Bugünlerde herkes trafik sigortası primlerinin yüksekliğinden şikayetçi. Gerçekten de trafik sigortası primlerinde fahiş artışlar oldu. Elbette konumuz trafik sigortaları değil. Ancak bu olgunun sağlık uygulamalarıyla yakından ilişkisi var. Zira tıbbi kötü uygulama ya da yaygın bilinen adıyla malpraktis sigortalarının en çok benzediği sigorta türü trafik sigortalarıdır. Nitekim ikisi de üçüncü kişilere verilecek zararlara karşı himaye sağlayan mali sorumluluk sigortası niteliğindedir. Trafik sigortası primlerindeki artışın sebepleri konusunda yetkililerce ikna edici bir açıklama yapılmadı. Acaba bu sigorta kolunda primler fahiş oranlarda artmadan önce sigorta şirketleri zarar mı ediyordu? Sektörün bu soruyu açıklıkla cevaplaması gerekiyor.
Trafik sigortası primlerindeki artışın gerçek sebeplerini bilmiyoruz. Ancak biz önümüzdeki dönemde malpraktis sigorta primlerinde de aşağıda ifade edeceğimiz sebeplerle bir artış bekliyoruz. Çünkü, sigorta primini belirleyen ana unsur, sigorta sisteminin ödediği tazminat miktarıdır. Halihazırda ülkemizde tazminata ilişkin malpraktis davalarının sayısı diğer ülkelere kıyasla son derece düşüktür. Ülkemizde her yıl tazminata ilişkin yeni malpraktis davası sayısı (sağlıklı istatistikler bulunmamakla birlikte) 1000 civarındadır. Ancak bu sayı İtalya’da 15.000, Almanya’da 40.000’dir. Yine İtalya’da her yıl tıbbi malpraktis davalarında ödenen tazminat miktarı 15 milyar doları geçmektedir.
Öyle sanıyorum ki bu trend devam ederse önümüzdeki yıllarda bizde de dava sayısı hızla artacak. Bu durum doğal olarak sigorta şirketlerinin ödeyeceği tazminat miktarını ve yine bunun olağan bir neticesi olarak de sigorta primlerini arttıracaktır. Keza AİHM’ne giden tıbbi davalarda da genelde başvuranlar lehine sonuç çıkmaktadır. Bu da tazminat mahkumiyeti oranlarını daha da arttıracak önemli bir faktördür.
Bu bakımdan mevcut durumda düşük sayılabilecek sigorta primlerinin önümüzdeki yıllarda daha da artacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu durum hekimlerin gider kalemlerini arttıran önemli bir faktör olacaktır. Bu sebeple ülkemizde, kurumsal sorumluluk sigortası sistemine geçilmesi yararlı bir uygulama olmaktan çıkacak hayatın dayattığı bir zorunluluğa dönüşecektir. Bilindiği üzere kurumsal sorumluluk sigortalarında, sağlık görevlileri tek tek sigortalanmamakta sağlık hizmeti sunulan kurum bir bütün olarak sigortalanmaktadır.
Bu hususta Yeni Türk Ticaret Kanununun avantajlı hükümleri de uygulama alanı bulacaktır. Nitekim Yeni Türk Ticaret Kanununun 1473 üncü maddesinde, sigorta sigortalının işletmesi ile ilgili sorumluluğu için yaptırılmışsa, sözleşmede aksine hüküm yoksa bu sigortanın, işletmede çalıştırılan kişilerin sorumluluğunu da karşılayacağı ilkesi benimsenmiştir. Bu durumda sigorta bu kişilerin lehine yapılmış sayılmaktadır.
Bu hükmün anlamı şudur: Şayet bir hastane işletmesi (kamu ya da özel olabilir) için sorumluluk sigortası yaptırılmışsa, özellikle aksi kararlaştırılmadıkça bu sigorta işletmede çalışan herkesin sorumluluğunu karşılayacaktır. Bu durumda bir hastane işletmesi için sigorta yaptırıldığında hastanede çalışan doktor, diş doktoru, hemşire, fizyoterapist gibi bütün görevliler bu himayeden yararlanacaktır. Böylece zorunlu olarak sigorta yaptıran hekim ve dişhekimlerinin de ayrıca sigorta yaptırmalarına gerek kalmayacaktır.
Bu sistem sigorta primlerinin düşmesini de sağlayacaktır. Zira sigortacılıkta ölçek büyüdükçe primler de düşecektir. Bu uygulamanın üniversite hastaneleri ve kamu hastane birlikleri genel sekreterlikleri bünyesinde yapılması da pekala mümkündür. Ayrıca halihazırda özel hastaneler de bu sisteme geçebilirler. Hatta uygulamada bazı özel hastaneler ve tıp merkezleri hem kurumsal sigorta yaptırmakta hem de hekim sorumluluk sigortası yaptırmaktadır. Oysa Yeni Türk Ticaret Kanununa göre buna gerek bulunmamaktadır. Yaptırdıkları kurumsal sigorta, zaten hekimler ve dişhekimleri için himaye sağlamaktadır. Sağlık Bakanlığı sigorta şirketlerini zengin etmekten başka bir işe yaramayan bu uygulamayı artık sonlandırmalıdır.
Bu sisteme geçişte başlangıçta tereddütler yaşanacağı açıktır. Bu tereddütleri giderme görevi Sağlık Bakanlığı’nındır. Bakanlık, yayımlayacağı bir genelge ile kurumsal sigorta yaptıran özel hastanelerin (çalışanları özel olarak sigorta dışında bırakmamaları şartıyla) ayrıca hekim sorumluluk sigortası yaptırmasına gerek olmadığını duyurabilir. Ayrıca Kamu Hastaneleri Kurumu da bir idari düzenleme ile hastanelerde kurumsal sigorta yaptırılabilmesine imkan sağlayarak hekimleri bu yükümlülükten kurtaracağı gibi hemşireler gibi sigorta himayesinden yararlanmayan çalışanlar için de bu olanağı sağlamış olacaktır.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?