Bugün yaklaşık 500 özel hastane var ve bunların yaklaşık neredeyse 95’i sosyal güvenlik sistemine yani SGK’ya hizmet sunuyor. Özetle SGK kaynakları ile büyüyen-büyütülen bir özel hastanecilik sektörümüz var. Özellikle 2008 yılında yapılan yönetmelik değişiklikleri ile poliklinik ve tıp merkezleri gibi nispeten küçük özel sağlık işletmelerinin büyük ölçüde tasfiyesi de bu süreci hızlandırdı.
Yine hepimiz biliyoruz ki son on yılda üretime değil fakat sıcak paraya dayalı nispi bir refah artışı sağlandı. Sıcak para bolluğunda sosyal güvenliğin de payına bir şeyler düştü ve bu paranın kayda değer bir kısmı SGK’dan hizmet alımı yoluyla özel hastanelere aktarıldı. Elbette bu kaynak aktarımından özel sağlık sektöründe çalışan hekimler de faydalandı. Onların da refahında belli bir artış sağlandı. Bu süreçte sağlık sektöründeki sermaye de hızla nitelik değiştirdi. Önceleri daha çok hekim ortaklıklarınca orta işletme ölçeğinde kurulan özel hastanelerde sermaye de hızla el değiştirdi.
Sektör, büyük ölçüde hekim olmayanların ya da hekimlikle bağı kalmamış sermayedarların eline geçti. Bu yapı yer yer mafyatik bir görünüm de kazandı. Mafya sermayesinin SGK kaynaklarına saldırısının kural tanımazlığını gösteren trajikomik haberleri hep beraber kitle haberleşme araçlarında okuduk. Kuşkusuz bu süreç kendiliğinden gelişen bir olgu değildi. Mevzuat düzenlemeleriyle bu gelişmenin önü açıldı.
Özellikle, Hastaneler Yönetmeliği ile getirilen ve sektöre yeni aktörlerin girmesini engelleyen sözde “planlama” uygulaması bütünüyle mevcut yapıların menfaatinin idamesini amaçlamaktaydı ve piyasa sisteminin olmazsa olmazı teşebbüs özgürlüğüne de açıkça aykırı bir uygulamaydı.
Ancak sıcak para bitince artık SGK kaynaklarına bağımlı özel hastanecilik sektöründe mevcut yapının sürdürülebilirliğinin de sınırlarına gelindiği görüldü. Özel hastanecilikte hızla bir gerileme sürecine girildiği de artık net olarak anlaşılıyor. Halihazırda çok sayıda hastanenin işletme hakkı hacizli. Yine bir çok hastanede hekim ve personel ücretlerinin ödenmesinde sorunlar var.
Şimdilerde bu süreç hukuk hileleri ve kanunlar dolanılarak idare edilmeye çalışılıyor. Bizzat tanık olduğum bir örnekte patron hastaneyi eşi ve çocukları adına kurduğu bir başka şirkete devrederek borçlarını birkaç yıl öteleme imkanı elde etti. Ancak önümüzdeki dönemde bu usullerle de mevcut yapının idame ettirilmesi imkansız.
Ekonomide yaşanacak bir sarsıntı ve sonrasında kamu kaynaklarında yaşanacak azalma ve sıcak paranın kaçışı ile birlikte hükümetin aklına ilk gelen çözüm sosyal harcamaların kısılması olacak. Bu alanda ilk akla gelen ve en büyük kalem ise SGK’nın özel hastanelerden hizmet alımı dolayısıyla yapılan ödemeler. Bunun yaratacağı ekonomik ve sosyal sonuçları tahmin etmek zor değil.
Bu sonuçların hepsi ayrı bir yazı konusu olacak kadar kapsamlı. Ancak biz bir sonraki yazıda bu durumun hekim istihdamı ve hekimlerin özel hastanelerden alacakları üzerine etkilerini özellikle de hukuksal boyutları ile değerlendirmek istiyoruz.
İletişim için: bilgi@erkingocmen.av.tr
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?