Komplo teorileri ve yalan haberler ciddi bir halk sağılığı sorununa dönüştü. Koronavirüs salgınıyla birlikte özellikle sosyal medyadan yayılan yanlış bilgilerin miktarı ve etkisi katlanarak arttı. Bu durumun pandemi dönemine etkisini analiz eden bilim insanları, viral hale gelen yalan haberlerin en az virüs kadar ölümcül olduğunu gösterdi. The American Journal of Tropical Medicine and Hygiene dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, yalan haber nedeniyle 3 ay içinde 800 kişi öldü. Virüsten korunmak için dezenfektan veya metanol gibi maddeler içen 5.876 kişi hastanede tedavi altına alındı; bunların 60’ında kalıcı körlük oluştu. Ancak bu sayılar buz dağının sadece görünen kısmı çünkü çalışma sadece doğrudan sonuçları kapsıyor. Oysa komplo teorileri nedeniyle dünya genelinde oluşan duyarsızlık veya yanlış uygulamalar nedeniyle covid-19 bulaşan ve ölenlerin sayısını şimdilik kimse bilmiyor.
31 Aralık 2019 ile 5 Nisan 2020 arasında dünya genelinde en çok konuşulan komplo teorilerini, sosyal medya üzerinden yayılan söylenti ve yalan haberleri tarayan araştırmacılar elde ettikleri sonuçları dünya haritasına yansıttıklarında çok ilginç bir sonuç ortaya çıkmış. Yalan haber ve komplo teorilerinin en yaygın olduğu ülkeler ile covid-19’un en çok yayılıp ölüme neden olduğu ülkeler neredeyse bire bir örtüşüyor. (Şekil-1)
Çalışma kapsamında 87 ülkeden 25 dilde 2311 söylenti, komplo teorisi ve asılsız haber saptayan araştırmacılar, bunların %24’ünün hastalık bulaşma ve ölüm oranları, %21’inin önlem ve korunma, %19’unun tedavi yöntemleri, %15’inin virüsün kaynağı ile ilgili olduğunu belirlemişler. Tüm bu haber ve iddiaların %82’sinin yalan ve asılsız olduğu tespit edilmiş. Araştırmacılar sadece Mart ayında Youtube’a covid-19 ile ilgili 361 milyon video yüklendiğini ve 550 milyon tweet atıldığını saptadı.
Komplo teorileri, söylenti ve asılsız haber yayınının, toplumda korku ve paniğe yol açarak, pandeminin kötüleşmesine neden olması durumuna infodemi deniyor. Bu durum, zamanında etkili önlemlerle engellenmediği taktirde yanlış uygulamalar nedeniyle salgın ağırlaşıyor, şiddet ve stigmaya (damgalama) neden olabiliyor. Bunun en tipik örneklerinden birisi covid-19 salgının ilk aylarında İtalya’da turistik gezide bulunan Çinlilerin saldırıya uğramasıydı.
Boris Johnson’ın ‘Sürü Bağışıklığı’ politikası çöktü! İngiltere’de 250 bin kişinin ölmesi bekleniyor
İnfodeminin önlenememesi durumunda hastalar damgalanmaktan korktukları için belirtileri gizleyip tedavi olmayı geciktirebiliyorlar. Bu salgının ilk günlerinde vaka tespitini zorlaştırıyor ve kritik öneme sahip olan hızlı müdahale seçeneğini engelliyor.
Çalışma kapsamında 21 Ocak ile 5 Nisan 2020 arasında üç infodemi dalgası tespit edilmiş. (Şekil 2). İlk dalga 21 Ocak – 13 Şubat arasında, ikinci dalga 14 Şubat – 7 Mart arasında ve üçüncü dalga 8 Mart – 31 Mart 2020 tarihleri arasında gerçekleşmiş. İlk iki dalgada, bildirilen infodemi sayıları üçüncü dalgaya göre daha düşük olmasına rağmen benzer nitelikte olduğu saptanmış.
