Tebligatta olağan usul, doğrudan muhatabın kendisine yapılması şeklindedir. Ancak günlük hayatta bu çoğu zaman mümkün olmaz. Bu sebeple muhataptan başkasına yapılan tebligat da geçerli sayılır. Ancak muhataptan başkasına yapılan tebligatın geçerliliği, sıkı şekil şartlarına bağlanmıştır. Bu şekil şartlarının gerçekleşmediği durumda tebligat usulsüz sayılır ve kendisine bağlanan hukuki sonuçlar doğmaz.
Hastaneler, içine herkesin kolayca girip çıkamayacağı yerlerdir. Bu sebeple buralarda çalışan kişilere ve yatan hastalara tebligatın yapılış usulü de özel kurallara tabi kılınmıştır. Bu kurallar, Tebligat Kanunu ve Tebligat Yönetmeliğinde düzenlenmiştir.
Tebligatla ilgili konularda temel kanun olan Tebligat Kanununun 1’inci maddesine göre, yargı mercileri, genel ve katma bütçeli daireler, belediyeler, köy tüzel kişileri, barolar ve noterler tarafından yapılacak bütün tebligat, Tebligat Kanunu hükümlerine göre Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü veya memur vasıtasıyla yapılır.
Kanunda yazılmıyor olsa da tabip ve dişhekimleri odalarınca yapılan tebligatlar da Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılmaktadır. Nitekim Türk Tabipleri Disiplin Yönetmeliğinin 15’inci ve Türk Dişhekimleri Birliği ve Dişhekimleri Odalarının Disiplin Yönetmeliğinin 21’inci maddesinde adı geçen Kanuna yollamada bulunulmuştur. Bu bakımdan Sağlık Bakanlığınca bir sağlık personeline, tabip odasınca hekime veya bir adli veya idari yargı merciince yine hastane personeline gönderilen her tebligat Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebliğ edilecektir.
Hastanelerde yapılacak tebligat usulü Tebligat Kanununun 18’inci maddesinde gösterilmiştir. Bu kurala göre, tebliğ yapılacak kişi hastane, tedavi veya istirahat evi gibi, içine serbestçe girilemeyen veya arananın kolayca bulunması mümkün olmayan bir yerde bulunuyorsa, tebliğin yapılmasını o yeri idare eden veya muhatabın bulunduğu kısmın amiri temin eder. Bunlar tarafından muhatabın derhal buldurulması veya tebliğin temini mümkün olmazsa, tebliğ kendilerine yapılır. Burada hastanede bulunanlar deyimi, hem çalışanlar hem de hasta ve sürekli kalan hasta yakınlarını içerir anlamda kullanılmıştır.
Kanundaki ifade, hemen hemen aynen Tebligat Yönetmeliğinde de yer almaktadır. Adı geçen Yönetmeliğin 27’nci maddesine göre tebliğ yapılacak şahıs hastane, tedavi veya istirahat evi gibi içine serbestçe girilmeyen veya arananın kolayca bulunması mümkün olmayan bir yerde bulunuyorsa, tebliğin yapılmasını o yeri idare eden veya muhatabın bulunduğu kısmın amiri temin eder.
Bunlar tarafından muhatap derhal buldurulamaz veya tebellüğden imtina ederse yahut da diğer bir sebeple tebliğin temini mümkün olmazsa tebliğ o yeri idare eden veya muhatabın bulunduğu kısmın amirine yapılır. Kanunda hastane ve tedavi ve istirahat evi deyimleri kullanılmıştır. Tedavi ve istirahat evi deyimini günümüzde rehabilitasyon merkezleri ve bakımevleri olarak anlamak isabetli olacaktır. Kanunda bu tür kurumlar için kamu-özel ayrımı yapılmamıştır. Bu sebeple kanunun bu hükmü hem kamu hem de özel hastanelerde uygulanabilecektir.
Yine tebliğ yapılacak kişi genel anlamda içine kolayca girilemeyecek hastanede çalışıyor olmasına rağmen, özellikle bulunduğu birim kendisine kolay ulaşılacak bir yerde ise tebligat bizzat bu kişiye yapılmalıdır. Örneğin hastane idare katında çalışan bir memura veya idareciye gönderilen tebligat, bizzat muhatabın kendisine yapılmalıdır.
Tebliğ yapılacak kişi hastane, tedavi veya istirahat evi gibi içine serbestçe girilemeyen veya arananın kolayca bulunması mümkün olmayan bir yerde bulunuyorsa tebliğin yapılmasını o yeri idare eden veya muhatabın bulunduğu kısmın amiri temin etmelidir. Fakat buradaki temin deyimini her şart altında bu kişilere yapılır şeklinde anlamamak gerekir. Bu kurala göre hastanede çalışan bir kişiye veya personele bir evrak getiren tebliğ memuru bu kişi kolayca bulunacak bir yerde ise öncelikle bizzat bu kişiye giderek tebligatı ona yapmalıdır. Ancak muhatap kolayca bulunamayacak durumdaysa, tebliğ memuru hastane idarecisine veya personelin kısım amirine, muhatap hasta ise servis doktorunu bulmalı ve tebligatın yapılması konusunda yardım talep etmelidir.
İdare eden veya kısım amiri muhatabı derhal buldurabiliyorsa, tebligat yine bu kişilere yapılmalı, ancak bulamıyor veya buna şartlar elvermiyorsa tebligatı kendileri almalıdır. Muhatap bulunmuş ancak tebellüğden imtina etmişse tebligat yine idareci veya kısım amirine yapılmalıdır. Ancak bu sıra izlenerek yapılacak tebligat usulüne uygun yapılmış sayılır ve tebligata bağlanan bütün hukuki sonuçlar doğar.
İdareci veya kısım amirine yapılan tebligat muhataba yapılmış sayılır. Tebligat evrakını muhataba ulaştırma sorumluluğu evrakı teslim alanların üzerindedir. Burada evrak en kısa zamanda ilgilisine ulaştırılmalıdır. Özel Hastaneler Yönetmeliğinin 16’ncı maddesine göre, özel hastanelerin tıbbi, idari ve teknik hizmetleri bir mesul müdür sorumluluğunda yürütülür.
Bu kural ışığında ve Tebligat Kanununun 18 inci maddesi bağlamında, özel hastaneleri idare eden deyiminden, mesul müdür ve yardımcılarını anlamak gerekmektedir. Kısım amiri deyimi ile de (varsa) klinik ve laboratuar idarecileri, başhemşireler ve hastane müdürleri gibi kendisine bağlı personel bulunan birim amirlerini anlamak gerekir. Bu kişiler dışında başka bir görevliye yapılacak tebligat usulsüzdür.
Bu kuralların tatbik kabiliyetleri bulunmasına rağmen tebligatlar hastanelerde evrak memurlarınca teslim alınmaktadır. Bu durum tek başına usulsüz olsa da evrak memurları bu tebligatı ilgilisine ulaştırdığı için bir sorun yaşanmamaktadır. Ancak ilgili kişi bu süreçte bir hak kaybına uğrar, örneğin tebligata cevap verme süresini kaçırırsa, şüphesiz usulsüz tebligata itiraz ederek yapılan tebligatın geçersizliğini ileri sürebilir.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?