Takıntının kişinin zihnine sürekli, tekrarlayan, istenmeyen şekilde gelen, kişide sıkıntının oluşmasına neden olan, rahatsız eden düşünceler olduğunu belirten Şenyuva, “Bu düşüncelerin yoğunluğu ve yarattığı sıkıntı nedeniyle günlük yaşamı olumsuz yönde etkilenir. Platonik, gerçekte var olmayan, düşte kalan, hep öyle kalması istenilen anlamına gelmektedir. Platonik takıntı kavramı, takıntılı aşk, aşk bağımlılığı ya da ilişki bağımlılığı olarak değerlendirilir. Takıntılı aşk, kişinin gerçek ya da ulaşılamayan bir aşkı takıntı haline getirmesi, tüm yaşamını kişiye göre yönlendirmesi, yoğun duygular yaşamasıdır. Ancak tarihler boyu güzel olarak addedilen bu kavram bir süre sonra kişinin kendisine ve çevresine zarar vermeye başlayabilmekte ve kişinin işlevselliğinin düşmesine neden olabilmektedir” diye konuştu.
Platonik takıntılı kişinin, karşısındakine güven duyma, ayrılık ile ilgili kaygılarının sürekli zihnini meşgul ettiğini ifade eden Gülçin Şenyuva, “Bu kaygılarından kurtulmak için de kendini rahatlatacak, sürekli onu aramak, takip etmek, “beni seviyor musun” diye sorular sormak gibi davranışlarda bulunur. Bu davranışlar bir süreliğine kişinin kaygısının düşmesine yardımcı olmaktadır. Daha sonrasında zihnini meşgul eden düşünceler gelmeye devam eder.
Platonik takıntılı kişi sadece aşık olduğu kişinin kendisini mutlu edeceğine inanır ve kendisi mutsuz olduğunda aşık olduğu kişinin de mutlu olmasını istememektedir. Yani zihninde yarattığı kişinin kendisinde oluşturduğu varlığa-anlama aşık olmuştur” dedi.
“Kişinin reddedildiğini düşünmesi, fiziksel ve duygusal olarak devamlı kendisini kabul ettirmeye çabalamasıdır. Kişinin hedeflerinin olmaması, tatmin olmadığı iş ve sosyal hayatının olması ile ortaya çıkan anlamsızlık duygusu platonik takıntının nedenlerinden sayılabilir. Bununla birlikte, özgüven düşüklüğü, başarısızlık, yetersizlik ve zayıflık hissi kişide kaygıya sebebiyet vermektedir. Böylece kişinin zihninde oluşturduğu platonik sevgili kişinin varlığı ile var olduğunu düşünmesine ve yaşadığı boşluğu doldurmasına sebebiyet verebilmektedir.”
Güvenli bağlanma problemlerinin platonik takıntının gelişmesinde önemli bir faktör olduğunu ifade eden Şenyuva, “Güvenli bağlanma, kişinin kendisini sevilmeye değer bir kişi olarak algılaması anlamına gelmektedir. Bu kişiler ilişkilerinde karşısındaki kişiye bağlı olmaktan dolayı mutludur, terkedilmeye dair ya da istenmediklerine dair kaygıları bulunmamaktadır. Uzun soluklu ilişki kurabilirler. Güvenli bağlanmanın oluşabilmesi için, birincil bakım veren kişinin bebeklik ve çocukluk döneminde ilgi ve ihtiyaçlarının karşılanması, bebeğin-çocuğun bakım vericisinin orada olduğunu bilmesi ile gelişebilen bir durumdur. Güvenli bağlanma problemi olan kişilerde takıntılı aşka daha sık rastlanmaktadır” dedi.
Bağımlı ve obsesif kişilik özelliği olan kişilerde takıntılı aşka daha sık rastlanmaktadır. Bağımlı kişilik özelliği olan kişiler, terk edilme korkusu ile yaşar, ilişkinin bozulmaması için ellerinden geleni yapar, hayattan keyif almaya dair zorunlu olduklarına ve mutlu olduklarını hak etmediğine inanırlar, özgüvenleri genelde düşüktür. Obsesif kişilik özelliği olan kişilerde, belirsizlik çok fazla rahatsız eder, hata yapmaktan korkar, mükemmeliyetçi yapıları vardır.”
Gülçin Şenyuva, “İlişkide güven ve saygının olması en önemli unsurlardır. Kişilerin istek ve ihtiyaçlarını konuşabiliyor olmaları, birbirlerinin istek ve ihtiyaçlarına duyarlı olmaları sağlıklı ilişki ve sağlıklı aşkın zeminini oluşturmaktadır. Duygusal yaşantılarımız yaşadığımız olaylar ile belirlenmez, olaylarla ilgili düşüncelerimiz ile belirlenir. Yani yaşamımızda değişiklik istiyorsak, alternatif düşüncelerin oluşmasına izin vermeliyiz. Başkaları ile güvenilir, samimi ilişkiler kurmak insan için önemlidir. Bunu sürdürme isteği de insani bir davranış olarak görülmektedir. Bu nedenle sağlıklı insan ilişkileri kişinin yaşam memnuniyetini, fiziksel ve ruhsal sağlık durumunu etkilemektedir.” diye konuştu.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?