Obezitenin özellikle çocukluk çağında Multiple Skleroz (MS) riskini 2 kat artırdığına dikkati çeken Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cavit Boz, çocuklardaki beslenme bozukluklarının, kilolu olmanın, sigara içmenin ve diğer risk faktörlerinin hastalığın gidişini olumsuz etkilediğini belirtti. Antalya’da gerçekleştirilen 55. Nöroloji Kongresi’nde Medikal Akademi Ankara Temsilcisi Hatice PALA KAYA’nın sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Cavit Boz, Multiple Skleroz hastalığı ile ilgili son gelişmeleri anlattı.
Merkezi sinir sistemi hastalığı olan MS’in erişkin yaş grubunda daha sık görülmekle birlikte son yıllarda çocuklarda da eskiye oranla daha fazla görüldüğünü söyleyen Prof. Dr. Cavit Boz, “Hastalarımızın yaklaşık %15’i 18 yaş altında başlıyor ve görülme yaşı 5 yaşına kadar inebiliyor ama 10, 12, 14 yaşında çocuk hastaları eskiye oranla daha sık görüyoruz. Bunun bir nedeni de obezite. Obezite, MS riskini çocuklarda 2 kat artırıyor” dedi.
Yetişkinlerde MS görülme sıklığındaki yükselişin en önemli nedenlerinden birinin endüstrileşme olduğuna işaret eden Prof. Dr. Cavit Boz, hareketsizlik, kapalı ortamlarda yaşama, D vitamini eksikliği gibi faktörlerin bunda etkili olduğunu dile getirdi.
Multipl Skleroz (MS) hastalığı neden olur? Belirtileri ve tedavisi
Prof. Dr. Boz, şu bilgileri verdi: “MS, eskiye oranla yetişkinlerde de artıyor. Toplamda Türkiye’de yaklaşık 60 bine yakın MS hastası var. Şu anda yaklaşık 600-700 kişide bir MS görüyoruz. Hastaların ve toplumun Multiple Skleroz konusunda bilinci arttı, iyi yetişen nörologlar var, artık hastalığın tanısını daha kolay koyuyoruz çünkü MR gibi görüntüleme teknikleri her yerde mevcut. Fakat diğer taraftan hastalıkta gerçek bir artış da söz konusu.”
Türkiye’nin MS hastalığı açısından orta risk grubunda bulunduğunu söyleyen Prof. Dr. Cavit Boz, güneşin daha az etkili olduğu Kuzey Amerika ve İskandinav ülkelerinde yaşayan kişilerde hastalığın görülme riskinin 2-3 kat daha fazla olduğunu hatırlattı.
Bunun altında çevresel bazı etkiler olduğunu kaydeden Prof. Dr. Boz, “Bir kişi, MS riskinin yüksek olduğu bir bölgeden 15 yaşından önce, çocukluk döneminde riskin düşük olduğu bir yere giderse, o gittiği yerin riskini taşıyor. Yani risk düşüyor. Tam tersi bir örnek verecek olursak, örneğin; MS, Afrika’da az görülüyor. Afrika’dan Kanada’ya gittiği zaman oradaki riske yakın oluyor” bilgisini verdi.
MS’te genetik yatkınlığın da çok önemli olduğunun altını çizen Prof. Dr. Cavit Boz, MS hastalarının yaklaşık %10-15’inde ailesinin başka bir bireyinde bu hastalığın olduğuna değindi. “MS geçişli bir hastalık değil, anneden çocuğuna veya kardeşine geçmiyor” ifadesini kullanan Prof. Dr. Boz, “Bir kişide risk varsa, çocuğundaki risk topluma göre 8-10 kat daha fazla oluyor. Ama bu kardeşinde de olabiliyor, kuzenlerde de artıyor risk yani ailesel bir yatkınlık var” diye konuştu.
