2013 yılında yapılan sınavda TUS sorularından altı tanesi iptal edilince, ÖSYM, bu sorununun kaynağını tespit etmek için uzmanlarını toplayıp çözüm arayacağına, bu gelişmeyi fırsata çeviren bir uyanıklıkla, sürpriz bir basın açıklaması yaptı. Açıklama hekimlerin yoğun tepkisini çekti. Bu husustaki değerlendirmelerimiz aşağıdadır.
1) Bahse konu açıklamaya göre, 2015 TUS İlkbahar Dönemi Sınavından başlamak üzere, yapılan sınavlarda kılavuzda belirtilen itiraz süresi dolmadan veya olası mahkeme süreci sonuçlanmadan yerleştirme işlemi yapılmayacak.
Öncelikle bu karar sağlık hizmetlerinde çok sakıncalı gelişmelere yol açacaktır. Zira asistanlık dönemleri ile TUS dönemleri genelde çakışır ve yeni gelenler mezun olanların yerini doldurur. Burada bir açık olmaması gerekir. Çünkü eğitim hastanelerinde asistanlar olmazsa sağlık hizmeti durur. ÖSYM yetkililerinin bu durumu gözetmeden ya da bilmeden konuştukları anlaşılıyor.
Her ne kadar İdari Yargılama Usulü Yasasında 2014 Eylül ayında bu konuda bir değişiklik yapılmış olsa da merkezi sınavlar için getirilen yeni kısaltılmış yargılama usulü, temyiz aşaması ile birlikte söylüyorum, ışık hızıyla işletilse bile 100 günden önce sonuçlandırılamaz. Burada “ışık hızı”nın altını çiziyorum. Işık hızıyla yapılan yargılama, yargılama sayılır mı meselesi ise ayrı bir konu.
Yargının mevcut hızında ise bu sürecin 180 günden aşağı olmayacağını söyleyebilirim. Bir de bundan sonra yapılacak yerleştirme işlemi var. Yani ÖSYM’nin bu açıklamasının uygulanması fiilen mümkün değil. Ancak ÖSYM bunu söylemiş olmaktan caymamak adına yargılama süreci henüz kesinleşmeden, örneğin yürütmenin durdurulması aşamasında yani ilk 30 günde yerleştirme yaparsa durum ayrı. Bu durumda yargılama sonunda ve Danıştay aşamasında aksi bir sonuç çıkması ihtimali var. Zaten ÖSYM açıklamasında 2013 sınavı için de bu ihtimalden bahsediliyor.
2) Ancak açıklamada asıl önemli olan ÖSYM’nin mahkemenin soru iptallerine ilişkin kararını fırsat bilerek “benzer sorunların oluşmaması için açık uçlu sorularla sınav (yazılı sınav) sistemine geçiş” yönünde karar almasıdır.
Lafı evirip çevirmeden en son söylenecek sözü başta söyleyelim. Bu karar birilerinin çocuklarının sınavı kazanamaması üzerine alınmış bir karardır. Bu usulle sınav kazanılmaz, sınav kazandırılır. Şayet uygulanırsa dört sene sonra, bu sınavla ihtisası kazanıp yetişecek doktorlara, ÖSYM idarecileri ve hatta sınavı kazananların ana-babaları dahil, kimse hastasını emanet etmez.
Kimse kimseyi kandırmaya kalkışmasın. Türkiye’de her yazılı sınava, bu devlet parasız yatılılık sınavı bile olsa, şaibe karışır. Bu nedenle ÖSYM’nin TUS’u yazılı sınav şeklinde yapma girişimi iyiniyetli bir uygulama değildir. ÖSYM bu açıklamasının “yanlış anlaşıldığını, aslında bunu söylemek istemediklerini” derhal açıklamalıdır. Aksi takdirde yaşanacak itirazlar ve davalar sistemi kilitler.
TTB’nin rol kapma çabası samimi mi?
İşin bir diğer boyutu da bu süreçte TTB’nin hemen rol kapmaya çalışmasıdır. TTB’nin açıklamasına göre ÖSYM’den acil randevu istemişler. TTB “idarecileri” bunu duyurmakla “boş durmuyor çalışıyoruz” görüntüsü vermek istiyor. Tabi ÖSYM’nin TTB’ye randevu verip vermeyeceği belli değil. Bence vermeyecek. Ancak verdiğinde durum daha da vahim olacak. Şöyle:
TTB UDEK adlı kurul, 2013 yılında hazırladığı bir “raporda” açık uçlu soru (yani yazılı sınavın kibarcası) güzellemesi yapmış ve bu usulü iyi bir şey olarak takdim etmiştir. TTB’nin internet sitesinde de yer alan bu “raporda” yan dal uzmanlık sınavı bağlamında açıkça şu ifadeler yazılıdır: AÇIK UÇLU SORU TEKNİĞİ İYİ HAZIRLANIRSA GEÇERLİĞİ YÜKSEK SONUÇLAR ÜRETEBİLİR.
Gerçi “raporda” bu cümleden sonra bir sürü söz söylenerek “2013 yılının koşullarında, çoktan seçmeli sınav uygulamasının sürdürülmesi uygundur.” denilerek zevahir kurtarılmaya çalışılmaktadır. TTB UDEK’e göre, yazılı sınav aslında iyi bir şey ama 2013 koşullarında kötü… O zaman da ÖSYM diyecek ki tamam biz o olumsuz koşulları düzelttik, 2015’te yazılı sınav yapıyoruz, hadi buyurun!
Bu nedenle TUS ve YDUS sınavlarında adalet ve hakkaniyet aranıyorsa bu işe TTB’nin karışmaması en doğrusudur. Hekimlerin hiçbir siyasi ayrım gözetmeksizin birlikte verecekleri kararlı bir mücadele ile yazılı TUS sınavı girişiminin durdurulması mümkündür.
Bunun için entelektüel lafazanlık yapmaksızın “yazılı sınava her koşulda hayır” denilerek işe başlamak gerekiyor.
İletişim için: bilgi@erkingocmen.av.tr
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?