır. Bu nedenle tedavi var olan belirtilerin özelliğine göre belirlenmektedir.
Tedavide temel amaç hastalığın özellikle erken ve aktif dönemindeki şiddetli olabilecek organ veya organların hasarını engellemek ve belirtilerin verdiği rahatsızlığı gidermektir. Hastalığın tedavisinde çok sayıda ilaç kullanılmaktadır. Bunların bir bölümü yerel bir bölümü ise sistemik olarak uygulanmaktadır. Ayrıca gerekli durumlarda fizik tedavi ve cerrahi tedavilerde yapılabilmektedir.
Ankilozan spondilit (AS) nedir? Belirtileri, nedenleri ve tedavisi
Yerel ilaçlar (gargara, krem vb.) deri ve mukoza belirtilerinin tedavisinde yardımcı ilaçlardır. Sistemik tedavide kolşisin, kortizon, azatiopürin, siklosporin ve biyolojik ajanlar başta olmak üzere ağırlıklı olarak bağışıklık sistemini baskılayan veya düzenleyen ilaçlar kullanılmaktadır. Ağız sağlığı aftların ve hastalığın yeni ataklarını engellemede önemli olabilir. Bu nedenle hastaların ağız temizliğine dikkat etmeleri ve düzenli olarak diş muayenelerini yaptırmaları gereklidir. İlaç seçiminde ve tedavinin süresinde belirleyici olan tutulan organ/lar ve tutulumun şiddetidir. Tedavinin başarısında hekimlerin bilgi ve deneyimleri kadar hastaların önerilen tedaviye uyumu da önemlidir.
Prof. Dr. Erkan Alpsoy: Behçet hastalığı önceden kestirilemeyen ataklar ve iyilik dönemleri ile uzun süreli bir seyir izlemektedir. Bu nedenle çoğu hastada uzun süreli tedaviye ihtiyaç duyulur. Genel olarak hastalığın şiddeti ileri yaşlarda azalma gösterir. Bu nedenle bazı hastalarda özellikle 40-50 yaşlarından sonra daha az veya düşük dozda ilaç yeterli olabilir.
Prof. Dr. Erkan Alpsoy: Hastalığın tedavi ve izleminde hekimlerin bilgi, tecrübe ve işbirliği içinde çalışmaları önemlidir. Ancak, hastaların önerilen tedaviye uyumu ve düzenli aralıklarla kontrollerine gitmeleri de son derece önemlidir. Hastalar özel fizyolojik durumlarını (gebelik, emzirme vb.), başka nedenlerle kullandıkları ilaçları hekimlerine söylemeyi unutmamalıdır. Tüm bunlar tedavi seçiminde önemli olabilir.
Behçet hastalığı gibi uzun süreli ve kullanılan güçlü tedavi seçeneklerine rağmen alevlenmeler gösterebilen hastalıklarda bilimsel olarak kanıtlanmış etkileri bulunmayan alternatif tedavi arayışları, bitkisel tedaviler vb. gündeme gelebilmektedir. Çoğu kez çaresizlik duygusu içinde yeni bir umut olarak bu tedavilere sarılan hastalar büyük bir hayal kırıklığı yaşayabilmektedir. Bilimsel etiketi ile hastalara sunulabilen bu ürünlerin yararları olmadığı gibi hastalığıolumsuz yönde etkileyebilir. Üstelik alternatif yaklaşımlar o an kullanılan tedavi ile etkileşim göstererek istenmeyen yan etkilere yol açabilir.
Prof. Dr. Erkan Alpsoy: Aşırı yorgunluk, stres, ateşli hastalık gibi durumlar hastalığa neden olmamakla birlikte bazı kişilerde hastalığı arttırıcı rol oynayabilirler. Behçet hastaları yorgunluk ve stresten kaçınmalı, enfeksiyonlardan kendilerini korumaya gayret etmelidir.
Prof. Dr. Erkan Alpsoy: Hastalığın belirtileri ve bunlar için kullanılan ilaçların bazı yan etkileri hastalarda yaşam kalitesini etkiler. Kesin tedavisi olmayan uzun süreli hastalıklarda hastalarda anksiyete, depresyon gibi ruhsal hastalıklar daha sık görülebilmektedir.
Prof. Dr. Erkan Alpsoy: Sanılanın aksine;
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?