Kolon kanseri (kalın bağırsak) dünya tıbbının üzerinde çalıştığı hastalıkların başında geliyor. Nedenleri, oluşum mekanizması ve tedavileri üzerine sürekli yeni bir bilgi geliyor. Yapılan araştırmalardan çıkan ortak sonuç, erken tanı ile hastanın yaşam şansının çok yükseldiği şeklindedir. Erken tanı yöntemleri ve farkındalığın artması sonucu birçok kanseri, ilerlemeden yakalamak ve hatta iyileşme sağlamak mümkün olabiliyor. Kolon kanseri, bu kanserlerin başında geliyor. Kolon kanserlerinin %85’e yakını önlenebiliyor! Unutulmaması gereken çok önemli bir nokta var; bunun için erken tanı konulması şart. Tanının konulmasında da altın seçenek kolonoskopi!
Prof. Dr. Adil Baykan’ın yazısı
Kanser bugün dünya tıbbının üzerinde çalıştığı hastalıkların başında geliyor. Nedenleri, oluşum mekanizması ve tedavileri üzerine sürekli yeni bir bilgi geliyor. Bugüne kadar yapılan araştırmalardan çıkan ortak sonuç; erken tanı ile hastaya yaşam şansı verilebildiği gerçeğidir. Gerek erken tanı yöntemleri, gerekse farkındalığın artması sonucu birçok kanseri erken evrede yakalamak ve hatta tam kür (iyileşme) sağlamak mümkün olabiliyor.
Kolon kanseri neden olur? Belirtileri, tedavi yöntemleri ve ameliyatı
Kolon yani kalın bağırsak kanseri bu kanserlerin başında geliyor. Öncü belirtilerini yaklaşık beş yıl öncesinden gösteren bu önemli kanser türü ve tedavisi hakkında detaylıca bahsetmek gerekirse;
Kolon ve rektum yaklaşık 1.5 metre uzunluğunda ve karnın iç kısmında ters U şeklinde yer alan kalın bağırsak yapımızdır. Kolon (kalın bağırsak) kanseri tedavisi bir noktaya kadar standart bir cerrahi ile yapılırken, rektum kanseri özel deneyim ve uzmanlaşmayı gerektiriyor. Anatomik yapıları tedavi şemaları da doğal olarak birbirinden çok farklı. Genellikle bu yapılar insanlar tarafından karıştırılıyor.
Bu nedenle öncelikle bu iki yapının ne oldukları ayrımının çok iyi bilinmesi gerekiyor. Anatomik olarak bakıldığında anüsten yukarı doğru 15 cm.’lik bölüme rektum deniyor ve bu yapı leğen kemiklerinin içinde yer alıyor. Leğen kemiklerinin dışına, karnın içine doğru olan diğer bölümse kolonu yani kalın bağırsağı oluşturuyor.
En sık karşılaşılan belirti, makattan kan gelmesi. Ancak bu durum kalın bağırsak ya da makatı ilgilendiren birçok sorunun ortak belirtisi olmakla birlikte makattan kan gelmesi insanları hekime getiren neden oluyor. Hastalarda en sık görülen belirtilerden biri de dışkılama alışkanlıklarındaki değişiklikler. Yani hasta bir süre kabızken hemen ardından ishal gelişebiliyor. Ya da devamlı kabızlık veya ishalle karşımıza gelebiliyorlar.
Bunun yanında sürekli dışkılama ihtiyacı varmış gibi hissetmek ama tuvalette dışkılayamamak gibi değişiklikler de görülebiliyor. Ayrıca, karında müphem ağrılarla da kendini gösterebiliyor. Önemli diğer bir belirti de orta yaşlardan sonra ortaya çıkan anemi. Bu, özellikle sağ kolon kanserinin önemli bir habercisi olabiliyor.
En önemli belirtisi, polip dediğimiz, kalın bağırsağın değişime uğraması durumu. Bağırsağın iç yapısı olan mukozada önce kabarıklık oluyor ve sonrasında bu yapı büyüyerek polip ortaya çıkıyor. Zamanla polip büyüyerek bir yükselti oluşturuyor. Büyümenin devam etmesiyle birlikte polipin en tepesinde çürüme yani kanserleşme başlıyor. Yine zaman içinde tepeden aşağıya doğru kanser yayılıyor. Böylece iç derideki bu değişim belli bir zamandan sonra zarar vermeye başlıyor. Poliplerin kanserleşmeye başlayıp yayılması yaklaşık 4-5 yıllık bir sürede gerçekleşiyor.
Polipler normalde 50 yaşına kadar çok fazla görülmez. 50 yaşından sonra da toplumda yüzde 5-10 civarında rastlanır. 70 yaşından sonra yapılan otopsi incelemelerinde ise görülme oranının yüzde 20’lere çıktığı görülüyor. Bu demektir ki polip oluşumu yaşla birlikte artıyor. Ancak polip görülen herkes kolon kanseri olmaz. Poliplerin boyuna, şekline ve yapısına göre kanserleşme oranı da değişiyor.
