Türkiye’deki meme kanseri vakalarının yüzde 70-80’inde memenin alınmasına gerek olmadığını, memede tek kitle varsa sadece bunun alınmasının yeterli olacağını vurgulayan Demiray, memenin kadınlar için önemli bir organ olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Günümüzdeki vakalarda yüzde 80 oranında memenin alınmasına gerek yok ama maalesef ilk müdahale olarak meme alınıp hastanın psikolojisi iyice bozulmakta. Şunu kesinlikle unutmamak lazım, eğer memedeki tümör büyükse ve bu nedenle alınması gerektiği belirtilirse dahi buna kesinlikle izin vermemek lazım.
Çünkü ameliyat öncesi kemoterapi ile tümörü küçülterek memenin korunması mümkün. Ancak memenin alınması gereken durumlar da var. Eğer memedeki tümör çok ilerlemişse, memenin birden fazla yerinde tümör varsa ve ya ileride tümörü dönüşebilecek yaygın lezyona rastanırsa memenizin alınması gerekir.”
Meme, süt üreten üniteler, sütü taşıyan kanallar ve destek dokusundan oluşuyor. Memeyi oluşturan dokulardan kaynaklanan kansere ise ‘meme kanseri’ deniyor. Memede genellikle ağrısız kitle tespit edildiğini söyleyen Demiray, “Ancak memede tespit edilen kitlelerin sadece yüzde 20’sinde kanser tespit edilir. Hastaneye memesinde kitle olduğu için müracat eden 5 hastadan 1’inde kanser tespit edilir. Eğer kanser şüphesi varsa hastaya Biopsi yapılması gereklidir. Biopsi iğne ile genellikle ultrason eşliğinde kitleden hücresel örnekler alınarak yapılan incelemeye denir. Bu yapılan inceleme sonucunda tedavinin nasıl olacağına karar verilmeli” diye anlatıyor.
Meme kanseri neden olur? Belirtileri, tedavisi ve elle muayenesi
Memenin alınması gereken durumlarda hastanın çok iyi motive edilmesi gerektiğini vurgulayan Demiray, “Hastanın memesi alındıktan sonra aynı seansta yeniden meme yapılabilir. Bu tercih edilebilecek bir yöntemdir. Meme alındıktan sonra sırt kasınızdan veya silikondan meme yapılabilir. Meme derisi korunarak memenin içi çıkartılıp yerine silikon konulabilir. Ancak unutmamak lazım bu sadece hastalıklı memenizin alınması zorunlu olan durumlardır” diyor.
Meme kanserinin kadınlarda erkeklere oranla çok daha fazla görüldüğünü belirten Demiray, günümüzde her 10 kadının birinde meme kanserine rastlandığını ifade ediyor.
Demiray, kadınlarda en yüksek risk gruplarını ise şöyle sıralıyor;
-Yaşın ileri olması (45-55 en sık görülen yaş aralığı. Yaş ilerledikçe görülme sıklığı artıyor),
-Annede 50 yaş altında meme kanseri görülmesi veya annenin her iki memesinde de meme kanseri olması,
-Gebelik ve emzirme meme kanserine karşı koruyucudur. Hamilelik olmaksızın sürekli regl dönemlerindeki hormonal değişikliklere maruz kalmak meme kanseri riskini arttırır. Örneğin; hiç doğum yapmamış olmak veya ilk doğumunu 35 yaşın üstünde yapmak gibi. 20 yaş altında doğum yapanlarda meme kanseri daha az görülür,
-İlk adetin 12 yaş altında görülmesi, geç menopoza girmek (55 yaş üstü) aynı şekilde meme kanseri riskini arttırır.
-Menopoz sonrası dönemde gelişen şişmanlık,
-Yumurtalık ya da rahim kanseri olanlar,
-Beslenmede doymamış yağları (margarinleri) aşırı kullananlar.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?