MS hastalarının sebze ve meyveden zengin Akdeniz diyeti ile beslenmelerinin önemine dikkati çeken Prof. Dr. Cavit Boz, şunları kaydetti: “Beslenmede aslında basit bir kuralımız var; sağlıklı, doğal diyet dediğimiz tencere yemeği, olabildiğince organik gıdalar, kendi yaptığınız mayalanmış yoğurt tüketmek çünkü onun barsaklara da etkisi var.
Akdeniz mutfağı diye bahsettiğim sebze, meyve ve balığı dengeli, ölçülü tüketmek ama katkı maddesi içeren gıdalardan uzak durmak gerekiyor. Salam, sosis, cips gibi paketli gıdalardan kaçınmak lazım ama bu sadece MS için değil diğer sağlıklı bireyler için de uygundur. Ayrıca biraz sakatlığı olan mesela; hareket azalması olan MS hastaları için kabızlık yapan gıdalardan uzak durmak, onlara göre diyetler almak önemlidir.”
Daha önce tuz tüketiminin MS riskini artırdığı yönünde çalışma sonuçları olduğuna ancak daha sonra devam eden kontrollü çalışmalarda ilişki saptanmadığına dikkati çeken Prof. Dr. Cavit Boz, “Bu konuda 5-6 sene önce başlayan çalışmalar fazla tuz tüketiminin MS’i olumsuz etkilediği yönünde sonuçlar vermişti ama daha sonraki çalışmalarda böyle bir ilişki saptanmadı. Tuz, MS riskini artırmıyor ama beslenme konusunda tuzu yine de kısıtlamak istiyoruz çünkü genel sağlık açısından olumsuzlukları var. Ayrıca Tuz, MS’i dolaylı olarak artırabilir” diye konuştu.
MS tanısında yaşanan sıkıntılara da değinen Prof. Dr. Cavit Boz, eskiden hastaların yaklaşık %40’ının ilk ataklarında tanı alamadığını, MS’te başlangıç ataklarının çabuk düzeldiğini, bunun da teşhisi geciktirdiğini belirtti.
Prof. Dr. Boz, şunları söyledi: “Eskiden bu oran daha fazlaydı. Mesela; MS’te ilk atak bazen bulanık görme ile ortaya çıkıp, kendiliğinden düzeliyor veya hastanın kolunda bir uyuşma oluyor, ortopediye, fizik tedaviye başvuruyor, ağrı kesici veriliyor, sonra düzeliyor. Yanlış branşlara başvuru da olabiliyor. Başlangıç atakları çabuk düzeliyor ve ilk başta teşhis konamayabiliyor. Fakat bu oran artık çok düştü. Bilinç arttı, ülkemizde nöroloji uzmanları var ve tanı artık daha kolay konuyor.”
MS’te geç tanı alanların yanı sıra yanlış tanı alan hastalar olduğuna da işaret eden Prof. Dr. Boz, Türkiye’de %10-15 civarında yanlış teşhis ve tedavi alan hasta olduğunu kaydetti.
Prof. Dr. Öztürk: Nöroloji uzmanlarına, ‘Pediatrik Nörolog’ olma yolu açılmalı
MS tanısı için manyetik rezonans görüntüleme (MRG) yönteminin önemli olduğunu fakat son dönemde çok fazla MRG yapıldığını anlatan Prof. Dr. Boz, sözlerini şöyle sürdürdü:
“MS’in önemli bir özelliği beyinde beyaz lekelenmeler, plak dediğimiz yapılar var. Bu beyaz noktalar her zaman MS anlamına gelmez. Hepimizin beyninde beyaz noktalar olabilir. Bunları bazen diğer beyaz lekelenmelerden ayırmak güç olabiliyor. Özellikle deneyimli radyolog, deneyimli nörolog yoksa bazı belirtiler beyinde de lekelenme olunca, yanlış MS teşhisi konulmasına neden oluyor. Bu oran maalesef az değil, %10-15 civarında yanlış teşhis ve tedavi alan hasta var. Bu dünyada da böyle. Örneğin; Amerika’da geçen yıl yapılan bir çalışmada bu şekilde MS merkezlerine yollanan hastaların %15 kadarının yanlış MS teşhisi aldığı ortaya çıkmış”
MS tanısının konması için hastadaki belirtilerin doktor tarafından çok iyi değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Cavit Boz, tanıyı kesinleştirmede bir diğer önemli noktanın da MS ile karışabilecek bazı hastalıkların dışlanması olduğunu ifade etti.
