Kansere karşı umut veren gelişmeler: Kişiye özel tedaviler hızla yaygınlaşıyor

Kategori: Onkoloji Print

gokhan-demir3Akılcı kanser tedavisinin son yıllarda onkolojide en çok tartışılan ve onkolojinin en hızlı gelişen alanlarından biri olduğunu söyleyen Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Gökhan Demir, son 10 yıl içerisinde kanser hücresinin nasıl davrandığı, nasıl çoğaldığı, nasıl metastaz yaptığı, bunun yanı sıra vücudun bağışıklık hücrelerine karşın nasıl direndiğini anladıklarını, hücre içindeki mekanizmaları çözmeye başladıkça her insanda, her tümörde bu mekanizmaların birbirinden farklı olabileceğini gördüklerini belirtiyor. Yakın geçmişte örneğin bütün akciğer kanserleri aynı şekilde davranırmış gibi tedavi uyguladıklarını, ancak bu tedaviye hastaların bir kısmı cevap verirken bir kısmının vermediğini belirten Prof. Dr. Demir, günümüzde ise tümör hücrelerinin moleküler ve genetik düzeyde birbirlerinden farklı olduklarını görebildiklerini, her insanın tümörünün kendine özgü farklar taşıdığını görebilmelerinin akılcı kanser tedavisinin ilk adımı olduğunu kaydediyor.

Kişiye özel kanser tedavisi

Günümüzde kişiye özel genetik farklara karşı hedefli tedavilerin, akıllı moleküllerin geliştirildiğini söyleyen Prof. Dr. Demir, artık tümörün kaba histolojik sınıflaması dışında, moleküler genetik özelliklerine bakarak, o tümöre özgü tedaviler yapmaya başladıklarını belirtiyor. Demir, kişiye özgü tedavi denilen, tümöre özgü tedavi denilen, kişiselleştirilmiş tedavi denilen kavramların, yani akılcı tedavinin bu anlama geldiğini ifade ediyor.

Eskiden beri tümör hücrelerinde genetik bozuklukların olduğunu bildiklerini, fakat son yıllarda genetik bozukluklara yönelik hedefli tedavilerin gelişmeye başladığını ifade eden Demir, bu gelişmeye paralel olarak artık önce hücrelerdeki genetik bozuklukların tarandığını, ardından tedaviye başlandığını belirtiyor. Prof. Dr. Demir, eskiden sadece birkaç genetik bozukluğa bakabilirken, bugün genetik alanındaki gelişmeler sayesinde tümör hücrelerinde bilinen bütün mutasyonların, yani insan vücudundaki tümörlerden çıkan bütün mutasyonların taranmasının mümkün olduğunu vurguluyor.

Kişiye özel doğru ilaç tedavisi

Yakın geçmişe kadar, örneğin akciğer kanserinde yalnızca üç genetik değişikliğe bakabiliyorken, genetik profilleme ile 200’ün üzerinde gene bakabildiklerini söyleyen Prof. Dr. Demir, bu sayede örneğin akciğer tümörlerinde çok sık olmayan, daha çok böbrek tümörlerinde görülen bir mutasyonu bazen bir hastada görebildikleri, bu durumda böbrek tümöründe etkili olan bir ilacı, akciğer tümörü olan hastada kullanarak olumlu sonuç aldıklarını kaydediyor.

Prof. Dr. Demir: Kanser tedavisinde önemli gelişmeler yaşanıyor

Akılcı kanser tedavisinin bir basamağının da bu gelişme olduğunu belirten Prof. Dr. Demir, “Genetik haritalanma ya da tümörün genetik parmak izi olarak adlandırılan bu gelişme, tümörün bütün genetik haritasını çıkartmak ve o tümöre özgü en uygun tedaviyi seçerek kullanmak ilkesine dayanıyor. Moleküler profillemenin bütün kanser türlerinde kullanılıyor, özellikle meme kanserleri, akciğer kanserleri, kolon kanserleri, melanom kanserlerinde daha sık kullanılıyor” diye konuştu.

