Diyabet hastalarının gözle ilgili konularda bilgilenme ihtiyacının yüksek olduğunu söyleyen Prof. Dr. Ahmet Kaya, bu alanda körlük endişesinin yaygın olduğunu vurguladı. Diyabetik hastaların yüzde 30’unun görme kaybı yaşadığını belirten Prof. Dr. Kaya, “Biz bunun farkındalığını Türkiye’de ortaya çıkarmak ve yaymak istedik çünkü diyabete bağlı göz hastalıkları önlenebilir hastalıklardır. Eğer bunu önceden fark edip, farkındalığı yaratabilirsek görme kayıpları büyük ölçüde azalacaktır” diye konuştu.
Kampanyanın 2 yıllık bir hazırlığın ardından hayata geçirildiğini ve Türkiye çapına yaygınlaştırılacağını vurgulayan Prof. Dr. Kaya, diyabet hastaları yanında, hekimlerin de bilgilendirilmesinin önem taşıdığını anlattı. Prof. Dr. Ahmet Kaya, “Bizim temel düşüncemiz diyabetin birinci basamak seviyesinde takip edilmesi yönündedir. Diyabeti gerçekten birinci basamak araştıracak, bulacak, takip edecek ve komplikasyonlar ancak o şekilde önlenebilir. Toplumsal farkındalık o şekilde oluşabilir. Diyabet de aslında önlenebilir bir hastalıktır. O nedenle birinci basamağın son derece önemli görevleri vardır.
En önemlisi şudur; Tip 1 diyabetik hasta ilk tanıdan beş sene sonra, Tip 2 diyabetik hasta ise tanı konulduğu anda göz hekimine yönlendirilmelidir. Bu önemli bir kavramdır ve bunu biz vurgulamaya çalışıyoruz. Özet olarak Tip 2 diyabetik hastalar, Türkiye’deki yaklaşık 10 milyon diyabetik hastanın %90’ını oluşturuyor. Bu hastalar tanı konulduğu anda mutlaka göz hekimine yönlendirilmeli ve bahsettiğim dernek, cemiyet ve vakfın ortak kararı da bu hastalığın senede bir yine göz hekimi tarafından kontrol edilmesidir” dedi.
Tip 2 diyabet hastalarının tanı konulduğunda genellikle komplikasyonlarının oluşmuş halde olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Kaya. buna karşılık Tip 1 diyabet hastalarında tanı konulduğunda genellikle komplikasyon görülmediğini vurguladı. Prof. Dr. Kaya, “Tip 2 diyabetik hasta senede bir göz muayenesine gönderiliyor ama eğer hastalarımızda retinopati var ise, kötü kontrol varsa, görmeyi tehdit eden durumlar var ise, daha erken ve daha sık göz muayenesi olması gerekmektedir” bilgisini verdi.
Dünya genelindeki araştırmalarda 145 milyon diyabete bağlı göz retinopatisi olan hasta bulunduğunu, bunların da 40-45 milyon aralığında olanların görmeyi tehdit eden, ciddi düzeyde bulunduğunu vurgulayan Prof. Dr. Ahmet Kaya, erken teşhis ve iyi-düzenli kontrolün önemini vurguladı. Prof. Dr. Kaya, “Diyabet sinsi, organlara hasar veren, çoğu kez organ hasarı belirtileri olduğu zaman dönüşümü oldukça zor bir hastalık.
Zaten bize, sivil toplum kuruluşlarına, hekimlere, özellikle birinci basamakta aile hekimlerine düşen görev de bu: Diyabet önlenebilir bir hastalık, komplikasyonları önlenebilir ya da geciktirilebilir bir hastalık, ama bunun farkına varmak gerekir. Hastalığı ne kadar erken yakalarsak önleyebiliriz ya da komplikasyonları geciktirebiliriz. Özellikle gelişmiş ülkelerde körlüklerin birinci sebebi diyabettir. Uzuv kayıpları diyabette çok sık olur. O nedenle topluma maliyet yükü çok yüksek olan bir hastalık grubudur” dedi.