Örneğin, 1 cm.’nin altındaki poliplerin kanserleşme oranı çok düşükken, büyüklüğü 1 cm.’nin üzerine çıktığında kanserleşme oranı da yükseliyor. Polip büyüdükçe kanserleşme riski artıyor. Ancak mutlaka belirtilmesi gereken bir nokta var ki, poliplerin hepsi kanserleşmese de mutlaka kontrol altında tutulmaları ve biyopsi yapılması gerekiyor. Önemli bir diğer nokta da polipler kanserleşmeden alındığı taktirde kolon kanser riski de sıfırlanmış oluyor.
Tanı yöntemleri içinde hem pratik olması hem de doğru sonuçlara ulaşılması açısından en yaygın kullanılan yöntem kolonoskopi. Bazı hastalarda poliplere bağlı kanama oluşabiliyor. Ancak kanamanın olması kanserleşme açısından tehlikeli bir durum; riskin arttığının önemli bir göstergesi.
Kesinlikle evet. Kolon kanserlerinin yüzde 85’e yakını önlenebiliyor. Ancak, unutulmaması gereken çok önemli bir nokta var; bunun için erken tanı konulması şart. Tanı konulmasında da kolonoskopi altın seçenek.
Kalın bağırsak kanseri aslında her yaşta ortaya çıkabilen bir kanser. Ancak 50 yaş sonrasında risk artıyor. Kalın bağırsak kanseri herhangi bir yaşta ortaya çıksa bile hastaların yüzde 70’inden fazlası 50 yaşın üzerinde olan kişiler. Bu yaştan sonra risk, her 10 yılda ikiye katlanarak artıyor. Bu nedenle 50 yaşını geçmiş kişiler risk grubu içine girmiş oluyorlar. Bunun yanında, birinci derecede kan bağı olanlarda kolon kanseri olması, ailesinde polipozis hastalığı bulunması, yumurtalık ve rahim kanseri olan kadınlar, uzun
yıllar ülseratif koliti olanlar riskli grupta yer alıyor. Bu nedenle bu kişilerin daha erken zamanda kolonoskopik tetkiklerinin belli aralıklarla yapılması gerekiyor. Ayrıca kolan kanserlerinde tam olarak ispatlanmamış olsa da endüstriyel gıdaları fazla tüketenler ve aşırı kilolu olanlar risk grubunda yer alıyor.
Eğer bir sıralama yapacak olursak organ kanserleri içerisinde kolon kanserleri; akciğer, pankreas, mide, karaciğer gibi organların kanser türlerinden çok daha iyi bir seyir gösteriyor. Ancak şunu da hemen belirtmemiz gerekiyor, bu durum ileri evrelerde olmayan, metastaz yapmamış olanlar için geçerli. Erken evrede yakalayabilmenin de en iyi yolu kolonoskopidir. Klinik bulgu olarak sol kolonda yer alan kanserler daha çabuk tıkanma belirtisi vererek karşımıza çıkarken, sağ kolon daha geniş çaplı olması nedeni ile tıkanma belirtisinden çok, genelde anemi dediğimiz kansızlık, halsizlik gibi durumlarla karşımıza çıkıyor. Bu nedenle sağ kolon tümörleri biraz daha geç tanı alıyor.
Bu durum nedeni ile de belli yaştaki kişilerde ortaya çıkan anemilerde vakit geçirmeden öncelikle kolonoskopi ve mide içinde gastroskopi mutlaka yapılmalı. Böylece olası bir kolon veya mide tümöründe sinsice gelişen kanama erken olarak yakalanmış oluyor.
Kolon kanserinin tedavisi, ameliyatla o kısım kolonun alınması şeklinde yapılıyor. Bu ameliyatta tüm lenf bezlerinin ve eğer varsa yapışık çevre organların birlikte hepsinin geniş bir şekilde çıkarılması gerekiyor. Ameliyatlar açık veya laparoskopik yolla yapılıyor, ancak sağ kolon tümörlerinde açık ameliyat ile daha iyi sonuçlar alınıyor. Hastanın şişman olması cerrahiyi zorlaştırıcı bir etken. Bu hastalarda cerrahi komplikasyonlara daha sık rastlanıyor.
Ameliyattan 7-10 gün sonra cerrahi düzelme oluyor. Eğer hastada lenf bezi tutulumu varsa hasta bir ay içerisinde kemoterapi için yönlendiriliyor. Bazı durumlar dışında lenf bezi negatif hastalarda kemoterapiye gerek görülmüyor. Ameliyat olan hastaların ilk iki yıl, 4-5 ay aralıklarla ve daha sonra altı ayda bir, ameliyattan üç yıl sonra ise senede bir kez mutlaka ameliyat eden cerrah tarafından takip edilmesi şart.
Elbette mümkün. Birinci ve ikinci evrede saptandıysa yüzde yüze yakın oranda tam kür sağlanıyor.
