Bilinenin aksine erkeklerin de osteoporoz hastalığına yakalandıklarını hatta erkeklerde bu hastalığa bağlı kırık riskinin prostat kanseri riskinden daha fazla olduğunu söyleyen İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon ABD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dilşad Sindel, şu bilgileri veriyor: 50 yaş üzeri her 5 erkekten 1’i osteoporozdan etkileniyor. Osteoporoza bağlı kırıklar, 65 yaş altındaki her 5 kadına karşılık 1 erkekte, 65 yaş üstünde ise 2 kadına karşılık 1 erkekte görülüyor. 2050 yılında erkeklerde osteoporoza bağlı kalça kırığı riskinde %310, kadınlarda ise %240 artış bekleniyor. ”
Kemik erimesine (osteoporoz) karşı koruyucu besinler: Soğan, erik, zeytin
Prof. Dr. Sindel, kadınlarda kemik kaybının menopoz sonrası hızlandığını, erkeklerde ise 50’li yaşlarda başladığını söylüyor. Menopozun tüm kadınlar için geçerli olmasına karşın erkeklerin sadece %20-35’inde yaşlanmaya bağlı androjen eksikliği tablosu geliştiğini belirten Sindel, osteoporozun cinsiyetler arasında görülme farklılığını ise şöyle anlatıyor:
“Osteoporoz, kadınlarda daha çok görülmekle birlikte ileri yaşlarda erkeklerde de sık karşılaşılan bir hastalık. Östrojen, testosterona göre kemik mineral yoğunluğu ile daha güçlü ilişki içinde. Erkek osteoporozunda aşırı alkol alımı, kortizon kullanımı, hormon eksikliği gibi ikincil nedenler daha sık görülür. Erkeklerde hastalık konusunda yeterli farkındalığın sağlanmamış olması tedaviye uyumu ve başarısını da engelliyor.”
İlerleyen yaşla birlikte osteoporozun görülme sıklığının ve buna bağlı düşmelerin arttığına da değinen Sindel, “65 yaş üzeri her üç kişiden biri düşerken, osteoporoza bağlı kırıklarının %90’ı da düşmeler sonucu oluşur. Osteoporoza bağlı üst kol kırıklarının %75’i, el bileği kırıklarının %95’i ve omurga kırıklarının ise %25’i düşmeler sonucu ortaya çıkar. Düşmelerin yaklaşık yarısı evde gerçekleşir, bunların da çoğunluğu banyoda ve merdivende meydana gelir” diyor.
Osteoporoza bağlı kırıklar sıklıkla omurga, kaburga, kalça ve el bileğinde meydana gelir. Omurga kırıklarına bağlı olarak kamburluk, sırt ağrısı, solunum problemleri ve günlük aktivitelerde kısıtlanma olur. En ciddi osteoporotik kırık kalçada olur. Nüfusunun yaşlanmasıyla osteoporoza bağlı kalça kırıklarının sıklığında da büyük oranda artış yaşanıyor.
Osteoporoz (kemik erimesi) nedir? Nedenleri, belirtileri ve tedavisi
Kalça kırıkları sonrası ilk yıl içinde yaklaşık %10-20 oranında ölüm görülüyor, hayatta kalanların ise %30’unda kalıcı sakatlık ortaya çıkıyor. El bileği kırıkları ise genel olarak daha az işlev kaybına yol açmakla birlikte, günlük yaşam aktivitelerini kalça veya vertebra kırıklarıyla aynı ölçüde olumsuz etkiliyor.”
Yapılan araştırmalar sonucunda Türkiye’de 50 yaş ve üzerindeki bireylerin %50’sinde düşük kemik yoğunluğu (osteopeni), %25’inde ise osteoporoz görüldüğünü aktaran Sindel, “Ülkemizde 50 yaşında yaşam boyu kalça kırığı geçirme olasılığı kadınlarda %14.6 ve erkeklerde ise %3.5’dur. Türkiye’de kentleşme ile birlikte artan yaşlı nüfusta, gelecekte kalça kırıkları giderek artan bir problem olmaya devam edecektir” diyor.
Kemik kaybının genellikle 40’lı yaşlardan sonra başladığını ve kaybedilen kemikler kadar yerine yenisi konamadığını söyleyen Prof. Dr. Sindel, hem kemik oluşumunda hem de osteoporoz gelişiminde genetik faktörlerin önemine de değiniyor. Doruk Kemik Kütlesi (DKK)nin normal büyümenin sonucunda elde edilen ve kemik kaybı başlamadan önce kişinin sahip olduğu en yüksek kemik kütlesini ifade ettiğini belirten Prof. Dr. Sindel, DKK’ya erişme yaşının en erken 17-18, en geç ise 35 olduğunu söylüyor.
Çocukluktan itibaren DKK‘nın artırılmaya çalışılmasını ve bu amaçla kalsiyum ve D vitamini alımı yanında dengeli beslenmeye ve hormon yetersizliklerinin erken dönemde tanımlanmasının önemli olduğunu kaydediyor.
Bebeğin anne karnındaki beslenmesinin de kemik sağlığını yakından etkilediğini söyleyen Prof. Dr. Dilşad Sindel, ebeveynlere ise şu önerilerde bulunuyor: “Rafine gıdaların tüketiminden, fast-food tarzı beslenmeden, fosforik asit içeriği yüksek gazlı içeceklerden çocukluk çağından itibaren kaçınılması gerekiyor. Çocukların uzun saatler bilgisayar karşısında zaman geçirmeleri yerine basketbol, ip atlamak ve dans etmek gibi kemik yoğunluğunu artırıcı fiziksel aktivite ve egzersizleri yapması teşvik edilmeli.“
Osteoporozun önlenebilen ve tedavisi mümkün olan bir hastalık olduğunu da vurgulayan Prof. Dr. Dilşad Sindel, “Genel olarak, medikal tedavi ile kırık riski %30-70 arasında azalmaktadır. Medikal tedavide kullanılan ilaçların omurga ve omurga dışı bölgelerdeki etkinlikleri arasındaki farklılıklar, uygulama şekilleri ve hastanın tedaviye uyumu gibi özellikler göz önünde bulundurulmalı“ diyor.
Osteoporoz tedavisinin uzun süreli olduğunu vurgulayan Sindel, ilaçtan beklenen yararın sağlanabilmesi için hekim tarafından önerildiği şekilde ve sürede alınmasını söylüyor. Prof. Dr. Dilşad Sindel, ayrıca yeterli kalsiyum ve D vitaminin alınması, güneş ışığından yararlanılması, düzenli egzersiz ve fiziksel aktiviteler ile birlikte düşmelerden korunulmasını da tavsiye ediyor.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?