Ünlü yıldız Angelina Jolie’nin çifte mastektomi ameliyatı, dikkatleri meme kanserine çekti. Jolie, genetik açıdan meme kanserine yakalanma riski yüksek olduğu anlaşılınca mastektomi yaptırdığını açıklamıştı. Peki Türkiye’de de genetik risk unsurunu belirleyen testler yapılıyor mu? Bu risk ne kadar ciddiye alınmalı? Ameliyat şart mı? Marmara Üniversitesi Hastanesi Onkoloji Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Serdar Turhal’a BBC’den Sedef Kınacıoğlu’nun sorularını yanıtladı.
Meme kanserinde riski arttıran faktörler arasında yalnızca genetik faktörler yok. Ama tabii ailede bir kişinin özellikle 50 yaşın altında meme kanseri olması, diğer aile bireylerinin meme kanserine yakalanma ihtimalini arttırıyor. Bilinen en yüksek risk faktörü memeye radyoterapi verilmiş olması. Ama bu günümüzde pek sözkonusu değil. Geçmişte başka sebeplerle radyoterapi uygulanan hastalarda meme kanseri riskinin 47 kat arttığı görülünce böyle uygulamalardan vaz geçildi. Şu anda meme kanseri için en büyük risk oranı yaştır, insanlar yaşlandıkça risk artıyor. Onun dışında geç doğum yapma gibi faktörler de var meme kanseri riskini arttıran.
Meme kanserini araştırmak için iki tane gen öne çıkıyor: BRCA1 ve BRCA2. Tetkikler Türkiye’de de bildiğim kadarıyla kitler yurtdışına gönderilerek yapılıyor. Bildiğim kadarıyla diyorum, çünkü Türkiye’deki üniversitelerde bunu yapan laboratuarların fazla bir devamlılığı olmuyor. Bunu yapan kişi ayrılıp gidebiliyor, başka bir merkeze geçebiliyor, Amerika’ya dönebiliyor. Böyle olunca, “Devamlı olarak şu merkezde düzenli olarak yapılıyor” demekte sıkıntı çekiyoruz. En güvenli hali, yapılan testlerin yurtdışına gönderilmesi.
O halde bu testler yaygın değil Türkiye’de: Doğru. Sosyal güvenlik sistemi de karşılamadığı için bunu, pek yaptıran hastamız olmuyor.
Bu konuda halkı bilinçlendirmek için neler yapılıyor? Halk yeteri kadar biliyor mu böyle bir test olduğunu?
Daha önce genetik tetkiklere karşı halkımızın bilgilenmesiyle ilgili Marmara Üniversitesi’ne gelen hastalar üzerinde yaptığımız analizlerden biliyoruz ki, hastaların yarısından fazlası bu tür tetkiklerden haberdar. Artması için tabii ki bilgilendirmenin devam etmesi lazım.
Türkiye’de bu alanda çalışan destek grupları var mı? Örneğin ABD’de Riskinizle Yüzleşin adında bir destek grubu bulunuyor: Özel hastanelerde, dar kapsamlı destek grupları olabilir. Ama Türkiye genelinde bu anlamda yürütülen, düzenli yürüyen çabalar yok. Ara sıra, belli sürelerle kısıtlı bazı kampanyalar yapılabiliyor. Örneğin geçmişte Avon firmasının böyle bir bilgilendirme kampanyası yaptığını hatırlıyorum.
Bu tetkikler Aşkenazi Yahudileri üzerinden geliştirildiği için, örneğin İspanya’da yapılan çalışmada kodon dediğimiz bu gen üzerindeki değişikliklerin İspanyol hastalarda, Amerika’daki tetkiklerde bakılan kodonlarla birebir aynı olmadığı görülüyor. Toplumlar arasında bu tür farklılıklar olabilir. Türk hastalarda BRCA1 mutasyonlarının hangi kodonlara yerleştiğinin anlaşılabilmesi için tüm kromozomların taranması şeklinde belki birkaç yüz hasta üzerinde bir araştırma yapılmalı, ancak o zaman güvenilir bir şekilde Türkiye’deki meme kanseri ile ilgili değerlendirme yapabiliriz.
Şüphesiz ki o bildiğimiz kromozomlar üzerinde bir cevap veriyor. Ama tabii ki meme kanserinin belki yüzde 95’i sporadik dediğimiz, yani genetik bağlantısını gösteremediğimiz kanserler. Dolayısıyla bu yüzde 95’in şu anda bilemediğimiz, keşfedemediğimiz farklı genetik yatkınlıkları olabilir. Onun için bu tür tetkikleri yaparken sınırlı sayıda hastayı değerlendirdiğimiz bilinmeli.
25 soruda tüm detaylarıyla meme kanseri: Merak edilen sorulara yanıtlar
Risk belirlendikten sonra atılacak adımlara gelirsek, bu risk ne kadar ciddiye alınmalı? Hastalık çıkmadan ameliyata girmek gerekli mi?
Bu şüphesiz opsiyonlardan birisi. Meme kanseri riski yüksek olan bir kadın, bu hastalığın ortaya çıkıp çıkmadığını her gün sıkıntısını çekerek yaşamak yerine meme dokusunu aldırarak, bu riski yüzde 99’lar çerçevesinde azaltabilir. Bu kişinin bireysel kararıdır. Doktorun görevi tetkikler yapıldıktan sonra hastaya riskinin ne olduğu konusunda bilgi vermek olmalıdır.
Genellikle meme kanseri riski olduğu zaman yapılanlarda, deriyi koruyucu mastektomi diyoruz, yüzeydeki deri kalıyor, onun altındaki meme dokusu alınıyor, sonra da bir implant yerleştiriliyor. Ama meme kanseri olduğu zaman genelikle o kanserli dokuya yakın gelen cilt dokusunun da alınması sözkonusu oluyor. Koruma amaçlı yapılan mastektomi ameliyatıyla, kanser olmuş kişiye yapılan ameliyat arasında farklar var.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?