Türkiye’de her yıl ortalama 550 kişinin yakalandığı kemik iliği ve kan hastalığı kronik miyeloid lösemi, tanı ve tedavinin ihmal edilmesi durumunda 2-3 yıl içerisinde ölümcül sonuçlara yol açacak bir boyuta erişebiliyor. Her yaş grubunda görülebilmekle birlikte en sık olarak 50-60 yaşları arasında ortaya çıkan ve yavaş seyirli kanser türleri arasında yer alan KML hastalığı erken dönemlerinde hastalar tarafından fark edilemeyebiliyor. Hastalığın ilerlemesiyle birlikte aşırı yorgunluk, gece terlemesi, dalak büyümesi, kemik ağrıları, karnın sol kısmında dolgunluk ve kilo kaybı gibi belirtiler görülebiliyor.
KML hastalarının yaklaşık %40’ında, kan sayımında tesadüfen ortaya çıkan yüksek lökosit değerleri de tanıya yardımcı olabiliyor. Tüm bu belirtilerin birçok farklı hastalıkta da görülmesi nedeniyle KML’nin tanısı için hastanın belirtilerinden yola çıkılarak yapılan muayene ve tam kan sayımı, mikroskobik incelemeler, kromozom bozukluğunu gösteren genetik ve moleküler testlere ihtiyaç duyuluyor.
“KML hastalığı 9. ve 22. kromozomların birer parçasının karşılıklı yer değiştirmesi sonucu ortaya çıkar” diyen Prof. Dr. Teoman Soysal, bu kromozom bozukluğunun hücre içi mekanizmalarda değişikliğe yol açmasıyla birlikte özellikle beyaz kan hücrelerinin etkilendiğini vurguluyor. KML kemik iliğinde hücrelerin aşırı derecede çoğalmasıyla sonuçlanan yavaş seyirli bir lösemi türüdür ve tedavi edilmediğinde, ortalama 3-6 yıl içerisinde tedavisi olmayan ölümcül bir hastalığa dönüşebilir. Kuşaktan kuşağa geçen kalıtsal bir hastalık olmayan KML’nin, doğru tanı ve doğru zamanlamalı tedavi süreçleri ile yönetilmesi mümkün olabilir.
KML’ye neden olan 9 ve 22 numaraları kromozomlardaki genetik değişiklik nedeniyle kromozom sayılarının takvimdeki yerini sembolize eden 22 Eylül tarihi 2011 yılında “Uluslararası KML Günü” olarak ilan edildi. Her yıl 22 Eylül tarihinde KML’ye yönelik bilinçlendirme çalışmaları yapıldığını hatırlatan Prof. Dr. Teoman Soysal, KML tanı ve takibinde tam kan sayımı, mikroskobik incelemeler ve tipik kromozom bozukluğunu ortaya çıkaran genetik ve moleküler testlerin ihmal edilmemesi gerektiğini ifade ediyor.
Yeni nesil lösemi tedavileriyle hastaların sağ kalım süresi hızla artıyor
Soysal, hastalıkla mücadelede geliştirilen tedaviler sayesinde her yıl daha fazla sayıda KML hastasının, yaşamlarını sürdürmeye devam edebilecek sağlık durumuna erişebildiğini ifade ediyor. “Bundan 20 yıl öncesinde KML ölüme neden olma potansiyeli yüksek bir hastalıktı. Hedefe yönelik tedavilerin gelişmesiyle birlikte KML’nin artık yönetilebilir bir hale geldiğini ve hastaların yaşam süresinin uzadığını söyleyebiliriz” diyen Prof. Dr. Teoman Soysal, KML tedavisinde kilit unsurların erken teşhis, iyi takip ve doğru tedavi olduğunun altını çiziyor. Soysal, “Günümüzde KML tedavisinde, hücre içi değişiklikleri hedef alan ilaçlar sayesinde KML hastaları kaliteli ve uzun bir yaşam sürebiliyor” diye ekliyor.
KML tedavisinde en etkili unsurlardan biri olan hastalık takibi,hastalarda hücre içi bozukluğun moleküler yöntemlerle tetkiki sayesinde daha etkili bir şekilde yapılabiliyor.Bu yöntem “moleküler monitorizasyon” olarak da adlandırılıyor. Türkiye’de moleküler yanıt düzeyinde sonuç alabilen hasta oranı %85 civarında. Bu yöntem sayesinde hekimler, hastalığın ilerleyiş sürecini standart bir formatta takip edebiliyor ve yavaş seyirli bu kanser türünün tedavisini daha etkin bir biçimde gerçekleştirebiliyorlar.
KML’nin Batılı ülkelerde görülme oranı yüz binde bir olarak ölçülüyor. Türkiye’de yaklaşık 2.800 KML hastası bulunuyor.Erken tespit edildiği, takibinin iyi yapıldığı ve yeni tedavi seçenekleri uygulandığı takdirde, KML hastaları kaliteli ve uzun bir hayat sürebiliyor.
Akut lösemi tedavisinde başarısı oranları yüzde 90’lara ulaştı
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?
herkes için güzel bir hayat güzel bir yaşam için çeşitli hastalıkların çeşitli tedavileri oluyor ve benim gibi araştırmayı sevenler için gayet yararlı bir internet sitesi