COVID-19 salgınına karşı aşı üretme yarışı tüm dünyada sürüyor. Hemen her gün farklı kaynaklardan aşının sonbahar aylarında hazır olacağına dair haberler yayınlanıyor. Peki bu beklentiler ne kadar gerçekçi? Aşı geliştirme sürecini ve potansiyel aşı adaylarının güncel durumu hangi aşamada?
Mesut Ersöz & Esra Yalçınalp / BBC
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre Covid-19 için 15 Temmuz 2020 tarihi itibariyle aralarında Türkiye’nin de olduğu ondan fazla ülkede toplam 163 aşı çalışması devam ediyor. Bunların 23 tanesi klinik araştırma aşamasını geçti ve insanlar üzerinde deneniyor. Türkiye’den Boğaziçi, Ege, Ankara, Ortadoğu Teknik, 9 Eylül, Selçuk ve Acıbadem üniversiteleri de aşı geliştirme yarışına dahil olan kurumlardan.
Henüz klinik araştırma aşamasında olan bu aşıların bir kısmı DNA bazlı, bir kısmı da öldürülmüş ya da zayıflatılmış virüs kullanıyor. Çalışmalarda sağlıklı gönüllülere aşının uygulandığı ve etkilerinin gözlemlendiği üç faz var. İlk fazda onlarca, ikinci fazda yüzlerce, üçüncü fazda ise binlerce kişi üzerinde testler yapılıyor.
Özellikle üçüncü faz, nüfustaki çeşitliliği temsil edebilmesi için çeşitli yaş gruplarını, sağlık problemi olan insanları, hamileleri ve bebekleri de kapsıyor. Aşının muhtemel etkilerinin gözlemlendiği bu fazlar aşı çalışmalarında en kritik kısım. Tamamen sağlıklı kişilerin bu test süreci boyunca enfekte olması beklendiği için bu fazlar uzun sürüyor. Etik sebeplerle bu insanlara kasıtlı olarak hastalık bulaştırılmıyor. Dünyadaki aşı çalışmaları arasında, binlerce gönüllü ile gerçekleştirilen üçüncü faza geçen sadece 3 aşı adayı var.
Oxford Üniversitesi ve AstraZeneca ortaklığıyla geliştirilen aşı ile Çin’deki Sinovac tarafından geliştirilen aşılar, Temmuz ayında bu deneylere başladığını duyurdu. Oxford Üniversitesi 1077 kişi üzerinde denediği aşının bağışıklık oluşturduğunu ancak aşının başarılı olduğunu söylemek için erken olduğunu söyledi. RNA bazlı aşı üreten ABD merkezli Moderna ise 30 bin gönüllü ile bu deneylere Temmuz ayı sonunda başlayacağını açıkladı.
Dünyada COVID-19 salgınını daha hızlı sürede kontrol altına almak için bazı aşamalar eş zamanlı yürütülüyor. Bazı şirketler ise henüz klinik araştırma sürecinin başındayken bile üretim ve lojistik için ön çalışmalara başlamış durumda.
COVID-19 aşısı çalışmaları başladığında bazı kurumlar daha önceki çalışmalarını (SARS, MERS) bu yeni tipteki Koronavirüs (SARS-CoV-2) için adapte edebildi ve araştırma aşamalarını rekor sürede geçebildi. Çünkü COVID-19 , daha önce aşı çalışmaları başlayan diğer koronavirüslerle aynı aileden.
Kazanılan zamana rağmen aşının tüm dünyaya ulaşabilmesi için biraz daha beklemek gerekecek. Bu aşı adayları insanlar üzerindeki deneyleri başarıyla tamamlasalar bile onay ve üretim sürecinin de belli bir süre alabileceği düşünülüyor. Bunun yanında, salgın tüm dünyaya yayıldığı için tarihte ilk kez bu ölçekte bir lojistiğe ihtiyaç duyulacağı için, aşı için gerekli hammadde temini ve aşının dünyaya dağıtımı da şimdilik soru işaretleri ile dolu.
Günümüzde modern aşıların geliştirilmesi için iki temel kriter var; güvenlik ve etkinlik. Bir aşının tehlikeli bir yan etkisinin olmadığını ve hedeflenen hastalığa karşı bağışıklık sağladığını gösteren bu iki kriterin sağlanabilmesi için çok titiz ve uzun bir çalışma süreci gerekiyor. Akademik araştırma ile başlayan bu süreç, laboratuvar ortamında yapılan araştırma ve deneylerle devam ediyor.
Klinik deneyler ve ardından onay ve üretim aşamaları, en nihayetinde dağıtım ve aşılama aşamaları ile son buluyor. Uzun ve zahmetli olan bu süreç ortalama 10-15 yıl olarak kabul ediliyor. Tarihte daha önce geliştirilen aşılara bakıldığında en hızlı üretilen aşının dört yılda geliştirilen kabakulak aşısı olduğunu görüyoruz.
Bazı aşıların geliştirilme süreci devam ediyor. Örneğin HIV’e karşı 40 yılı aşkın süredir etkili bir aşı henüz bulunamadı. Salgın gibi olağanüstü durumlarda aşı üretim sürecinin kısaltılması için çok ciddi maddi kaynağa ve araştırmacıya ihtiyaç duyuluyor.
Maddi yetersizlik ya da salgının yavaşlaması sebebiyle bazı aşı çalışmaları da yarım kalıyor. Covid-19 salgınının, kullanılan yeni tekniklerle, tarihte daha önce görülmemiş bir araştırma ve üretim sürecinin yaşanmasına sebep olduğu ve aşı üretiminde yeni bir çığır açacağı bilim çevrelerince öngörülüyor.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?