Bu nedenle gebelik döneminde stresin şiddeti ve maruz kalma süresi kadar hangi dönemde ortaya çıktığı da önem kazanmaktadır. Dr. Mehmet Yavuz, hızlı hücre bölünmesinin gerçekleştiği dönemlerde organların stres gibi çevresel etkilenmelere yatkınlığının arttığını, bununla beraber gebeliğin 24-32. haftalarında yaşanan ağır stresler, doğacak bebeğin, korkak ve ürkek davranışlar sergilemesine, ayrıca çok ağlayan huysuz ve huzursuz karakterde olmasına neden olabileceğini belirtiyor.
Gebeliğin ortaları beyin gelişiminde de önemli bir dönemin başlangıcıdır. Doğum eylemi üzerine etkileri göz önüne alındığında, gebeliğin son dönemlerinde yaşanan stresin erken doğum ile olan ilişkisini desteklediği söylenebilir. Birçok araştırmada gebelik döneminde stres düşük doğum ağırlığı ve intrauterin (rahim içi) gelişme geriliği ile ilişkilendirilmiştir.
Düşük doğum ağırlığı ise özellikle intrauterin gelişim geriliği ile birlikte görüldüğünde yetişkin yaşamda kronik hastalıklara olan yatkınlığı artırmaktadır. Gebelikten 6 ay öncesinden başlayıp hamilelik süresince devam eden derin üzüntü ve kaygı sonrası doğan çocuklarda, DEHB (Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu) riski, belirgin bir şekilde artmaktadır. Yapılan diğer çalışmalarda da DEHB belirtilerinin şiddeti ile gebelik döneminde yaşanan stres arasında doğrusal bir ilişki saptanmıştır. Bunların yanında stresörün zamanlaması ile ilişkili olarak stresin 12-22. haftalarda yaşanması durumunda etkilenmenin daha fazla olacağı görüşü çalışmalarda ağırlık kazanmaktadır.
Doğum öncesi stres, doğum sonrasında da anne ve bebeği etkiliyor
Hamile kadınların yaşadığı stresin doğum sonrasında da olumsuz etkilerinin olduğunu, yapılan çalışmalarında gösterdiğini söyleyen Dr. Yavuz, bunların; komplikasyonu riskini arttırması, doğum sonrası dönemde yenilik karşısında uyum sağlamada güçlük, ürkek davranışlar gözlemesi, 3-5 yaş döneminde toplam zeka bölümünde ve dikkat performansında düşüklük, dil becerilerinde gerilik, kaygı ve depresif bozukluk, ergenlik döneminde ise DEHB ile ilişkili belirtilerin görülme riski olarak belirtiyor.
Yüksek annelik stresi ve anksiyetenin, anne-çocuk etkileşimini bozduğu ve bebeğin ruhsal gelişimi üzerine olumsuz sonuçlar doğurduğunu bilmekteyiz. Rochester Tıp Merkezi’nde yapılan çalışmalara göre hamilelik döneminde yaşanan stres plesentada değişiklik yaratıyor bu da bebeğin nörogelişimini olumsuz yönde etkiliyor. Genelde hamilelik döneminde yaşanan stresin bebek üzerinde ki etkilerine yönelik araştırmalar yapılmıştır.
Ancak prenatal dönemde yaşanan stresin anne adayları üzerinde ki kısa ve uzun vadedeki etkileri göz ardı edilmemesi gerektiğini söyleyen Dr. Yavuz, sözlerine; “Hamilelikte yaşanan stres, doğum sonrası depresyonu tetikliyor. Ayrıca hamilelik döneminde strese maruz kalan anne adaylarının doğum sonrası yeni doğanla bağlanma sorunları ile başlayabilen iletişim sorunları yaşamaları muhtemel olmaktadır.
Alerji anne karnında önlenebilir mi? Tohumları anne karnında atılıyor!
Tüm bunlar göz önüne alındığında anne adaylarının doğum öncesi stresten uzak kalmaları için öncelikle gebeliğin istenildiği ve hazır hissedildiği dönemde gerçekleşmesi önem kazanmaktadır. Anne adayları strese maruz kaldıklarını fark ettiklerinde hamilelik döneminde psikolojik destek almaları, duyguları ifade etmek, alternatif düşünme yöntemleri geliştirmek, stresle başa çıkma ve problem çözme becerilerini kazanabilmek açısından yardımcı olacaktır.” şeklinde devam ediyor.
