Kanser kaynaklı ölüm oranlarındaki düşüşün önemli bir nedeninin erken teşhis olduğunu söyleyen Prof. Dr. Yeşim Eralp şunları söyledi: “Ölüm oranlarındaki bu azalmada erken tanı önemli bir faktör. Özellikle taramaların etkili olduğu kanser tiplerinde ve sağlık hizmetlerine daha rahat erişebilen toplumlarda erken tanı şansının çok arttığını söyleyebiliriz. Ancak, kanser sıklığı değişmediğine göre yaşam süresindeki bu artışı sağlayan en önemli faktör tedavideki gelişme olarak kabul edilmelidir.
Kanserden kurtulmanın en önemli şartı hastalığın erken evrede, henüz etrafa yayılmadan ortaya çıkarılmasıdır. Bunu “kanserde erken tanı” olarak tanımlıyoruz. Kanser ne kadar erken tanınırsa, tedavisi o denli rahat yapılabildiği gibi, şifa şansı da yükselir. Bu nedenle vücudumuzun farkında olmak ve şikâyetlerimiz varsa onları ciddiye alarak nedenini araştırmak bizi gelecekte çok zor bir durumdan koruyabilir.”
Başlıca kanser türlerinin tedavisinde kaydedilen gelişmeler hakkında da bilgi veren Prof. Dr. Yeşim Eralp şunları söyledi: “Örneğin, erken evrede teşhis edilen akciğer kanserlerinde multi-disipliner yaklaşımı benimsemiş, doğru ekiplerce yürütülen tedaviler sonucunda hastaların %35-80’inde şifa sağlanabiliyor. Meme kanserinde de başarı oranı hastalığın bulunma evresine göre değişir. Şifa oranları tümörün boyutu, lenf bezlerine metastaz ve tümörün biyolojisi gibi etmenlere bağlı olarak %35’lerden %90’lara kadar çıkabilir. Tedavi başarısı akciğer kanserlerinde olduğu gibi tümörün davranışını belirleyen genetik özellikler dışında tedavilerin doğru ve akılcı uygulanmasıyla da çok ilgilidir.
Akciğer kanseri belirtileri nelerdir? Nedenleri, tanısı ve evreleri
Genetik özelliklere, belirli mutasyon pozitif alt gruplara göre belirlenen kişiye özel tedavilerle hastalar için umut vaadeden gelişmeler kaydedilmektedir. Bu nedenle tedavi ve takiplerin bu konuda özelleşmiş, deneyimli ekipler tarafından yönlendirilmesi çok önemlidir. Benzer şekilde bağırsak kanserlerinin %90’ının altında yatan neden kanserleşen poliplerdir. Poliplerin kanserleşmeden bulunması ve çıkarılması kolon kanserini engellediği için, bir tarama ve aynı zamanda erken tedavi yöntemi olan kolonoskopi büyük önem taşımaktadır. Gerek tarama, gerekse tedavi yöntemlerindeki gelişmeler bağırsak kanserlerinde yaşam beklentilerine olumlu yansımıştır.”
Meme kanserine karşı uygulanan kişiselleştirilmiş tedavi yöntemlerinin meme kanseri tedavisinde başarı oranını yükselttiğini vurgulayan Prof. Dr. Yeşim Eralp şunları söyledi: “Son yıllarda genetik tanı ve tedavi yöntemlerinin gelişmesiyle beraber, kanser hücrelerinin her kanser türünde, hatta aynı tip kanseri olan her hastada farklı olarak şekillenebildiği ortaya çıktı. Dolayısıyla biz biliyoruz ki, artık patolojik olarak aynı tipte görünen iki meme kanseri aslında genetik olarak farklı davranışlar sergileyebiliyor. İşte bu farklı genetik davranışları hedefleyerek her hasta için ayrı ayrı planlanarak uygulanan tedavilere, “hedefe yönelik tedavi” veya “kişiselleştirilmiş tedavi” diyoruz.
Meme kanseri bu konuda en çok araştırmanın yürütüldüğü habis hastalıklar arasında yer almaktadır. Çok şanslıyız ki, meme kanserinde hem erken evrelerde, hem de ileri evrelerde hastalarımızın daha sağlıklı olarak yaşamlarına devam etmelerini sağlayan, hatta yaşam kurtaran kişiye özel tedaviler bulunmaktadır. Devam eden çalışmalar sayesinde bu tür tedavi seçeneklerinin giderek artacağını öngörüyoruz. Bence bu hastalarımız ve tedavi tarafında yer alan bizler için çok ümit verici bir durum. Kişiye özel tedaviler sayesinde hastalarımız da daha pozitif düşünebilirler”
İmmüno onkoloji ile kanser tedavisinde yeni bir çağın kapıları açılıyor!
Kanser tedavisinin geleceğinde hedefe yönelik tedaviler ve immünoterapinin önemli rol oynayacağını dile getiren Prof. Dr. Yeşim Eralp, şunları söyledi: “Nanoteknolojik yöntemlerin de gelişmesine paralel olarak yeniden yapılandırılan veya yeni keşfedilen ilaçların adeta bir güdümlü füze gibi sadece kanserli hücrelere hedeflenerek, canlı hücrelere zarar vermeden uygulanabilmesi yakın gelecekteki kanser tedavi stratejilerinde çok önemli bir adım olacaktır. Daha uzun süreçteki hedefimiz her kanserin ayrı ayrı genetik haritasının çıkarılarak, her hastanın kendi taşıdığı kansere özgü tedavi yöntemi ile tedavi edilmesini sağlamaktır. Bu şekilde her hasta için kanserin içerdiği genetik özellikler, hastalığın vücuttaki yaygınlığı, evresi ve tedavi özelliklerini içeren üç boyutlu bir bilgi teknolojisi ağı oluşturmak söz konusu olabilecektir.
Ayrıca, son günlerde medyada da yer almaya başlayan “immunoterapi” yaklaşımları da kanser tedavisinde ciddi bir yer edinmeye başlamıştır. Bu ilaçlar aslında bağışıklık sisteminin freninin çözülmesine ve bu şekilde hastalığı kendi bağışıklık sistemimizin yok etmesine yaramaktadır. Bu ilaçların hangi kanser gruplarında daha çok etkili olacağı ve ideal kullanım şemalarının belirlenmesine yönelik çalışmalar devam etmektedir.”
Kanser tedavisinin fiziksel olduğu kadar sosyal ve psikolojik açıdan da desteklenmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Yeşim Eralp ailelerin, yakınların ve bakım verenlerin hastaya yaklaşımlarının bu süreci önemli ölçüde etkilediğini vurguladı. “Amerikan Psikologlar Derneği “ve “Ulusal Kanser Enstitüsü”nün verilerine göre kemoterapi ve radyoterapi, hastaların yüzde 40’ında stres tepkilerine neden olmakta ya da var olan tepkileri artırmaktadır. Kaygı, depresyon ve yaşam kalitesinde düşüş hastaların en çok yakındıkları sıkıntı durumlarıdır. Yapılan çalışmalar her 4 hastadan birinin depresyon yaşadığını göstermektedir.
Prof. Dr. Yeşim Eralp kanser hastalarına destek olmak isteyenlere şunları önerdi:
Detaylı kanser belirtileri! Bunları bilmek hayatınızı kurtarabilir
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?