LEAP tekniğini şizofreni hastası olan ağabeyi ile yaşadığı deneyimlerden yola çıkarak oluşturan Prof. Dr. Amador ağabeyi anısına kurmuş olduğu LEAP Enstitüsü seminerleri ile bugüne kadar binlerce hekime eğitim vermiş. İlk psikolojik sorunları kendisi 21 yaşındayken ortaya çıkan ağabeyinin sesler duymaya başladığını ve paranoyaklaştığını dile getiren Prof. Dr. Amador, “Ağabeyimi polis zoruyla hastaneye yatırdık; hastalığını kabul ettiğini, ancak taburcu olduktan sonra ilaçlarını almayı yeniden reddetti.
O dönemde 3 yıl boyunca bir psikiyatri koğuşunda ve acilde çalıştım. Bu sayede onunla nasıl iletişim kurabileceğimi öğrendim. Bunun sonucunda onunla ve hastalarımla farklı bir şekilde iletişim kurmaya çalıştım. Kardeşim sayesinde şizofreni tedavide yeni bir yöntem geliştirdim” dedi.
Şizofreni nedir? Neden olur? Belirtileri ve tedavi yöntemleri
Hasta olduğuna inanmayan birinin doğal olarak tedaviyi ret edeceğini belirten Prof. Dr. Amador, sözlerini şöyle sürdürdü: “Mantıklı olan budur, hatta tedaviyi kabullenmesi aptalca olur. Şeker hastası olmayan biri insülin yapmayı kabul eder mi? Kendinize bunu enjekte ederseniz neredeyse zehirli bir şeyi enjekte etmiş olursunuz. Eskiden biz buna ‘hastalığın inkarı’ derdik. Çalışmalarda ‘hasta değilim’ diyen birçok şizofrenle karşılaştım.
Araştırmalarımızda, hastaların yarısından fazlasının, hastalığının ve mantıksız davranışlarının farkında olmadığını tespit ettik. Bence buna artık ‘inkar’ denilemez. Bu çok ağır, ciddi bir sorun ve sadece savunma mekanizması ile de açıklanamaz. Pek çok hasta ilacını kullanmaz, hastaların %50-75’i tedaviye ya hiç uymaz ya da ancak kısmi uyum gösterir. Hastaneden taburcu edildikten sonraki 7-10 gün içinde hastaların %25’i ilacını bırakıyor, %50’si bir, %75’i de 2 yıl sonra tedaviyi bırakıyor. Bu tedavisi olan bir hastalık için çok önemli bir sorun.”
Şizofreni hastalarının hekimlerine kendileri ile ilgili pek çok konuda doğruyu söylemediğini dile getiren Prof. Dr. Amador, “Çünkü baskı uygulamamızı istemiyorlar. Kötü oldukları için değil, bize doğruyu söylemiyorlar, çünkü bize doğruyu söyleseler, ‘ilacımı bıraktım’ deseler bir çatışmaya gireceğiz onlarla. Bunu istemiyorlar. Hastalarla iletişimde önyargısız görünmek büyük önem taşıyor. Hasta bana, ‘hasta değilim, senin bana verdiğin ilaç zehir, bana zararlı’ diyor.
Buna ön yargısız yaklaşmak ve hastanın görüşlerine saygı duymak lazım. Bu nasıl yapılır? Bizim sözlerimizi dinlemeleri için hastalarımızı bir şekilde ikna edebiliriz. Onlara tedaviden fayda sağlayacağını anlatmamız lazım. ‘Bu tedaviyi bence dene, haftada bir görüşelim. İstersen bakımevine git, biraz orada kal’ diyebiliriz. Bunu yavaş ve alçakgönüllülük ile yapmalıyız” diyor.
