Kanserle Dans Derneği’nden ‘KDD Akademi’ ile ‘Kansere Karşı’ farkındalık adımı

Yazan Hatice Pala Kaya
4 Kasım 2024   |    8 Kasım 2024    |   Kategori: Güncel / Literatür, Onkoloji Print

Akciğer kanserinin toplumda en sık rastlanan kanser türlerinden biri olduğunu belirten İç Hastalıkları ve Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Umut Demirci, her 5-6 kanser ilişkili ölümün birinden bu kanser türünün sorumlu olduğunu kaydetti. Kanserle Dans Derneği’nin ev sahipliğinde ‘Akciğer Kanseri Farkındalık Ayı’ nedeniyle düzenlenen basın toplantısında konuşan Prof. Dr. Demirci, akciğer kanserinin nedenleri arasında sigaranın çok büyük bir payı olduğuna dikkat çekerek, “Sigara içen bireylerin çok ciddi anlamda riski artmış durumda. Her 4 akciğer kanserinin 3’ü aktif sigara içen veya bırakmış kişilerde gelişiyor. Akciğer kanseri, erkeklerde kadınlara oranla iki kat daha sık görülüyor ve yüksek mortalite oranıyla en ölümcül kanser türlerinden biri. Sigara içen bireylerde akciğer kanseri riski 30 kat daha yüksek” dedi.

Kanserle Dans Derneği’nden dijital destek platformu: ‘KDD Akademi

Kanserle mücadelede farkındalığı artırmak ve toplumun ihtiyaç duyduğu bilgiye ulaşmasını sağlamak amacıyla kurulan Kanserle Dans Derneği, Ankara’da düzenlediği basın toplantısıyla “KDD Akademi” isimli yeni dijital platformunun tanıtımını gerçekleştirdi. Toplantıya projeye destek veren alanında uzman hekimler de katıldı ve kanserle ilgili bilgilendirici açıklamalarda bulundu.

Platformun kanser hastaları ve yakınları için farklı kanser türlerine ilişkin güvenilir ve güncel bilgiye erişim noktası olmasını hedeflediklerini vurgulayan Kanserle Dans Derneği Başkanı Sevil Gürkan, hasta derneği olarak deneyimli hekim ve uzmanların gönüllü desteği ile KDD Akademi’nin yeni içeriklerle geliştirilmeye devam edeceğini söyledi.

Prof. Dr. Demirci: Kanser hastaları mutlaka pnömokok ve grip aşılarını yaptırmalı

Toplantının açılışında derneğin kuruluş amacından ve KDD Akademi’nin gerekliliğinden bahseden Gürkan, “Kanserle Dans Derneği olarak 2013 yılında kurulduk ve sosyal medyada çok aktif bir şekilde çalışıyoruz. Bugün sosyal medya hesaplarımızda 176 binden fazla takipçimiz var. YouTube kanalımızdaki videoların izlenme sayısı 10 milyonu geçti. Instagramda yaklaşık 40 bin takipçimiz var. Kanser hastalarının ve yakınlarının bilgiye ne kadar ihtiyaç duyduğunu gördükçe KDD Akademi gibi bir platforma yöneldik” diye konuştu. Gürkan, platformun içeriklerine Kanserle Dans Derneği’nin internet sitesi ve sosyal medya hesapları üzerinden ulaşılabileceğini kaydetti.

Kanserle Dans Derneği Başkanı Sevil Gürkan: “KDD Akademi, kanserde güncel ve güvenilir bilgiye erişim noktası olacak”

Kanserle Dans Derneği’nin 2022 yılında gerçekleştirdiği “Kanser Hastalarının İhtiyaç ve Beklentileri Anketi”nin bu projenin ortaya çıkmasında önemli bir rol oynadığını ifade eden Sevil Gürkan, şu bilgileri verdi: “Anketimize katılan 1188 hastanın %90’dan fazlası ücretsiz onkolojik beslenme desteği ve psikolojik destek istiyor. Ayrıca, katılımcıların %60’ı Kanser Erken Teşhis Tarama ve Eğitim Merkezleri’ni (KETEM) biliyor fakat %82’si bu merkezlere hiç uğramamış. Dolayısıyla biz bu verilere dayanarak KDD Akademi’nin temellerini attık. Akciğer kanseri farkındalık ayı olan Kasım’da platformu tanıtmaya başladık.”