Hastanın ilaç yükü azalıyor

Bütün onkolojik ilaçların ağır yan etkileri olan ilaçlar olduğuna değinen Prof. Dr. Demir, bu nedenle doğru hastaya doğru ilacı verebilmenin, yani akılcı onkolojik tedavi yapmanın önem taşıdığını söylüyor. Onkolojik tedavilerde genellikle klinikte kullanılan yanıt oranları olduğunu ifade eden Prof. Dr. Demir, örneğin bir kanser türüne yüzde 40 yanıt veren bir ilacın her 100 hastadan 40’ına yarar sağlarken, 60’ına yarar sağlamamasına rağmen ilacın yan etkisine maruz kaldığına dikkat çekiyor. Prof. Dr. Demir, yeni nesil profilleme ve akılcı onkolojik tedavilerin ise o ilacın yarar sağlayacağı 40 hastayı bulup ilacı sadece o hastalara verme ilkesi üzerine kurulduğunu belirtiyor.

Diğer yandan, yarar sağlamayacak hastayı o ilacın yan etkisinden koruduklarını söyleyen Prof. Dr. Demir, eskiden bir anlamda el yordamıyla ilaç verildiğini, bugün ise hangi hastanın hangi ilaçtan yararlanacağını belirlediklerini, doğru hastaya doğru ilacı vermenin yanı sıra hastaları gereksiz ilaçların yan etkilerinden de koruduklarını belirtiyor.

Moleküler Profilleme Yaygınlaşıyor

Onkolojide kişiye özel tedavinin geliştirilmesinde anahtar rol oynayan Caris Life Sciences gibi öncü araştırma kurumlarının bulunduğuna değinen Prof. Dr. Demir, eğer bu yöntem rutin olarak bütün hastalara uygulanabilirse, çok daha yaygın olarak kişiye özel akılcı tedaviler yapmanın mümkün olacağını kaydediyor.

Kanser tedavisinde genetik parmak izi yöntemi devrim yaratabilir

Dünyada Caris Life Sciences’ın öncülük ettiği moleküler profillemenin çok yakın zamanda rutin hale geleceğini ileri süren Prof. Dr. Demir, bütün hastaların tümörlerinde önce bu analizlerin yapılacağını, bu analizlerin ardından onkoloğun karşısına tedavi için gelineceğini belirtiyor. Prof. Dr. Demir, henüz bu aşamaya gelinmediğini, ancak birkaç yıl içinde bu gelişmenin hayata geçeceğini ifade ediyor.

Bugüne kadar kanser tanısını biyopsi yapılması, alınan biyopsinin mikroskop altında değerlendirilmesi, hücre tipinin belirlenmesi ve tedavinin yapılmasıyla sınırladıklarını belirten Prof. Dr. Demir, bugün gelinen nokta itibariyle ışık mikroskopisi patolojisinin yanı sıra mutlaka genetik, prediktif diğer faktörlerin de olduğu kapsamlı bir raporla ilk tanıda doktorun önüne geleceğini ve rutine geçtiği andan itibaren akılcı tedavilerden çok daha etkin ve yaygın olarak yararlanılacağını dile getiriyor.

Erken teşhiste tam tedavi

Erken teşhis edildiğinde kanserin tam olarak şifaya kavuşabilen bir hastalık olduğunu söyleyen Prof. Dr. Demir, en sık rastlanılan tümör gruplarında, örneğin akciğer kanseri, meme kanseri, kalın bağırsak kanseri, mide kanserinde hastalık erken teşhis edildiğinde bugünkü teknolojiyle hastaların tam olarak şifaya kavuşabildiğini belirtiyor.

Moleküler profilleme alanının ileri evre hastalıkları kapsadığını, yani metastaz yapmış, vücudun başka organlarına yayılmış tümörün tam olarak cerrahi olarak çıkarılmasının mümkün olmadığı hastalar için söz konusu olduğunu kaydeden Prof. Dr. Demir, ancak bu yeni yöntemlerle, yeni teknojilerle hastalık tam olarak ortadan kalkmasa bile kronik bir hastalık haline çevirmenin mümkün olduğunu, eskiden üç ay, beş ay yaşabilen hastaların şimdi üç yıl, beş yıl, altı yıl, yedi yıl yaşayabildiğini de sözlerine ekliyor.


