Aşırı koruyucu ebeveynlerin çocukları sürekli birinin varlığına ihtiyaç duyan bağımlı, özgüveni az, hata yapmaktan korkan, hassas, içe kapanık, reddedilme korkusu nedeniyle kendini ifade etme zorluğu yaşayan kişilere dönüşebilir. Çocuk, hayatının tüm dönemlerinde bu çerçeveyle uyumlu davranış sergileyebilir.
Anne ve baba, disiplinin cezalandırma ve bir mahrum etme davranışı olduğunu düşünmemelidir. Disiplin sınırlama, planlama, erteleme, otokontrol gibi başlıkları da içerir. Ebeveynler çocuğun gelişiminde her ikisinin de önemli olduğunu unutmamalı; sevgi veren, ağız birliği içinde tutarlı davranan bir davranışı benimsemeli, çocuğa empatiyle yaklaşmalıdır. Anne babalar aşırı katı, serbest bırakan ya da aşırı sevgi gösteren, donuk bir tutum ve sevgi anlayışı içinde olmamalıdır. Çocuk gelişimi ile ilgili fikir ayrılıkları olsa da, anne babalar bunu çocuğa yansıtmadan, kendi aralarında konuşarak halletmelidir.
Çocuğun yaşına uygun bir sınırlama stratejisi belirlenmelidir. 2 yaşındaki çocukla, 12 yaşındaki çocuğu aynı kefeye koyarak hareket edilmemelidir. Sınırlar, çocuğun eğitimi için şarttır. Ancak, aşırı sınırlanan çocuklar pasif ve içe kapanık olabilirler. Çocuk yönetildiğini düşünmeyeceği, aynı zamanda belirli sınırların da dışına çıkamayacağı bir sistem içinde eğitilmelidir. Ebeveynin amacı, çocuğun erişkin bir birey olduğunda kendi başına yaşamını devam ettirmesi ve sorunlarını çözebilmesi ise bu çerçevede bir eğitim verilmelidir. Çocuğun sorumluluk alması sağlanmalı ayrıca kendini özgürce ifade edebileceği bir ortam oluşturulmalıdır.
Aşırı ilgi ve sevgi verilen, eğitimin gevşek tutulduğu ailelerde yetişen çocuklarda sorumluluk duygusu yeterince gelişmez. Bu ortamda yetişen çocuk benmerkezci, talepkar ve alaycı olma eğilimindedir. Eğitimin gevşek verilmesi dışında, çocuğun yaşadığı kıskançlık duygusu da alaycı davranışa zemin oluşturabilir. Anne ve babasının kendisi dışında başka çocuklarının olması ve sevginin bölüşülmesi çocuğu rahatsız edebilir ve güven duygusunu zedeleyebilir. Yarışmak zorunda hissetme ve onaylanmama endişesi, bir mücadelenin doğmasına yol açar. Kardeşe karşı agresyon ve öfke gelişir. Bu da alay etmek, kavga etmek, paylaşamamak, karşı gelmek, mızmızlanmak gibi biçimlerle kendini gösterir. Böyle durumları ailenin öngörmesi ve bu tür davranışlar ortaya çıktığında ailenin, çocuğun değersizlik düşüncelerini değiştirmeye çalışması büyük önem taşır. Çocuğun gerekçeleri fark edilmeye çalışılmalı, ayrıntılı dinlenmeli, düşünceleri yargılanmadan net bir şekilde öğrenilmelidir.
Anne babalar arasında yaşanan tartışmalar, aynı evde yaşayan çocukları da yakından etkiler. Bu etkiler yüksek sesli tartışmalar nedeniyle uyku düzeninin bozulması, yoğun stres nedeniyle oluşan baş ağrısının yanı sıra; çocuklarda huzursuzluk, mutsuzluk, öz güven eksikliği gibi psikolojik sonuçlar da doğurabilir.
Eşlerin kavgaları, çocuklarda anne babanın ayrılacağı yönünde korkular oluşmasına neden olur. Kavgaların şiddet uygulama boyutuna gelmesi, çocuğun psikolojisini daha derinden etkiler. Çocuk hem psikolojik hem fiziksel şiddette öz güvensiz bir ortamda büyür; mide bulantısı, karın ağrısı, uykusuzluk gibi psikosomatik belirtiler gösterebilir. Boşanan ebeveynlerin çocuklarında değişken ruh hali daha sık görülür.
Çocuklarda dil, zeka ve sosyal gelişimdeki gecikme depresyon habercisi olabilir!
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?