Uzman Dr. Mehmet Yavuz’a göre, Stres; içsel ve dışsal tetikleyici seviyesine göre şekillenmektedir. “Çok az” stres can sıkıntısı yaratmakta olduğu gibi “çok fazla” stres yorgunluk yaratır. Stres; “sinsi” bir süreç takip etmektedir. Kişilik özellikleri, sosyal ilişkiler, duygusal olgunluk ve enerji seviyesi stresi tolere edebilmede önemli etmenlerdir.
Acil çözümler:
• Elinizdeki işi bırakın ve gerginliğinizin farkına varın,
• Yavaş ve ağır bir şekilde nefes alıp verin,
• Hareket edin! Esneme hareketleri, hafif egzersiz veya mümkünse kısa yürüyüş yapın,
• Mola verin! Gerginlik ortamından uzaklaşmaya çalışın.
Uzun vadeli çözümler:
• Sağlıklı beslenmeye özen gösterin (kafein azaltılmalı, uyuşturucu ve alkolden kesinlikle uzak durulmalıdır.),
• Eşinizle ve yakın çevrenizle açık, net iletişim kurmalı. Tartışma oluşturacak imalı ve karmaşık ifadelerden uzak durulmalıdır,
• Yeterli derecede dinlenmeye özen gösterin: Uyku düzeninize dikkat edin. Özellikle hamileliğin ilerleyen dönemlerinde sık sık dinlenme modunda olunmalıdır,
• Düzenli egzersiz yapın (hemen her gün 30dk süreyle). Ancak gebelikte ağır eksersizlerden uzak durmalısınız. Düzenli egzersiz programınız aynı zamanda doğumunda rahat ve kolay olmasına yardımcı olacaktır,
• Günlük plan yapın. Uzun vadeli düşünmeyin. Acaba bebeğim sağlıklı olacak mı? Doğacak çocuğunuzu iyi yetiştirebilir miyim? Ya da iyi eğitim verebilir miyim? gibi gereksiz sorularla zihninizi meşgul etmeyin,
• “Öncelikler listesi” oluşturun! Bir işinizi bitirmeden diğerine başlamayın. Çözümlemeye, acil bir konu yoksa önce en kolay sorunlardan başlayın,
• Birkaç şeyi bir anda yapmak yerine işlerinizi sıralayın ve teker teker ele alın. İşlerinizi bir kaç güne sıkıştırmayın aralara muhtemel terslikler için ilave zamanlar bırakın,
• Sorumlulukları başkalarıyla paylaşın: İnsanların “bazı işlerinizi” yapabileceğini kendinize hatırlatın. Buna saygı gösterin ve özgür kalın,
• Sık sık “Zihinsel ara” verin,
• İsteklerinizi ve hoşnutsuzluklarınızı ifade edin. “Hayır” demeyi öğrenin ve bunu derken rahatsızlık duymayın,
• Enerjik olduğunuz zamanları yakalayın ve iyi değerlendirin. Bu zamanlarda “zor işlerinizi” ele alın,
• Bilhassa gebeliğin ilk 3-4 ayında yoğun elektromanyetik ortamlardan uzak durun,
• Hamilelik ya da eşinizle ilgili sorunlarınızı doktorunuzla ya da terapistiniz ile konuşun. Amaç çözüm değil paylaşımdır! Değer verdiğiniz insanlara duygularınızı ve düşüncelerinizi anlama fırsatını verin,
• “Problemleri” tekrar tanımlayın ve onları “değişim” için fırsat olarak kullanın. Kendi kendinize sorun “Bu benim problemim mi?”,
• “Eğlence” planlayın. İçinizdeki çocuğu ihmal etmeyin,
• Başkalarını ve olayları “kontrol etmeye” çalışmayın,
• Mümkünse hayvan besleyin, evinizde çiçek yetiştirin,
• Boş zamanlarınızı size keyif veren hobiler ve aktiviteler ile değerlendirin,
• Başkalarına yardım ederken onların da size yardım etmesine izin verin. Onlara bu keyfi ve önceliği yaşatın. Hamile bir bayanın yardım almasından daha doğal bir şey yoktur. Son olarak ruhunuzu beslemeyi unutmayın.
Refleksler… Hayatımızda ani olaylara karşı verdiğimiz ve yönetemediğimiz tepkilerimizdir. Yenidoğanın gelişimini değerlendirmede önemli olan reflekslerin nasıl takip edilmesi gerektiğini Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Ece Şule Aslan’dan öğrendik…
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?