Bu hastalıklar uzun yıllar gizli kalabilirler… Tıbbi literatüre girmeksizin ve sözü çok dallandırıp budaklandırmadan bu hastalıklardan kısaca ve yüzeysel olarak bahsetmek faydalı olacaktır… Öncelikle en popüler olanlarından Narsistik kişilik bozukluğundan bahsedelim.
Narsistik Kişilik Bozukluğu
Günümüzde ne yazık ki bu hastalık insanlık tarihinde hiç olmadığı kadar artmış görünmektedir. Özellikle gençlerde fazlaca görülen bu hastalıkta kişiler dünyayı kendi etraflarında dönüyor zannederler… Ben odaklı olan bu kişilerde dayanılmaz bir kendine odaklılık vardır… Her şeyi ve insanı adeta kendilerine hizmet etmek için yaratılmış olarak tasavvur ederler…
Tüm dikkatlerin kendi üstlerinde toplanması için yoğun çaba içinde olan bu kişilerde başkaları açısından olaylara bakabilme başarısı neredeyse hiç yoktur. Empati yapma yeteneğinden mahrum olmuş bu kişiler kendilerini çok fazla beğenirler ve diğer insanlara göre kendilerinin üstün vasıflara sahip olduklarına inanırlar.
Bu kişiler gösterdikleri başarıları , sahip oldukları becerilerini daha olağanüstü olarak görüp, yeterli bir temeli olmamasına karşın çok değerli ve yüksek bir şahsiyet olarak bilinmeyi bekleyebilirler. Hani ‘kendini Kaf dağında görüyor’ tabiri vardır ya tam da bu tabir bu kişilik bozukluğunu tarif etmektedir.
Düşünceleri, hayalleri büyük bir güç, engin bir deha, kusursuz bir güzellik ve mükemmel bir sevgi üzerinedir. Elde edilmesi fevkalade zor olan hayallere sahiplerdir. Bu hayallere kolayca ulaşacağına kendi kendilerini ciddi şekilde inandırmışlardır. Gerçeklerle bağlantısı kopmuş bir hayal dünyasında gezebilirler.
Çevresindekiler tarafından beğenilmeyi herkes bir miktar ister… Fakat bunlardaki istek çok fazla aşırıya kaçan bir tutkuya dönüşmüştür. Onlar sadece kendi yaşamlarının merkezinde değil diğer insanlarının da yaşamlarının merkezinde olduklarına inanmışlardır. Üstelik durumu ağırlaşmış olanlardan bazıları kendilerini dünyanın merkezine yerleştirir ve varsa yoksa her kesin kendilerinden bahsetmesini isterler….
Hak ettiği duygusu içindedir. Ona göre dünyanın bütün güzellikleri kendisi için yaratılmıştır. Şahsına özel diğer kişilerden farklı bir tedavi uygulanacağı düşünce ve davranışları içindedirler… Kişiye özel davranılması lazımdır. Hele hele bu davranış kendilerine yapılacaksa eğer tüm itina, özen ve saygı kendisine gösterilmeli ve ona hak ettiği bir muamelede bulunulmalıdır.
Çok faydacı davranırlar. Diğer insanlarla karşılıklı ilişkilerinde bencilce, çıkar düşünerek hareket ederler. Faydasına olmayan bir şeye evet demezler. Toplumsal fayda onlar için önemli değildir. Toplum ya da geniş kitlelerin ne düşündüğü umurlarında bile değildir. Geniş kitlelerin ihtiyaçlarından çok kendi ihtiyaçlarına odaklanmışlardır.
