Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) yetkilileri, koronavirüsün şu ana kadar “tek bir büyük dalga” olarak devam ettiğini, hastalığın diğer bilinen bazı grip türleri gibi mevsimlerden etkilendiğine dair bir veri bulunmadığını söylüyor. “İkinci dalga”nın nasıl tanımlanabileceği konusunda hararetli tartışmalar sürdürülürken, DSÖ Sözcüsü Margaret Harris, bu tartışmanın salgının nasıl yayıldığını anlama bakımından bir faydası olmadığını belirtti. Cenevre’deki kurum merkezinden internet üzerinden açıklama yapan Harris, “İnsanlar hala mevsimler açısından bakıyor. Bunun yeni ve başka türlü davranan bir virüs olduğunu anlamamız gerekiyor. İnsanların büyük gruplar halinde bir araya gelmesiyle hız kazanıyor. Salgına karşı uyanık olunması ve önlemler alınması gerekiyor” diyor.
Virüsün yayılmasını dalgalar şeklinde düşünmeye karşı çıkan DSÖ Sözcüsü Margaret Harris, “Salgının tamamı büyük bir tek dalga olacak. İnişleri çıkışları olan bir dalga. Yapılabilecek en iyi şey yukarı doğru çıkan yayılma eğrisini düzleştirmek ve ayaklarınıza değen küçük bir dalgaya dönüştürebilmek” diyor.
Gerçekten de siyasetçiler ve medya tarafından sık sık kullanılan “ikinci dalga” terimi tartışmalı ve sıkça da yanlış yorumlara dayanıyor. Üzerinde bilimsel olarak anlaşma sağlanmış bir “ikinci dalga” tanımı yok. Bu yüzden de salgının bir bölgede yayılmasından, ulusal düzeyde yeniden tırmanışa geçmesine kadar çok geniş bir anlam yelpazesinde kullanılıyor. Bu belirsizlik yüzünden de bilim insanları genellikle bu terimi kullanmaktan kaçınıyor.
İngiliz Guardian gazetesinin konuyla ilgili görüşünü aldığı Edinburgh Üniversitesi’nden kamu sağlığı profesörü Linda Bauld, “İkinci dalga şu anda salgın söz konusu olduğunda kullanabileceğimiz bir kavram değil çünkü virüs yok edilmedi. Hala nüfus içinde yayılıyor ve şu ana kadar 188 ülkeye ulaştı. Şu anda tanık olduğumuz şeyler esas olarak bölgesel düzeyde tırmanışlar ya da sınırlı bölgelerde yüksek sayıda vaka görülmesi” diyor.
ABD Salgın Hastalıkların Kontrolü Merkezleri’nin eski başkanı Tom Frieden da “ikinci dalga” teriminin kullanılmasına karşı çıkanlardan biri. Bunun Covid-19’un diğer sık rastlanan grip türleri ile aynı yayılma özelliklerini gösterdiği izlenimi yarattığını oysa bunun doğru olmadığını söylüyor.
Ama salgına hangi pencereden ya da nereden baktığınız da tanımlamada farklılıklara yol açıyor. Dünya çapında koronavirüs vakalarının son altı hafta içinde iki katına çıktığı düşünülürse, Dünya Sağlık Örgütü gibi olaya küresel bir pencereden bakan kurumlar açısından Covid-19 tek bir büyük ve hala yükselmekte olan salgın olarak göründüğü açık.
Bölgesel hatta ülkeler düzeyinde baktığınız zaman ise durum biraz daha karmaşıklaşıyor. Aynı ülkenin farklı bölgelerinde ilk bakışta “ikinci dalga” gibi görünen yükselişler, aslında salgının o ülkenin farklı bölgelerinde farklı aşamalarda olduğuna işaret ediyor olabilir.
Nottingham Üniversitesi salgın hastalıklar bölümünden emekli Profesör Keith Neal, şu saptamalarda bulunuyor: “ikinci dalga” bilimsel bir terim olmaktan çok bir medya terimidir. Vakaların tırmanış gösterdiği ülkeler ya da bölgeler var ve kimileri bunları yeni dalgalar olarak niteliyor. Ama böyle ise onlarca dalgadan söz etmemiz lazım. Avustralya’nın Victoria bölgesindeki vakalarda bir tırmanış var ama başlangıçta çok yavaş yayılmıştı. Dolayısıyla çok muğlak bir terim bu”
Amerikan Üniversitesi’nden Prof. Melissa Hawkins de araştırma dergisi Conversation’daki yazısında salgının ABD’de yayılışı örneği üzerinden bakarak, salgının her bölgede aynı sırada aynı eğilimlerle yayılmadığı ülkelerde ikinci dalgadan söz etmenin uygun olmadığını söylüyor. Prof. Dr. Hawkins “ABD’de bir bütün olarak ikinci dalgadan söz edemeyiz çünkü birinci dalga zaten bitmedi. Yalnızca virüsün yeni alanlara yayıldığına ve önlemlerini erken gevşeten bölgelerde yeniden hızlanarak yayıldığına tanık oluyoruz” diyor.
1889’dan bu yana 10 solunum yolları hastalığı salgınını inceleyen Oxford Üniversitesi Kanıtlara Dayalı Tıp Merkezi’nden Tom Jefferson ve Carl Heneghan şu sonuçlara vardı: “İkinci dalga teorisi ile ilgili fikirlerimizin çoğu 1918-20 yılları arasında yaşanan ve dünya çapında 500 milyon kişiye bulaşıp tahminen 20 ila 50 milyon insanın ölümüne yol açan İspanyol Gribi’nden edinilen bilgilere dayanıyor. Dalgalar terimi, arada virüsün yayılmasının durduğu varsayımına gider ki bu muhtemelen bir yanılgı. İncelenen salgınlarda ortak bir yayılma kalıbı ya da ritmi görünmüyor ve salgındaki iniş çıkışlar, yalnızca virüsün insan bedeni ve toplum üzerindeki etkileri nedeniyle görünür hale geliyor”
Ayrıca ulusal sınırlar kapatıldığında bile salgın pek ulusal sınır tanımıyor. Hastalığın tamamen silinmiş göründüğü tek ülke şimdiye kadar sınırlarını tamamen kapatan ada devleti Yeni Zelanda oldu. Bu istisna hariç herhangi bir yerde birinci dalganın bittiğini söylemek zor.
Nottingham Üniversitesi’nden Keith Neil salgının nasıl tanımlandığından ziyade, salgının yeniden yükselişe geçtiği yerlerde alınacak sağlık önlemlerine odaklanmanın önemli olduğunu söylüyor. Neil, İspanyol Gribi’nde bir ikinci dalganın yaşandığını söylemenin ancak üzerinden zaman geçtikten sonra, tarihsel bir perspektif içinde mümkün olduğunu, koronavirüs salgını için de bunu söylemek için zaman geçmesi gerekeceğini vurguluyor. Neil’e göre, “Dünya Sağlık Örgütü’nün dünya penceresinden bakıldığında, dünyada vakalar hala yükseliyor, dolayısıyla da hala birinci dalgadayız.” Kaynak:BBC
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?