İlk etapta akciğer kanseri farkındalığına odaklanacak olan platform, ilerleyen süreçte mide ve özofagus kanserleri gibi farklı kanser türlerine ilişkin bilgilendirici içerikler sunmaya devam edecek. Gürkan, KDD Akademi’nin ücretsiz erişilebilir bir kaynak olması sayesinde daha fazla insana ulaşmayı amaçladıklarını ifade ederek, toplantıya katkı sunan uzmanlara ve projeye destek veren BMS firmasına da teşekkür etti.

Prof. Dr. Demirci: Elektronik sigara konusunda bilimsel veriler yetersiz

Akciğer kanserinin günümüzde en önemli halk sağlığı sorunlarından biri olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Umut Demirci, hasta derneklerinin, özellikle Kanserle Dans Derneği’nin toplumu bilinçlendirme çalışmalarının önemine vurgu yaparak, bu derneklerin kanserle mücadelede bilgi kirliliğinin önüne geçilmesinde rol oynadığını ifade etti.

Kanserle Dans Derneği, kanser hastaları ve yakınları için online eğitim verilecek

Akciğer kanserine neden olan etkenlerin başında sigara gelirken, çevresel faktörlerin ve genetik yatkınlıkların da bu hastalığa yol açabileceğini belirten Prof. Dr. Demirci, özellikle gençler arasında yaygınlaşan elektronik sigara kullanımının potansiyel etkileri konusunda uyarılarda bulundu.

Elektronik sigaraların akciğer kanseri üzerindeki uzun dönem etkilerinin henüz tam olarak araştırılmadığını ancak şüpheli yaklaşıldığını belirten Prof. Dr. Demirci, “Elektronik sigara yeni bir bağımlılık türü olarak ortaya çıktı. Uzun vadede akciğer kanserine neden olup olmayacağını bilmiyoruz, bilimsel veriler henüz yetersiz” dedi.

Sigaranın akciğer kanseri üzerindeki etkileri konusunda ise yıllardır süren çalışmalara dayanarak elde edilen sağlam bilimsel veriler olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Demirci, elektronik sigaralar için aynı durumun söz konusu olmadığını ama bununla ilgili devam eden bilimsel çalışmalar olduğunu kaydetti.

Erken tanı hayat kurtarıyor, risk altındaki kişiler düzenli kontrol olmalı

Erken tanının akciğer kanserinde hayat kurtarıcı olduğunun altını çizen Prof. Dr. Demirci, yoğun sigara içen bireylerde düşük doz tomografi taramalarının önemine vurgu yaparak, “Yirmi yıldan uzun süre sigara içmiş kişiler, yüksek risk grubunda yer alıyor. Bunun da bazı dezavantajları var ama yüksek risk grubunda yapılacak düşük doz tomografi taramaları erken tanı açısından önemli” bilgisini verdi. Ancak ülkemizde bu taramaların henüz rutine girmediğini belirten Demirci, taramaların erken tanıdaki etkisini artırmak için çalışmaların önemine işaret etti.

Prof. Dr. Demirci, sigara içmeyen kişilerde de çevresel maruziyet, pasif sigara maruziyeti gibi farklı faktörler sonucu akciğer kanserinin ortaya çıkabildiğini ve bu kanserlerin genellikle genç hastalar ve kadınlar arasında yaygın olduğunu belirterek, “Sigara içmemiş kişilerde genetik bir yatkınlık olabileceği ile ilgili çalışmalar var, %5-10 arasında bir oranda bununla ilişkili genetik geçiş gösterilmiş durumda” bilgisini verdi. Sigaranın, akciğerde yeni tedavilere, akıllı ilaçlara, immünoterapilere çoğunlukla uygun olmayan, tedaviye yanıtsız kötü tümörlerin oluşumuna yol açtığını da sözlerine ekleyen Demirci, tütün ve tütün ürünleri kullanımının kötü riskli akciğer kanserlerine neden olduğunu vurguladı.