Romatizmal bazı hastalıkların beyinde aynı MS gibi lezyon yaptığını hatırlatan Prof. Dr. Boz, “Lupus hastalığı, Sjögren gibi hastalıklar var. MRG aynı MS’teki gibi oluyor. MS; beyin, omurilik, göz sinirini etkilediği için hemen hemen her tip belirtiyi yapar. Nistagmus da yapar, yüzde uyuşma da yapar, baş ağrısı da yapar, idrar sıkıntısı da yapar, yorgunluk da yapar. MS’in en önemli belirtisi hastalarda yorgunluktur. Sinsi bir belirtidir. O yüzden karışabiliyor bazen” diye konuştu.
Lupus hastalığı nedir? Kimlerde görülür? Belirtileri ve tedavisi
Multipl Skleroz (MS) ile ilgili internette pek çok yanlış bilginin olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Cavit Boz, özellikle yeni tanı alan hastaları bu konuda uyardı. Hastaların MS tanısı alınca ilk önce internete girip, hastalık hakkında bilgi sahibi olmaya çalıştıklarına vurgu yapan Prof. Dr. Boz, “ İnternette de güzel bilgiler var ama bunların yaklaşık %70’i doğru olmayan, doğru olsa bile o kişi için uygun olmayan bir durum örneğini oluşturuyor.
Hastalık sakatlık bırakıyor, bu doğrudur. İdrar sorunu yapıyor, cinsellikle ilgili sorun yapıyor ama bu her hasta için geçerli değildir. Erken dönemde, uygun tedavi ile çoğu hasta normal yaşamına devam ediyor. O yüzden ilk 2-3 ay kadar kişiler bocalıyorlar fakat sonra hastalığın o kadar abartılacak bir hastalık olmadığı, kontrol edilebilen bir hastalık olduğu anlaşılıyor” dedi.
MS hakkında internet sitelerindeki bazı forumlarda hastaların yaşadığı olumsuz durumları paylaştığına değinen Prof. Dr. Cavit Boz, bu bilgileri daha çok hastalığı kötü durumda olan kişilerin yazdığını, o bilgilerin yeni hastalar için doğru olmayacağını, o nedenle okudukları olumsuz ve yanlış bilgileri çok dikkate almamaları gerektiğini belirtti.
Prof. Dr. Cavit Boz, MS tedavisindeki gelişmeleri de değerlendirerek, özellikle 2010 yılından sonra dramatik gelişmeler olduğunun altını çizdi. Hastalarda ağızdan alınan haplar kullanılmaya başlayınca uyum durumunun arttığını kaydeden Prof. Dr. Boz, şunları söyledi: “Diğer taraftan daha etkili tedaviler var. Özellikle 6 ayda bir, ayda bir yaptığımız monoklonal antikor tedavileri, yine yılda bir yaptığımız tedaviler var. Bunlar çok etkili tedaviler. Bir diğeri yakın bir zamanda kullanımı çok kolay olan, ağızdan alınan bir hapımız gelecek. 2019’un sonu, 2020’nin başı gibi gelmesini bekliyoruz. Bu ilaç ağızdan hap olarak kullanılıyor, doza göre ayarlıyoruz. Hasta bu hapı bir süre kullanıyor, bir ay sonra bir daha kullanıyor, bir sene sonra bir daha kullanıyor. Sonra belki uzun süre kullanmıyoruz. Etkili bir tedavi ve kullanımı çok kolay. Hastalar hastalığını, ilacını unutuyorlar. Geri ödemeye girmesini bekliyoruz. MS’in kendi tedavisi bakımından dünyadaki en iyi ülkelerden biriyiz. Ulaşamadığımız bir ilaç yok. Ülkemizde ana tedavilere çok rahat ulaşıyoruz.”
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?