Bu pıhtılar kendi kalibrasyonunda ya da çapında bir damara geldiği zaman onu tıkarlar. Eğer pıhtı küçük olursa periferdeki küçük damarlara gider ve problem yaşatmazlar eğer büyük olursa pıhtılar büyük damarları tıkarlar. O büyük damarın sulandığı veya kanlandırdığı yerde kanlanmayı engelleyecekleri için orada kansızlık meydana gelir. Bu kansızlığa iskemi denir. Beyinde ve kalpte de durum aynıdır.
Uzun süreli hareketsizlik pıhtı atma riskini (tromboembolizm) önemli oranda arttırıyor
Kalpte Koroner damarlardan bir tanesi tıkanırsa, o koroner damarın beslendiği kalp kasında kansızlık yani iskemi oluşup da orası kanla beslenemezse enfarktüs gelişir. Beyinde de bir damar tıkandığı zaman beynin o bölgesi çalışamaz ve fonksiyonlarını yitirmiş olur. O bölgede hangi merkez varsa, damar nereleri kanlandırıyorsa, o kanlandırdığı yerde hangi fonksiyonel bölgeler varsa, o fonksiyonlar ortadan kalkar.
Eğer büyük ana damarlardan bir tanesini tıkarsa ekseriyette ağır felçler meydana geliyor. Biz Türkçede buna inme diyoruz. Büyük damarlar tıkandığında inme miktarı veyahut infarkt miktarı, iskemi miktarı arttığı için ağır tablolar oluşabiliyor.
Belirli yaşlarda “karotid damarları” denilen boyunda önden giden beyni besleyen damarlar ve aynı zamanda arkada “vertebral damarlar” denilen iki taraftan boynun arkasından beyne giden damarların, basit bir teknik olan dopler ultrasaundla kontrol edilmesi gerekir.
Pıhtıyı önlemek için kandaki lipit oranını, trigliserid oranını ve kolestrol oranını normal seviyeye çekmek gerekir. Damar cidarında en büyük problem oluşturan sorunlardan biri hipertansiyon, diğeri ise diyabet. Diyabeti ihmal etmeden sıkı kontrol altında tutmak gerekir çünkü yeni dengesiz beslenme alışkanlıklarımızla toplumda diyabet çok arttı.
Diyabet damar cidarını bozan sinsi ilerleyen, belirtilerini geç evrelerde veren belirti verdiğinde de geriye dönüşsüz hasarları oluşturmuş olan bir hastalıktır. Damarlar bir nevi su borularına benzer. Şebeke suyu ne kadar kalitesizse, barajdan gelen sular ne kadar kalitesizse, suyun içerisindeki içerik borularda ne kadar problem yaratacaksa, damarların yapısı ve kanın yapısı ve akışkanlığı da bu gibi sorunları oluşturur.
Su basınçlı gelirse boruları patlatır ya da çamurlu gelirse tıkamalara neden olabildiği gibi, damar yapımızda hipertansiyon tazyikli kan akımı doğurarak damar cidarında bozulmalara ve damar cidarında oturmuş damarı daraltmış pıhtıların koparılıp yukarıdaki damarlara itilmesine ve onların tıkanmasına sebep olur. Aynı zamanda bazen de kontrolsüz hipertansiyon beyin kanamalarına da neden olabilir.
Damar sertliğine neden olmayacak şekilde hipertansiyon ve diyabetten uzak kalmak çok etkili. Kardiyolojik muayeneleri muntazam yaptırmak gerekli. Damarlara baktırmak çok etkili. Rutin tetkikleri yaptırıp düzenli beslenmek ve yağsız gıdalarla, şeker tuz alımını minimale indirgeyerek beslenmek gerekir.
Egzersiz, yürüyüş ve spor yapmak kolesterol ve yağ oranını azaltıyor. Göbek çevresindeki yağlanmayı azaltmak yağ profillerini değiştirir. Yağ profilini normale getirirsek, dengeli bir yeme içme alışkanlığı edinirsek, fast food yemek alışkanlığından uzak kalırsak daha sağlıklı yaşam imkânımız olur.
Pıhtı atmanın genetik olduğu kadar çevresel etkenlere de bağlı olduğunu kaydeden Prof. Dr. Kaya Aksoy, “Damar sertliği aileyle de geçebiliyor. Damar sertliği olduğunda o ailede diğer bireylere geçebiliyor. Tansiyon olduğunda ailenin diğer bireylerine de geçebiliyor. Bu bir genetik bir miras diyebiliriz. Anne babadan kalan bir miras. Biz çevresel faktörlerle, yaşam alışkanlıklarımızla iyi olan genetik mirasımızı da bozabiliyoruz, genetik mutasyonlar doğurabiliyoruz. Eskiden genetik olarak geçen şeylerde herhangi bir değişim olmadığı söylenirdi ama şimdi genetik mutasyonun çevresel etkilerle hem de beslenmeyle genetik mutasyonları yarattığı biliniyor” diye konuştu.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?