Hedefli tedaviler erken evre hastalarda da kullanıma girmeye başladı

Akciğer kanseri tedavisindeki son gelişmeler hakkında bilgi veren Prof. Demirci, Amerika’da gerçekleştirilen Amerikan ASCO kongresinde akciğer kanseri tedavisine yönelik umut verici gelişmelerin olduğuna değindi. “Son 10 yılda kanser tedavisinde inanılmaz değişiklikler oldu. Akciğer kanserinde tümörleri daha iyi tanımlıyor, bağışıklık sisteminin kanser hücrelerine karşı savunmasını daha etkin hale getiriyoruz” diyen Prof. Dr. Demirci, immünoterapi ve hedefe yönelik tedavilerin ön plana çıktığını söyledi.

İmmünoterapi nedir, nasıl uygulanır? Kanser tedavisindeki faydaları

Hedefli tedaviye uygun hastalarda, bu tedavilerin çok yüksek yanıt oranları olduğunu bildiren Prof. Dr. Demirci, şu bilgileri verdi: “Spesifik olarak söylemek gerekirse, artık hedefli tedavilerin ileri evre hastalıkta değil, erken evre hastalarda da kullanıma girmeye başladığını gördük. Gerek EGFR, gerek ALK dediğimiz bu hedefli tedavilerin erken evre hastalarda da kullanıldığında hastaların sağ kalımlarını uzattığını, nüksleri azalttığı gösterildi. Benzer şekilde erken dönemde ameliyat öncesi ve ameliyat sonrası immunoterapi yaklaşımları da ön plana çıktı. Özellikle son dönemde buna istinaden erken dönemde yapılmış akciğer kanseri çalışmalarının günlük pratiğe girmeye başladı.”

Doç. Dr. Dilşat Baş: Beslenme kanserde koruyucu bir rol oynuyor

İstanbul Galata Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi ve Acıbadem Altunizade Hastanesi’nden Onkoloji Diyetisyeni Doç. Dr. Dilşat Baş, kanser tedavisinde beslenmenin önemini vurguladı. Türkiye’de yeni yeni önem kazanmaya başlayan onkoloji diyetisyenliği kavramına da değinen Baş, beslenmenin kanserden korunmada ve tedavide kritik bir role sahip olduğunu belirterek, “Modern onkolojik tedaviler hızla gelişiyor ancak bu tedaviler sürerken ‘hastaların beslenmesine dikkat ediyor muyuz’ sorusu da önem kazanıyor. Kanser gelişiminde beslenme alışkanlıklarının %35 oranında etkili olduğu gösterildi. Bu tüm kanserler için geçerli. Akciğer ve üst gastrointestinal sistem kanserleri gelişiminde ise çok daha fazla etkili olduğunu biliyoruz” dedi.

Doğru beslenme alışkanlıklarının kanser riskini azaltmada etkili olduğunu ifade eden Doç. Dr. Baş, özellikle işlenmiş gıdaların ve şekerli içeceklerin tüketiminin sınırlandırılması, lifli gıdaların, sebze ve meyve tüketiminin artırılması, kırmızı et tüketiminin azaltılması, beyaz et özellikle balık tüketiminin artırılması gerektiğini anlattı.

Kanser tanısı sonrası beslenme desteği kilo kaybını önleyebilir

Kanser tanısı alan hastaların önemli bir kısmında ciddi kilo kaybı yaşandığını ve bu kaybın olumsuz sonuçları olabileceğini kaydeden Doç. Dr. Baş, onkoloji diyetisyenlerinin hastaların tedavi sürecinde önemli bir rol oynadığını ifade etti.