Geliştirdikleri yeni motivasyonel mülakat yönteminde, kullanılan dilin değiştirilip mülakatın başka bir yere odaklandığını, hastanın konuşmasına izin verildiğini belirten Prof. Dr. Amador, şu bilgileri verdi: “Burada öncelikle hastanın görüşlerine saygı duyulduğu gösterilmelidir. ‘Doktor bu yan etkiler bende yok ama CIA beni çıldırtıyor, sürekli peşimdeler’ diyecek hasta. Hekim bu durumu gerçek dışı görüp itiraz etmemelidir. Bırakın hasta CIA konusunu konuşsun. Görüşme sırasında, hastaya fikrini hemen değil, geciktirerek söylemeli ve dikkatini dağıtmalıyız.
Ayrıca görüşlerimizi hastanın talep ettiği şeylerle ilişkilendirmeye çalışmalıyız. ‘Bu ilacı alırsan daha iyi uyuyabilirsin, bu komplolar ile başa çıkabilirsin, hasta olduğun için değil’ diyorum. ‘Doktor sizce ben hasta mıyım?’ diye sorarsa, ‘Mümkünse fikrimi sana sonra söyleyeyim, sen ne istiyorsun bana onu anlat’ demeyi tercih ediyoruz.
Böylece bu kişiler hasta olduğuna inanmasalar bile ilaç kullanmaya başlıyorlar. Hastayı ikna etmeye çalışmayalım, bunu bırakalım. Onlar ne istiyorlar, onların istedikleriyle tedaviyi ilişkilendirelim. Hasta ile ortağız. Hastanın istediği şeyleri tedavi ile ilişkilendirmek için ortaklık kurmamız lazım.”
Hastaların taburcu olmak için her yola başvurabildiğini ve hekime duymak istediklerini söylediklerini dile getiren Prof. Dr Amador, “Burada bir işbirliği söz konusu olmaz. Kendilerini hasta değil, kurban olarak gördükleri için tedaviye uymazlar. Tedaviyi tamamen reddederler ama taburcu edilmeyeceğini bildikleri için ilacı sanki alıyormuş gibi yaparlar. Buna karşı uzun etkili, enjekte edilebilen ilaçlar kullanabiliriz. Bunu ağabeyimde de gördüm. Hastalığın ilk 7 yılında 30’dan fazla hastaneye yattı, son 15 yılında ise hep uzun etkili enjektabl ilaç yaptım ve sadece bir kere hastaneye yattı.
Şizofreni hasta yakınlarına tavsiyeler ve şizofreniyle ilgili doğru sanılan yanlışlar
Bu bilim değil, benim hikayem. Ama bilim de bize aynı şeyi söylüyor. Yapılan araştırmalar bununla tedaviye uyum oranlarının % 75’e kadar çıktığını gösteriyor. Çünkü yılda 700 ya da bin 400 kere hap almak zorunda değilsiniz” diye konuştu.
Tedavi işbirliği programının bütün psikiyatrik bozukluklar için çok önemli olduğunu ancak özellikle şizofreni hastaları için daha da hayati bir önem taşıdığını söyleyen Prof. Dr Amador, sözlerini şöyle noktaladı: “Hastaların yarısı hasta olduklarını anlayamıyorlar. Bu yetiye sahip değiller. Bu da tabi ki hastanın iç görü kazanmasını çok zorlaştırıyor.
Yani bir doktor, bir hekim var ama karşınızda hasta yok ve bu kişinin işlevleri normal değil. Belki işine gidemiyor ve kimseyle doğru dürüst ilişki kuramıyor. Ailesiyle sürekli kavga halinde çünkü ailesi onun yardım almasını istiyor. Araştırmalara baktığımızda bu kişilerin hastalıklarının daha ağır seyrettiğini görüyoruz. Eğer ilaç tedavisi almadan uzun süre kalırlarsa tedavi başarısı da bu durumdan etkileniyor. İntihar oranları artıyor.