Her iki cinste görülen organ kanserleri içerisinde kolon ve rektum kanserleri, akciğer kanserinden sonra görülme sıklığında ikinci sırada yer alıyor. Yaygınlık açısından bakıldığında oluşumu ve sıklığı bu denli yaygın olmasına rağmen erken yakalandığında iyileşme oranlarının yüksek olması kalın bağırsak ve rektum kanserinin önemini artıyor. Akciğer, meme, pankreas gibi diğer organ kanserlerine bakıldığında kanserin direkt olarak başladığını görüyoruz ve bu organ tümörleri erken yakalanmış olsalar dahi ‘kanser’ olarak tanı alıyorlar. Ancak kolon ve rektum kanseri, bu kadar sık görülmesine rağmen hastalık hemen kanser olarak başlamıyor.
Kanser tanısı almadan önce kanser öncesi oluşumlar (polipler) ile kendini gösteriyor. 100 tane kolon ve rektum kanserinin 85’i bu öncülerden başlayıp kansere dönüşüyor. Şu halde bu öncülerin daha önceden saptanması ve yok edilmesi ileride oluşacak bir kolon ve rektum kanserinin önlenmesini sağlayabiliyor. Polipler normalde 50 yaşına kadar çok fazla görülmez. 50 yaşından sonra da toplumda %5-10 civarında rastlanır. 70 yaşından sonra yapılan otopsi incelemelerinde ise görülme oranının %20’lere çıktığı görülmektedir.
Gaitada gizli kan aranması bir tanı yöntemi olmakla beraber yüzde 30 oranında doğruluk sağlıyor. Çoğu kez en az iki kere 3-5 gün ara ile tekrarlamak gerekiyor. Ayrıca bu test, erken tanıdan çok, artık oluşmuş bir kanserin ortaya konmasına düşük oranda teşhisi olanaklı kılıyor. Erken tanı için esas olan kolonoskopik tetkik. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi, bu aynı zamanda kanser olmadan önlenmesini de sağlayabiliyor.
Eğer hastanın kalın bağırsağında polip varsa mutlaka kolonoskopla alınır. Eğer alınamayacak durumda ise poliplerden biyopsi yapılıyor. Patoloji raporunda kanserleşme belirtileri saptanırsa mutlaka ameliyat gerekiyor. Bazı durumlarda büyük poliplerde yüzeysel alınan biyopsilerde kanser saptanamayabiliyor. Bu nedenle yine polipin iç kısımlarında bir kanser odağı taşıyabilme olasılığı ile bu büyük polipli kolon kısmının ameliyatla alınması en sağlıklı yol oluyor. Ancak bu kişilere cerrahi sonrasında da belli aralıklarla (ilk birkaç yıl 1-2 senede bir olmak üzere) mutlaka kolonoskopik tetkik yapılıyor.
Hiçbir şikayeti olmayan bir kişiye koruyucu amaçlı, 50 yaşından sonra ilk kolonoskopi yapılmalı. Bu kontrolde herhangi bir şey saptanmazsa beş yıl sonra tekrar kolonoskopi yapılmalı. Ancak yaş ilerledikçe polip oluşumunun artacağı da unutulmamalı. Ailesinde kolon kanseri geçirmiş olan kişilerin kontrollere daha erken başlanması gerekiyor. Bu kişilerde ilk kolonoskopinin 40-45 yaşında yapılması ve üç yıl arayla tekrar edilmesi, hastalığın erken tanınmasında önem kazanıyor.
Kişilerin kolonoskopik tetkikten çekinmemeleri çok önemli. Kişi 50 yaş sınırındaysa ve yukarıda sayılan belirtileri gösteriyorsa ilk kolonoskopilerini yaptırmaları gerekiyor. Kolonoskopi sırasında yakalanan poliplerin çıkarılması kanserin önlenmesindeki en önemli etken. Bunun dışında birçok kanser türünde olduğu gibi aşağıdaki faktörlere de dikkat etmek gerekiyor;
1) Egzersiz yapın: Düzenli egzersiz yapmak, birçok kanser türündün korunmak için yapılacakların başında geliyor.
2) Kilo verin: Fazla kilonuz varsa beslenme programlarıyla ve egzersizle bu kiloyu vermeye çalışın. Çünkü fazla kilo kolon kanseri açısından risk oluşturabiliyor.
3) Sigarayı bırakın: Sigara tek başına birçok kanser için risk oluşturuyor. Kolon kanserinde de risk artışına neden olan bir unsur olabileceğinden, sigara kullanılıyorsa mutlaka bırakılmalı.
4) Aşırı alkol tüketmeyin: Yapılan araştırmalar alkolün kalın bağırsak kanseri riskini artırdığını gösteriyor. Bu nedenle aşırı alkol tüketiminden kaçınmak gerekiyor.
5) Sağlıklı gıdalarla beslenin: Kalın bağırsak kanserinde yeme alışkanlıkları son derece önem taşıyor. Endüstriyel gıdalardan uzak durmak, düşük yağ içeren ve yüksek lifli gıdaları tercih etmekte yarar görülüyor.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?