Prof. Dr. Ahmet Kaya, Avrupa’nın aksine Türkiye’de diyabet hasta sayısının arttığını hatırlatarak, yaklaşık 10 milyon hasta tahmini yapıldığını, bunun da yarısının hasta olduğunu bilmediğini, bilinçlenme ve hastalığı teşhis etme, buna göre erken tedavilere başlamanın önem taşıdığını anlattı.
Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Retina Birimi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Banu Turgut Öztürk de, hastaların düzenli olarak göz muayenesinden geçmesinin önemli olduğunun altını çizdi. “Hastaların en önemli yapacakları şey, şekerlerini sıkı kontrol etmek. Çünkü şekeri sıkı kontrol edilen hastalarda, komplikasyon yani hastalığın yol açtığı görme problemi yüzde 75 oranında engellenebiliyor.
Bugün istatistiklerden biliyoruz ki, şekerin göze etkilerini tanıdan 20 yıl sonra Tip 1 diyabetli hastaların hepsinde görebiliyoruz. Tip 2’lilerin yüzde 60’ında görüyoruz. Ama bu oranı sıkı şeker kontrolü ile yüzde 75 oranında önlemek mümkün. Hatta biraz hasar gelişmeye başlamış olsa bile, sıkı şeker kontrolüne girerse hastalarımız, bu hasarı, ilerlemeyi de yüzde 50 oranında yavaşlatmak mümkün. O yüzden sıkı şeker kontrolü bu işin altın anahtarı diyebilirim” diye konuştu.
Projenin halk ve hastalar yanında, hekimlere yönelik de farkındalık oluşturma yönü bulunduğunu hatırlatan Prof. Dr. Öztürk, “Çünkü göz hekimi olarak bu hastalarımızı biz takip etmiyoruz, bize son aşamada geliyorlar. Aile hekimleri, dahiliye hekimleri ve endokrinolog hekimlerimiz takip ediyorlar ve yine ülkemizde de, aslında tüm dünyada da veriler hastaların başlangıçta yönlendirilmediğini, bu yönlendirme, bilgilendirme konusunda bir eksiklik olduğunu gösteriyor. Zaten projenin ortaya çıkma sebebi de bu. Bu konuda herkesi, hem hastaları hem de sağlık ekibini bu konuda bilgilendirmek” dedi.
Yapılan bir çalışmada, görme bozukluğu nedeniyle göz muayenesine başvuran diyabetik hastaların yüzde 70’inin zaten bir hekimin kontrolünde olduğu tespitini vurgulayan Prof. Dr. Öztürk, şunları kaydetti: “Türkiye’de yapılan bir çalışma var; göze muayeneye geldiğinde şekerden etkilendiğini tespit ettiğimiz hastaların bulguları ile ilgili. Bu hastaların gerçekten belki %70’ini takip eden bir hekim olmasına rağmen, hastalar görme bozukluğu olduktan sonra gelmişler ve ilk o muayenemizdeki görme oranları 30’un altında. Bu kadar imkan varken ve muayene de bu kadar kısayken bu çok üzüntü verici bir tablo, Gözün arkasında, retina dediğimiz görme sinirlerinin olduğu bir doku var.
Şekerin o dokuda etkilerini görüyoruz. Hastanın gözbebeğinin büyütülüp, muayenesinin yapılması yarım saat sürecek bir muayene aslında -ki yurtdışındaki birçok klinikte direkt fotoğraf çekilerek tarama şeklinde bile kontroller yapılabiliyor- biz de kliniğimizde yapıyoruz. Bu kadar kısa bir işlemin gecikmesi nedeniyle tanıda gecikilmesi istemediğimiz bir tablo. Çünkü hasar olduktan sonra bizim yapabildiğimiz de, onun ilerlemesini önlemek. Hepimiz biliyoruz, sinir hücreleri hasar gördükten sonra kendini yenilemiyor. O yüzden hasar görmeden önce bunun önlemini almak lazım ve tabii ki mevcut hasarın ilerlemesini önlemeye çalışıyoruz tedaviyle ama o mevcudu koruyor.”