Akciğer kanseri tedavisi: Ameliyat, kemoterapi ve radyoterapi

Tanı sonrası beslenmeyi tedavinin yanında destek olarak kullanmanın kilo kayıplarını önleyici bir etki yarattığını belirten Doç. Dr. Baş, “Tüm kanser hastalarının yarısı tanı sonrası sağ kalımı artırmak için beslenme alışkanlığını değiştiriyor ama çok fazla hatalı bilgi var maalesef. Biz hastalarımızın %20’sini kilo kaybından %20’sini de obeziteye bağlı kaybediyoruz. Bunu önleyebiliriz; hasta, sağlık ekibi ve ailenin bir arada hareket etmesi, tanı sonrası beslenmeyi şekillendirebilmenin temel unsurlarından bir tanesi” diye konuştu.

Beta-karoten takviyesi sigara içenlerde akciğer kanseri riskini artırıyor

Kanser hastalarının ve sağlıklı bireylerin bilinçsiz gıda takviyesi ve vitamin kullanımı hakkında da uyarılarda bulunan Doç. Dr. Baş, bu takviyelerin kontrolsüz kullanımının ciddi sonuçlara yol açabileceğine dikkat çekti.

Hekim onayı olmadan asla gıda takviyesi ve vitamin alınmaması gerektiğinin altını çizen Doç. Dr. Baş, “Vitamin ve minerallerin kontrolsüz kullanımıyla ilgili gerçekten çok ciddi sıkıntılar var. Biz eğer genel bir beslenme yetersizliği tespit ettiysek, hastanın beslenme planını düzenliyoruz ve gerekli olan tıbbi beslenme desteğini hastanın diyetine dahil ediyoruz. Ve bu reçete edilebilen, devletin ödediği kapsamdaki tıbbi beslenme destekleri oluyor. Supplementlerle ilgili ise çılgınlık düzeyinde bir kullanım söz konusu ve hastalığın seyrini olumsuz etkileyici veriler de gelmeye başlıyor. Bilinçsiz kullanılan herhangi bir vitamin ve mineral takviyesinin kesinlikle uygun olmadığını söylemek isterim” dedi.

Özellikle sigara içen sağlıklı bireylerde A vitamini ve beta karoten takviyelerinin akciğer kanseri riskini artıran bir etki yarattığına da işaret eden Doç. Dr. Dilşat Baş, şunları kaydetti: “Beta karoten, akciğer kanserinin önlenmesinde takviye edilmesi gereken bir vitamin ama diyet kaynaklı takviye edilmesi gerekiyor. Bu düşünceden yola çıkılarak yapılan bilimsel bir çalışmada vitamin olarak verildiğinde tam tersi sigara içenlerde akciğer kanserini arttırdığı tespit edildi. Mesela; havuçtan alınan beta-karotenin etkisi vitaminden alınan etkiyle aynı değil. Bu nedenle özellikle sigara içen bireylerde kontrolsüz vitamin ve mineral kullanımı, daha büyük tehlikeler oluşturabiliyor.”

Psikolojik destek kanser tedavisinin parçası olmalı

Kanser tedavisi gören bireylerin psikolojik süreçlerinin önemine değinen Uzm. Psikolog ve Psikoonkolog Sibel Cesur Akyunak ise, kanser tanısının kişiler ve aileleri üzerinde ciddi bir etki yarattığını belirtti. Akyunak, kanserin sadece fiziksel bir mücadele olmadığını, aynı zamanda psikolojik ve sosyal bir süreç olduğunu vurgulayarak, “Kanser teşhisiyle birlikte insanların hayatında çok ciddi bir değişim oluyor. Kişiler, ölüm korkusuyla yüzleşiyorlar. Bu süreçte hastalar, psikolojik desteğe ciddi anlamda ihtiyaç duyuyor” diye konuştu.