ONKOLOJİDE UMUT VEREN GELİŞMELER

Prof. Dr. Gökhan Demir
gokhan-demir-kanser

Onkolojide önemli gelişmelerden biri de moleküler genetik teknikleri uygulama şeklimizdir. Mesela tümör hücresinden biyopsi alınıyor ve genetik analiz, genetik haritalanma bu dokudan yapılıyor. Ardından tedaviler başlıyor. Fakat biz biliyoruz ki, tümör hücreleri aylar içinde gittikçe değişiyor. Yeni mutasyonlar oluşuyor, yeni genetik özellikler kazanıyor. Çünkü tümör dokusu dinamik olarak değişen bir doku.

Oysa biz tüm bilgimizi o ilk aldığımız örnekteki genetik harita üzerine kuruyoruz. Şimdi bu konuyla ilgili yeni gelişmeler oluyor. Hastanın kanında dolaşan tümör DNA’sının avlanması ve bu tümör DNA’sında tekrarlayarak genetik haritalanmanın yapılması ve zaman içindeki tümördeki genetik değişimin saptanarak tedavinin dinamik olarak değiştirilmesi söz konusu. Yani genetik değişikliklerde kendi içinde tümör sürekli büyüdükçe değişen parametreleri belirlemek üzerine kurulu. Bu parametrelerin dinamik takibi için yeni bir alan söz konusu. Biz buna likit biyopsi adını veriyoruz.

Genetik haritalanmanın bir sonraki basamağı bu olacak. Sadece tümör dokusundan alınan biyopsi ile yetinilmeyecek, zaman içinde sürekli olarak kandaki tümör hücrelerinden çıkan DNA’lar izlenerek yeni haritalar oluşturulacak. Bu çok önemli bir gelişmedir. Bir diğer gelişme konu ise şudur: Biz hala tümör tanısı konusunda radyoloji ile sınırlıyız. Halbuki bütün radyolojik görüntüleme yöntemlerinin belli bir hassasiyeti var. Uygulanan metodlar belli bir küçüklükteki lezyonları göstermiyor.

Oysa bir tümör modülü milimetrenin beşte biri büyüklüğünde olduğun da bile bütün gelişimini tamamlamış, metastaz yapma yeteneğine sahip bir tümör birimidir. Üzerinde yeni çalışılan alanlardan biri de tümörlerin radyolojik belirti vermeden önce DNA’da yaptıkları değişiklikleri vb. kanda dolaşan DNA’dan tespit ederek tümören erken tanısını, yani radyolojik aşamadan önceki dönemdeki molekülür tanıyı ya da genetik tanıyı koyabilmektir. Bu alan da onkolojide en hızlı gelişen alanlardan biri olarak öne çıkmaktadır.


Prof. Dr. Gökhan DEMİR kimdir?

Osman Gökhan Demir 1965 yılında İstanbul’da doğmuştur. 1989 yılında İstanbul Tıp Fakültesinden mezun olduktan sonra İç Hastalıkları ve Tıbbi Onkoloji eğitimini Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde tamamlamıştır. 1999 yılında aynı fakültede doçent, 2007 yılında profesör ünvanı almıştır. 1989 yılında Almanya Köln Üniversitesinde, 1999-2000 yıllarında Amerika Birleşik Devletleri Pensylvania Üniversitesinde fulbright bursu ile çalışmıştır. Halen Maslak Acıbadem Hastanesinde İç Hastalıkları, Tıbbı Onkoloji Uzmanı ve Tıbbi Onkoloji Koordinatörü olarak görev yapmaktadır. Prof. Dr. Demir Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanlığını ve Mediterian Multidiciplinary Oncology Forum (MMOF) Başkanlığını yürütmektedir.

YAZIYI PAYLAŞ

YORUMUNUZ VAR MI?

guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Araç çubuğuna atla