“Okul farklı bir “evren”. Kurallarıyla, sınırlarıyla, kural koyucularıyla ve talep ettikleriyle farklı. “Ev”le kesiştiği alanlar ve benzerlikler elbette var. Bu noktada çocuğu bekleyen şey; farklılığın getirdiği bir yabancılık hissidir.” diyen Yrd. Doç. Dr. Oğuzhan Zahmacıoğlu, şu bilgileri veriyor: “Yabancılık hissinin yanında bir miktar heyecan, kaygı eşlik etsin veya etmesin. Anne babanın hükmetmediği ama başka büyüklerin hükmettiği ortamda kendi yerini bulma, pozisyon alma, diğerlerini gözlemleme ve durumu anlama uğraşı çocuklarımızı ilk haftalarda oldukça yorar. Öğretmenleri ve ebeveynleri arasında otorite paylaşımını anlayamaya çalışan çocuklarımız aynı zamanda diğer çocuklara yanaşma, bir gruba ait olma zorlukları ve elbette akademik beceri gösterme gerekliliğine de maruz kalır.”
Bu noktada en çok yapılan hataların başında ebeveynlerin okulu bir oyun sahasıymışçasına tanıtması olduğunu belirten Zahmacıoğlu “Okul bir lunapark veya arkadaşların, popüler tabirle “kardeşlerin” sevecenlikle kollarını açıp çocuğunuzu kucaklamaya hazır olduğu bir yer değildir. Bu gerçeklik okulun kötücül veya sıkıcı bir yer olduğunu da elbette göstermez. Ama beklentilerimizi ne denli güncel gerçeklerle uyum içerisinde belirlersek olası sıkıntıların etkilerinden kolay kurtulabiliriz“ diyor.
Okula gitmek istemeyen çocuklar için nasıl bir strateji izlenmeli…
En çok yaşanan sıkıntı elbette çocuğun, okulu, evin uzantısı gibi algılamaya eğilimi olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Oğuzhan Zahmacıoğlu bunda şaşılacak veya yanlış bir şeyin olmadığını da ekliyor ve şöyle devam ediyor: Alışkın olduğu ve içine doğduğu bir sistemden diğerine “girmek ve çıkmak” kolay işler değil. Neden girmek ve çıkmak diyorum; sabah okulda akşam ve hafta sonu ise evde. Yani iki sistem arasında “gezebiliyor” olması lazım. Bunu yaparken de iki ayrı “patronun” (ebeveyn ve öğretmen) “büyük” talepleri ve arzularıyla kendi “çocuk” talep ve arzularını da doyurması lazım. Ödev ve oyun meselelerini yan yana götürmek özellikle günümüzde büyük maharet.
Günümüzün “yorgun” ebeveynleri, genellikle olumsuz seyreden çevresel şartlar yüzünden, ödev sonrası oyun zamanını da yapılandırmak ve kontrol etmek istiyorlar. Ama duvara tosluyorlar. Çünkü çocuk, ebeveyn ve öğretmenin denetimi dışında aylaklık etmek arzusunda bir yandan. Bu sıkışmışlık duygularını gideren ve yanı başında bunu ona sağlamayı vadeden en önemli nesne de elbette bilgisayar, playstation, tablet vs. Daha da genel bakarsak, sokakları yaşanmaz hale getiren ve yok eden yetişkin dünyası, oynayacak sokak bulamadığı için tabletin başına geçen çocuklarla savaş halinde. Tabii, site bahçesiyle sokağı da bir zannetmemek lazım.
Okul ve içine girilen bu yeni çevre ile ilgi her yaşta uyumsuzluk olabileceğini belirten Yrd. Doç. Dr. Oğuzhan Zahmacıoğlu ‘’3 yaşında kreşe başlayan çocuklarımızda bile ilk haftalarda ailelerin gözlemlerinin önemli olduğunu söylüyor. Çocukların her zamanki iştahında azalma, gece sık uyanma, altına kaçırma, hırçınlık ve asık suratlar okula uyum sağlayamamanın en belirgin özelliklerindendir.
Çocuğunda yukarıda bahsedilen belirtilerden en az birini bile gözlemleyen aileler için yapılacak en iyi şeyin bir bilene, yani çocuk ve ergen psikiyatristine danışmak ve profesyonel yardım almak olduğunun altını çizen Zahmacıoğlu ‘’Yukarıda bahsettiğimiz sorunlar “beklemekle” geçmez. Geçti sanılan sorunlar sıklıkla şekil değiştirdiği için geçmiş görünürler. Aileler, “okulda uyum sorunu” yaşayan çocuğun problemini, fazlasıyla somut bir neden yoksa sıklıkla yapıldığı gibi okul değiştirerek çözmeye çalışmaktan uzak durmalılar. “ diyor.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?