Psikoonkolog olarak danışanlarıyla çalışırken, hastaların duygularını açığa çıkarmalarına yardımcı olduklarını ifade eden Akyunak, “Birçok hasta, aile üyelerinin yanında rahatça ağlayamazken, terapi odasında özgürce duygularını ifade edebiliyor. Kanserin tedavi süreci boyunca hastanın kendisini yalnız hissetmemesi, duygusal olarak desteklenmiş hissetmesi çok önemli. Psikolojik destek almak, tedavi sürecine olumlu katkı veriyor” dedi.

KETEM’lerde yapılan kanser tarama testleri ücretsiz

SBÜ Gülhane Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı’ndan Doç. Dr. Hülya Şirin ise, kanser taramalarının özellikle kanserin erken evrede tespit edilmesi ve tedavi şansını artırması açısından önemli olduğunu belirterek, topluma ücretsiz hizmet veren Kanser Erken Teşhis Tarama ve Eğitim Merkezlerinin (KETEM) bilinmesine rağmen, bu merkezlerden yararlanma düzeylerinin düşük olduğuna dikkati çekti.

Doç. Dr. Şirin, “Maalesef toplumda ‘bana bir şey olmaz’ anlayışıyla kanser taramaları göz ardı ediliyor. Ancak kanser taramalarını alışkanlık haline getirmeli ve bu bilinci, farkındalığı topluma yaymalı, KETEM’lerin kullanım oranlarını arttırmalıyız” ifadelerini kullandı. Doç. Dr. Şirin, KETEM’lerde meme kanseri, rahim ağzı ve kalın bağırsak kanserlerine karşı tarama testlerinin yapıldığını ve bu hizmetlerin ücretsiz olduğunu vurguladı.

Sigara ve alkol özofagus kanserinin ana risk faktörleri

SBÜ Gülhane Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ve Medikal Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. İsmail Ertürk de mide ve özofagus kanserleriyle ilgili bilgi verdi. Doç. Dr. Ertürk, özofagus kanserinin risk faktörleri arasında alkol ve sigaranın ilk sıralarda yer aldığını belirterek, bu iki etkenin özofagus kanserinde %90 oranında neden teşkil ettiğini kaydetti.

Doç. Dr. Ertürk, “Özellikle 40-45 yaş üzerindeki kişilerde yeme güçlüğü, kilo kaybı, göğüste takıntı ve ağrı benzeri semptomlar gözleniyorsa bu durum özofagus kanseri için ön belirti semptomlarındandır, ciddiye alınmalıdır. Bu şikayeti olan 40 yaşın üzerindeki hiç kimse semptomları geriletmemeli, derhal doktoruna başvurmalıdır” dedi.

Ertürk, yemek borusunda herhangi bir lezyonun tespit edilmesi için endoskopi yönteminin kullanıldığını kaydetti. Mide kanseri için de benzer bir tablo çizen Doç. Dr. Ertürk, bu kanser türünün en büyük risk faktörünün Helicobacter Pylori enfeksiyonu olduğunu belirtti. Mide kanserinde alkol ve sigara da risk faktörleri arasında bulunmakla birlikte, H. pylori enfeksiyonunun %89 gibi yüksek bir oranda etkili olduğunu belirten Doç. Dr. Ertürk, “Hijyen kurallarına dikkat etmek, yemek hijyeni, elleri yıkamak ve ortak yemek alanlarından kaçınmak enfeksiyondan korunmada büyük önem taşır” bilgisini verdi.

Her iki kanser türünde de erken tanının hayat kurtarıcı olduğunun altını çizen Doç. Dr. Ertürk, “Aslında bütün kanserlerde erken tanı hayat kurtarır. Özellikle ileri yaşlarda hiçbir belirti ve semptom göz ardı edilmemelidir” diyerek sözlerini noktaladı.

YAZIYI PAYLAŞ

YORUMUNUZ VAR MI?

guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Araç çubuğuna atla