Hasta tedavi olmadığında bu tabi ki pek çok olumsuz sonucu da beraberinde getiriyor. Bunlardan biri de erken ölümdür. Sadece Türkiye’de belki bipolar ve şizofreni söz konusu olduğunda 500 bin hasta var. Düşünün yani bu kronik ciddi bir akıl hastalığına sahipler biz de onları tedavi edecek tedavilere sahibiz. Ama onlar bu tedaviyi istemiyor, çünkü hasta olduklarına inanmıyorlar.”
Tüm Türkiye’den uzman 12 psikiyatrist Prof. Dr. Xavier Amador’un motivasyonel iletişim tekniklerini uyguladığı, New York’taki LEAP (Listen-Empathise-Agree-Partner) Enstitüsü’nde eğitim aldı. Hastaların topluma katılımını ve işlevselliğini büyük ölçüde engelleyen şizofreni tedavisindeki başarıyı artıran bir metot olan LEAP tekniği eğitimi alan hekimler, programın ardından ülke genelinde 21 bölgede 427 psikiyatrist ve 150 psikiyatri hemşiresine ulaştı.
‘Tedavi İşbirliği Programı’ şizofreni alanında 12 önemli ismin Janssen firmasının desteği ile bir araya gelerek oluşturduğu bir program; şizofreni tedavisinde karşılaşılan zorlukları tespit ederek bununla mücadele etmek için sağlık çalışanlarına, hasta ve hasta yakınlarına yardımcı olmayı hedefliyor. Ana prensibi “iddialarının gücüyle değil, ilişkinin gücüyle kazanırsın!” olarak açıklanabilecek olan LEAP tekniği, Listen (Dinle) Empathise (Empati Kur) Agree (Uzlaş) Partner (Ortak Ol) bileşenlerinden oluşur. Uluslar arası alanda ilgiyle takip edilen Prof. Dr. Xavier Amador tarafından oluşturulan bu teknik, şizofreni hastası ağabeyi ile yaşadığı deneyimlerden yola çıkarak oluşturulmuştur. Dr. Amador ağabeyi anısına kurmuş olduğu LEAP Enstitüsü seminerleri ile bugüne kadar binlerce hekime eğitim verdi.
Tekniğin en fazla ön plana çıktığı alanlardan biri de şizofreni hastalarının tedaviye başlamaya ve tedavilerini sürdürmeye ikna etmede sağladığı başarısıdır. Şizofreni hastaların iç görüsünün düşük olduğu ve bu nedenle hastaların tedavi olmayı kabul etmediği ya da tedaviyi yarıda bırakma eğiliminin yüksek olduğu bilinen kronik bir hastalık. LEAP tekniği, hastalara iç görü kazandırmaya çalışmak yerine, onlar ile ortak hedefler üzerinde uzlaşmayı esas alan bir çeşit motivasyonel görüşme tekniğidir.
Ocak ayında LEAP enstitüsünden “eğitimcinin eğitimi” sertifikalarını alan Tedavi İşbirliği Programı, katılımcıları eğitimi ülkemiz koşullarına göre adapte ederek, kendi vakaları ve deneyimleri ile destekledikleri bir eğitim seti oluşturmuşlardır. Eğitimciler Mart ayında başladıkları eğitim serisinde bugüne kadar 21 bölgesel eğitim ile 427 psikiyatriste ulaştılar. Teorik bilginin yanı sıra, hekim-hasta rol uygulamaları ile zenginleştirilen bu eğitimlerden bugüne kadar 150’den fazla psikiyatri hemşiresi de bu eğitimden yararlandı.
Bugüne kadarki çalışmaları ile toplumun gelişmesi, sağlık ve eğitim koşullarının iyileştirilmesi için gösterilen çabaları destekleyen Janssen, Tedavi İşbirliği Programı kapsamında “Şizofreni Tedavisinde Yeni Başlangıç Noktası” adlı bilimsel bir toplantı da düzenledi. Toplantıya Columbia Üniversitesi’nden Prof. Dr. Xavier Amador, ve Stellenbosch Üniversitesi’nden Prof. Dr. Robin Emsley katıldılar.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?