Uyku apnesi günümüzde en sık görülen hastalıklardan biridir. Son verilere göre ülkemizde görülme sıklığı %5-10 civarındadır.
Apne, en az 10 saniye süreyle nefesin durmasıdır. Uyku apnesi de bu nefes durmasının uyku sırasında meydana gelmesidir. Kısaca şöyle söyleyebiliriz; uyku da 10 saniyeden daha uzun süreli nefes durmasına uyku apnesi denilmektedir.
Özellikle ilerleyen yaşlarda 40 – 50 yaşlarından itibaren daha sık görülmektedir. Kadınlara oranla, erkeklerde daha sık rastlanmaktadır. Geniz eti, bademcik sorunu yaşayan ve ileri boyutta bademcik enfeksiyonu geçiren çocuklarda da oldukça sık görülmektedir.
En önemli risk faktörlerinden biri de şişmanlıktır. Genel olarak; kısa boylu, boynu kısa, şişman ve belirgin gıdı gibi özellikleri taşıması kişiyi hastalığın en büyük adayı yapabilir. Ancak zayıf insanlarda da görülebileceği unutulmamalıdır.
Hastalığın en önemli belirtisi sabah yorgun kalkmadır.. Kişinin uyku sırasında 10 saniye boyunca nefesi durduğu için sürekli çırpınarak uyanmak zorunda kalır. Hastada uyku kalitesi bozulduğu için, ne kadar uyursa uyusun sabah kalktığında tamamiyle yorgun hissetmeye ve her an uykuya eğilim görülmeye başlar. Uykusuzluğun kişide yarattığı yorgunluk iş hayatına ve sosyal hayatına yansıyabilmektedir.
Tüm organların minimum düzeyde çalıştığı yani dinlendiği bölüm uyku bölümüdür. Organlar dinlenmediği zaman her bir organa özgü şikayetler ortaya çıkmaktadır. Uyku apnesi hastası olan kişilerin büyük bölümü tansiyon hastasıdır. Zamanla kalp ritmi bozulmaya başlar. Önemli bir bölümünde insülin direnci oluşmaya başlar. Bir süre sonra şeker hastalığı ve kilo alma eğilimi ortaya çıkar. Bronşit ve zatürreye yatkınlık artar.
Yetişkin insanların yüzde 30 ile 40 ı uyku esnasında horlama durumu yaşamaktadır. Fakat her horlayan kişi uyku apnesidir demek oldukça yanlış bir tabirdir. Uyku apnesindeki horlama oldukça farklı bir durumdur. Uyku apnesi yaşayan kişilerde horlama oldukça yüksek sesli meydana gelmektedir. Horlaması olan kişi uykudan yorgun ve isteksiz bir şekilde kalkıyorsa uyku apnesi olması oranı oldukça yüksektir.
Kilo etkisiyle sırt üstü yatıldığında nefes yoluyla alınan hava, hava yollarından geçmekte zorlanıyor. Zorlandığı zaman da en büyük etkisi kandaki oksijenin düşmesidir. Kandaki oksijen düştüğünde bu durum ne kadar uzun sürerse ve ne kadar sık tekrarlarsa başta beyin olmak üzere tüm organların erken yaşlanmasına sebep olmaktadır. Uyku sırasında nefesin durmasıyla meydana gelebilecek akciğer yetmezliği veya kalp yetmezliği sebebiyle ölüm görülebilmektedir.
Uyku apnesi gelişmiş teknolojinin kullanıldığı, tedavisi yüz güldürücü sonuçların elde edildiği bir hastalıktır. Tanısı için, hasta bir gece klinikte misafir edilerek ve vücuduna rahatsızlık vermeyecek şekilde kablolar bağlanılarak uyuduğu süre boyunca hastanın uykusu kaydedilmektedir. Bu gözlemlerde hastanın; göz hareketleri, beyin dalgaları, solunum hareketleri, karın hareketleri, bacak hareketleri, kalp ritmi, çene hareketleri, uyku sırasındaki çıkardığı ses ve en önemli olarak da kandaki oksijene bakılmaktadır. Bu gözlemler analiz edilerek hastanın uykusu boyunca yaşadığı hadiseler ortaya çıkarılmaktadır.
Hasta bir gece klinikte kaldıktan sonra en kısa sürede tedavinin provası niteliğinde olması sebebiyle ikinci gece çalışmanına ( LİPAP titrasyon çalışması) davet edilir. Hastalığın tedavisinde CiPAP veya BİPAP yöntemi kullanılmaktadır. Bu yöntem, bir maske aracılığıyla ortam havasını vücuda basınçlı şekilde uygulayan araçlardır. İkinci gece de hasta kinikte misafir edilip, cihaz tedavisi uygulanarak hasta için optimum ideal basınç değeri saptanıp, tedaviye başlanılmaktadır. Tedaviye yanıt son derecede iyi oranlardadır.
Uyku apnesi tedavisi tamamiyle kişinin tedaviye yanıtına göre değişmektedir. Ortalama minimum 6 ay tedavi süresi vardır. Bu süre boyunca her gece cihaz kullanılmalıdır. Daha sonrasında tedavide belirli bir iyileşme meydana geldiğinde ise hasta cihazı gün aşırı veya haftada 1-2 gün kullanmaya başlıyor. Tedavi olumlu ilerlediğinde ise hasta artık cihaz olmadan uyumaya başlıyor.
Kilo problemi yaşayan kişiler tedavinin başarıya ulaşması için mutlaka bir diyetisyen veya endokrin uzmanına başvurmalıdır. Bu tedaviler sonucunda hasta hem kilo vermiş ve değerleri normale dönmüş olabiliyor hem de uyku apnesi hastalığı tedavisinde başarıya ulaşmış olabiliyor.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?