Prof. Dr. Öztürk, Tip 1 diyabetli hastalar tanı aldıktan 5 yıl sonra, Tip 2 diyabetli hastalar için tanı aldığı andan itibaren göz muayenesi ve muayenede hiçbir bulgu saptamasanız bile yılda bir kez kontrol gerektiğini vurgulayarak, çoğu diyabetik hastanın, hastalığın farkına varmaması ve tanı aldığında ilerlemiş durumda bulunması nedeniyle göz sorunlarının da ileri düzeyde oluştuğunu anlattı.
Kampanyada genel halk kitlesinden orta yaş grubunu hedef aldıklarını belirten Prof. Dr. Öztürk, “DSÖ’nün verilerine göre, körlük nedenleri arasında şekerin etkisi üçüncü sırada ama bu tüm yaş gruplarında. Yine başka istatistiklere göre, üretken yaş grubunda yani orta yaş grubundaki en sık körlük nedenlerinden biri. Tabii ki körlükten öteye bu hastaların hayat kaliteleri de düşük, iş verimleri düşük, sağlık giderleri daha yüksek. Fakat en önemlisi hayat kalitesi, çünkü sadece kendilerini değil, ailelerini de etkiliyor. O yüzden sinir hücrelerinde hasar başlamadan önce mümkünse sıkı şeker kontrolüne gitmek gerekiyor” dedi.
Dünya genelinde Diyabetik Retinopati (DR)’li hasta sayısı 2010’da 126,6 milyonken, 2030’da bu sayının 191 milyona çıkacağının öngörülmekte olduğu belirtildi. Diyabete bağlı göz hastalığı, tıbbi adıyla Diyabetik Retinopati (DR), herhangi bir belirti görülmeden ilerleyebilen, en sonunda şiddetli ve ani görme kaybına neden olarak körlüğe yol açabilen, bir göz hastalığıdır. Diyabetik Retinopatinin başlıca nedeni göz küresinin arka bölümünde yer alan ve görmeyi gerçekleştiren retina tabakasındaki damarların hasarıdır.
Bu hasar, dokuların zaman içinde görmenin bozulmasına yol açacak ölçüde işlev göremez hale gelmesine yol açar. Kan şekeriniz kontrol altında değilse, yüksek tansiyonunuz varsa, kolesterol (kan yağları) düzeyleriniz yüksekse, sigara içiyorsanız tütün kullanıyorsanız ve gebe iseniz diyabete bağlı göz hastalığı riskiniz artabilir.
20 yıl veya daha fazla zamandır diyabeti ile yaşayan kişilerin üçte biri diyabetik retinopati riskiyle karşı karşıyadır. Eğer hastanın tip 1 ya da tip 2 diyabeti varsa en azından yılda bir kez kapsamlı bir göz muayenesinden geçmeli, göz dibinize bakılmalı ve diyabete bağlı göz hastalığı kontrolünden geçilmesi gerekir. Eğer diyabete bağlı göz hastalığınız varsa, daha sık kontrol edilmeniz gerekecektir. Kan şekeriniz, kan basıncınız ve kan kolesterol düzeyleriniz mümkün olduğunca normal sınırlar içinde olmalıdır. Bunun yanında sigara tütün kullanımını bırakmanız büyük önem taşır.
Bir evin oturma odası olarak tasarlanmış özel alanda 3D (üç boyutlu) sanal gerçeklik gözlüğüyle, sağlıklı bir birey ile diyabet hastası ve görme sorunu yaşayan bir bireyin, ev yaşamının arasındaki farkı deneyimleme şansını buldular. Diyabet hastası bireylerin yılda 1 kez göz kontrolünden geçmesi konusunda farkındalık yaratmaya çalışan etkinlikte, konuklar diyabete bağlı gelişebilecek göz problemlerinin günlük yaşama etkilerini deneyimleme fırsatı buldular.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?