Başkalarının zaaflarından yararlanıp, hedeflerine ulaşmayı gözetirler. İnsanların düştükleri hataları affetmezler. Hatta bu hataları fırsata dönüştürme konusunda çok mahirdirler. Bu hataları tehdit ve şantaj amaçlı kullanmak konusunda çok beceriklidirler. Böylelikle insanların bu hatalar nedeniyle kendilerine mecbur kalacaklarını düşünerek onlar üzerinden bir fırsatçı haline dönüşüverirler…
Genellikle başkalarının başarılarını, yaptıklarını, değerlerini ve onların genel olarak varlıklarını kıskanırlar… Diğerlerinin de kendilerini kıskandığını düşünürler… Hatta eş, arkadaş, dost toplantı ve mesajlaşma trafiklerinde kendilerinin resimlerini sıkça paylaşmaya eğilimlidirler. Böylelikle ne kadar alımlı, şahane, bozulmamış bir görünüme sahip olduklarını ispatlamaya çalışırlar… Oysa ki insan; kendi değişimini kabul edebildiği ve kendiyle barışık olabildiği kadar insandır…
Kendini beğenmiş, ukala ve küstahça tutumlar içine girebilirler. Bu yüzden bu kişiler evlilik hayatlarında çoğunlukla başarılı olamazlar. Büyük çoğunluğu evliliklerini sonlandırmak zorunda kalırlar. Zira bu kişiler evlilik hayatlarında çekilmez olurlar. Sorumluluk almaları zordur ve eşlerini adeta kendilerine hizmet etmek zorunda olan köleleri gibi görmeye başlayabilirler. Ya da eşleri onlar için son derece sıradan bir kişidir. Hatta onların üstün vasıflı özelliklerini anlayamayacak kadar da geri zekalıdırlar…
Gösterişçi ve kendini metheden konuşma ve davranışlar içindedirler. Bunların karşılığında bekledikleri ilgi, övgü, hayranlık ifadelerini görememeleri durumunda hayrete düşüp, hayal kırıklığı ve mutsuzluk dönemleri yaşayabilirler. Başkalarının da kendi başarılarındaki katkısını gözardı edip, onları hesaba katmazlar. Otorite ya da üst düzey kişilerle iletişim kurmak için çabalayıp, bağlantı kurdukları bu kişilere abartılı nitelikler atfederler. Bu şekilde kendilerini de bu kişilerden var sayarlar.
Daima bir kurumun (Başhekim, profesör, genel müdür komutan, işveren vs.) gibi en yetkilisi ile iletişime geçip, diğerlerinin fikirlerine aldırmazlar. Tepeden işlerini yapmayı bir maharet sayarlar. Zira onlar danışmadaki memur ile muhatap olmak istemezler. Bunu kendileri için bir zulüm kabul ederler. Üstüne vazife olmayan gereksiz ve önemsiz konular nedeniyle üst düzey yetkili kişileri gereksiz yere meşgul etme davranışı gösterebilirler….
Devamlı olarak bir yerde ne kadar iyi oldukları, oradakilerin kendilerini nasıl el üstünde tutup, değer verdiğini, sevgi ve saygıyla karşılandığını düşünmeye eğilimlidirler. Çevrelerinden sürekli övgü, alkış beklerler. Bu yüzden politika içinde bu alkış sevicilerine sık rastlanabilir. Tribünlere oynamak tabiri tam da onlar için söylenmiş bir sözdür. Gençler arasında politikaya ve belli bir makama yükselmeye karşı içinde dayanılmaz istek duyanlarda bu davranış ve kişilik tutumu profesyonelce gizlenmiş olarak vardır.
Kendilerine yapılan yapıcı eleştiri ya da düzeltme, ekleme ve öneri bu kişileri ağır bir şekilde yaralayabilir. Bu durumda yarı yolda ya da ortada bırakılmış olduklarını hissedebilirler. Çünkü kendilerine göre onlara karşı bu şekilde davranma hakkı kimsede yoktur. Bu durumda aniden hiddetlenip, kırıcı ve hatta yıkıcı olabilirler. Hatasız olduklarını ifade ederlerken en profesyonelce yaklaşımları insanlara hizmet odaklı olduklarını söylemeleridir…
Zeki ve yaratıcı kişilik özelliğine sahip olabilirler. Kesinlikle aptal değillerdir. Hatta oldukça akıllı oldukları bile söylenebilir. Ama bu durum hasta oldukları gerçeğini değiştirmez. Bu kişiler arasından toplumda oldukça saygın kabul edilen mesleklerde çalışmakta olanlar vardır. Bürokraside, siyasette, ticarette ve her alanda bu tarz kişilik bozukluğuna sahip insanlara rastlamak mümkündür… Tedavisi fevkalade zordur. Uzun çabalar ve psikoterapi seanslarından geçmeyi gerektirir.
Dr. Recai Yahyaoglu
dryahyaoglu@hotmail.com
http://www.dryahyaoglu.blogspot.com
Twitter’dan takip için>>>
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?