Araştırmacılar, taradıkları veriler arasında en çok söylentilerle karşılaşmışlar. Bunların çoğu koronavirüsün, bulaşması ve ölüm oranıyla ilgili iken bunu ikinci sırada enfeksiyonu önleme önerileri takip etmiş. Bunlar arasında en yaygın olanları sarımsak yeme, boğazı nemli tutma, baharatlı yiyeceklerden uzak durma ve vitamin kullanımı olarak saptanmış. En riskli öneriler arasında ise ilk sırada klor ve metanol gibi tehlikeli maddeler kullanmak yer almış. Ayrıca:
Koronavirüs REHBERİ: Nasıl bulaşır? Belirtileri, korunma yöntemleri ve tedavisi
Çalışmaya göre, salgınla ön saflarda, hayatlarını riske atarak mücadele eden sağlık çalışanları pek çok ülkede komşuları tarafından dışlandı, hakarete ve hatta şiddete maruz kaldı; ev sahipleri kira kontratlarını iptal etmeye çalıştı. Basına yansıyan teyit edilmiş haberlere göre, pek çok doktor oturduğu evlerinden kovuldu; kimi sağlık çalışanları maruz kaldıkları dışlanma ve düşmanlık nedeniyle evlerine gidemediler. Avrupa ve Amerika’da ise en çok Çinli sağlık çalışanları dışlandı ve fiziksel saldırıya uğradı.
Araştırmaya göre, COVID-19 salgınının başlangıcında, özellikle Çin, İran, Rusya, İngiltere ve ABD’de çok sayıda komplo teorisi ortaya atıldı. Bunlar kısa süre içinde dünya geneline yayıldı. Bunlardan en ilginç olanları şöyle:
Komplo teorilerinin çoğunda virüsün küresel şirketler tarafından laboratuvarda üretildiği, aşı ve ilacının çoktan üretilip bekletildiği ve bu yolla çok büyük bir vurgun yapılacağı şeklinde yorumlar yapılıyordu. Bunlar arasında en çok suçlanan kişi Bill Gates oldu. Öte yandan virüsün artan dünya nüfusunu kontrol etmeye yönelik bir girişim olarak değerlendiren komplo teorileri de bir hayli popüler oldu.
Koronavirüs, komplo teorileri ve gerçekler: Sosyal medyada yayılan söylentiler
Covid-19 pandemisi ile birlikte, komplo teorileri ve yalan haberlerin aşırı yaygınlaşması pandemi sorununun yönetilmesini ciddi şekilde zorlaştırınca Dünya Sağlık Örgütü, bu durumu infodemi olarak tanımlayarak çözümü için bir dizi çalışma yayımladı.
İnfodemi, başta komplo teorileri, söylenti, aşırı ve asılsız bilgi veya haber yayınının, toplumda paniğe yol açarak, en az salgının kendisi kadar büyük bir soruna dönüşmesi durumunu tarif etmektedir. Dünya Sağlık Örgütü raporuna göre, COVID-19 salgını ile birlikte muazzam bir bilgi kirliliği oluştu.
Bu durum insanların doğru bilgiye ulaşmasını zorlaştırırken infodemiyi daha ölümcül hale getirdi. Covid-19 infodemisi döneminde veri akışı ve toplam bilgi hacminde çok büyük bir artış yaşandı. Özellikle sosyal medya ağları ile yayılan komplo teorileri, söylenti ve asılsız haberler, virüslerin yayılmasına benzer bir hızla çoğaldı. Sadece Mart ayında Youtube’a covid-19 ile ilgili 361 milyon video yüklenirken 550 milyon tweet atıldığı saptandı.
Kaynaklar ve Referanslar:
1- COVID-19–Related Infodemic and Its Impact on Public Health: A Global Social Media Analysis2- Identifying conspiracy theories3- Coronavirus disease (COVID-19) advice for the public: Mythbusters4- Understanding the Infodemic and Misinformation in the fight against COVID-19YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?