Obezite karaciğer yağlanmasında en önemli risk faktörü

Kategori: Aile Hekimliği, Karaciğer Hastalıkları Print

Metabolik sendrom ve insülin direncinin karaciğere etkileri! Karaciğer hastalıklarıyla etkin mücadele nedeniyle hızlı bir azalma yaşandığını söyleyen Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Üyesi Prof. Dr. Ethem Tankurt, “Ancak tüm bu azalan insidansa rağmen etkisi giderek artan yağlı karaciğer hastalığı dünya genelinde önemli bir sorun oluşturuyor. Obezitenin de etkisiyle yağlı karaciğer hastalığı yüzyılımızın en ölümcül salgınlarından birisi olma yolunda” dedi.

Dünya genelinde metabolik sendromdan kaynaklanan yağlı karaciğer hastalığının önemli bir sağlık sorununa dönüştüğünü belirten Prof. Dr. Tankurt, verilere bakıldığında sorunun ciddiyetinin kolaylıkla görüldüğünü belirterek şu bilgileri verdi: “Genel popülasyona baktığımızda karaciğer yağlanması %20 gibi çok yüksek bir oranda; obez kişilerde ise bu oran %70’lere kadar çıkıyor. Karaciğer yağlanması hastaların bir kısmında çok ilerlemeden duruyor ama diğer grupta ilerliyor, streatozdan steatohepatite çeviriyor. İşin içine iltihaplanma da girince bir kısmı da siroza dönüşüyor.”

Yağlı karaciğer hastalığı ve insülin direnci

Yağlı karaciğer hastalığı sürecinin tümüyle bir insülin direnci öyküsü olduğunu dile getiren Prof. Dr. Tankurt, “Sorun ilk olarak periferik adipoz dokuda başlar. Normalde periferik adipoz doku, göbek bölgesindeki yağ dokusu ile karaciğer arasında yoğun bir yağ asidi trafiği vardır. Adipositlerde normal metabolik süreç içinde lipoliz olur ve buradan çıkan yağ asitleri karaciğere ulaştıklarında trigliserid sentezine girerler ve VLDL olarak sekrete edilirler. Sürecin bir kapasitesi vardır. Adipositlerdeki lipoliz temel olarak insülinin inhibe edici kontrolü altındadır. Obezite ile birlikte önce periferik yağ dokusunda insülin direnci oluşur, burada esas sorumlu mekanizmanın TNF-alfa artışı ve adiponektinde azalma olduğu gösterilmiştir. Bu süreç genellikle metabolik sendrom eğilimli kişilerde görülür.

Sonuçta insülin direnci nedeniyle lipoliz artar ve periferik yağ dokusundan karaciğere akan yağ asidi miktarı çok fazlalaşır, karaciğerin VLDL sentez kapasini aşar. Burada alkolik karaciğer hastalığında olduğu gibi mitokondrial hasar oluşur. Farklı olarak alkol yerine artmış miktarda yağ asidi söz konusudur, yani lipotoksisite söz konusudur.  Nekroz iltihabi hücre infilitrasyonu ve fibrozis gibi histopatolojik olaylar sürece katılır” dedi.

Obezite en önemli risk faktörü

Sorunun kökenindeki en önemli riskin obezite olduğunu söyleyen Prof. Dr. Tankurt, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu kişilerde diyabet oluşması durumunda risk ölümcül düzeyde ulaşır. Karaciğer yağlanması toplumsal bir soruna dönüştüğü için çözümünde birinci basamak hekimlerine çok iş düşüyor. Tanı için bu gruptaki hekimlerin bilinçlendirilmesi gerekir. En kolay teşhis araçları ultrason ve karaciğer testidir. Böyle hastalarda obezite de varsa; hekim öncelikle obeziteye çözüm aramalıdır. Bunun için etkin bir diyet ve eğlersiz gerekiyor. Kalori kısıtlaması ve insülini uyaran gıdaların çekilmesi gerekir. Obezite de siroza giden yolda taşları döşeyen insülin direncidir.”

Tedavide en pratik çözüm: Diyet ve egzersiz

Yağlı karaciğer hastalığında en etkili tedavi biçiminin diyet ve eğlersiz olduğunu söyleyen Prof. Dr. Tankurt, “İlaç tedavisi henüz çok oturmuş değil. Biz ilaç tedavisinden önce karaciğer biyopsisi ile sirozun ne aşamada olduğuna bakıyoruz. İlaç tedavileri çok çeşitli ve çoğunluğu insülin direncine yönelik. Bunların bazılarının çözülmemiş sorunları var. Doğrudan karaciğeri koruyucu bazı ilaçlar kullanılabilir. Karaciğer yağlanmasında ki mekanizmalar alkol ve obezitede benzer süreçler izlediği için anti-oksidanlar devreye girebilir. Zaten streato hepatit aşamasına geldikten sonra durum aynı şekilde ilerliyor.

İleri aşamalarda tedavinin başarı şansı pek yok. Kritik süreç basit yağlanmadan steatozdan yağlanmalı hepatite dönmesidir ve mutlaka bu süreç engellenmelidir. Her hangi bir sorundan dolayı hekime başvuran obez kişilerin mümkün olduğunca karaciğer kontrolünden de geçirilmesi gerekir. Siroz başlama aşamasında bile etkin bir kilo verdirme programı uygulanabilirse, hatta cerrahi obezite operasyonu yapılırsa karaciğer kısa süre içinde toparlanabilir. Karaciğer aslında iyi huylu ve kendini onaran bir organ; yeter ki ona bir şans verilsin” diye konuştu.

NAFLD hastalık spekturumuna ait istatistik veriler
– Trafik kazalarına bağlı ölümlerde yağlı karaciğer prevalansı % 24
– Toplumda usg taraması ile yağlı karaciğer prevalansı       % 23
– Obes populasyonda yağlı karaciğer prevalansı               % 75
– Cerrahi uygulanan morbit obeslerde yağlı karaciğer       % 96
– Otopsi serilerinde steatohepatit                                % 2.4
– Genel nüfusta karaciğer enzim yüksekliği                 % 14-21
– Karaciğer biyopsilerinde steatohepatit (genel)            % 7
– Tip 2 DM de yağlı karaciğer prevalansı                        % 50

YAZIYI PAYLAŞ

YORUMUNUZ VAR MI?

guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Araç çubuğuna atla