Günümüzdeki modern tedavilere rağmen kanser kelimesi hala tüyleri ürperten, acımasız bir hastalık olarak anılmaya devam etmektedir. Kanserin bu kötü şöhreti aslında yeni değildir. Tıbbın babası sayılan Hipokrat görüntüsünden dolayı yengeçe benzettiği için Yunanca yengeç anlamına gelen “Carcinos” kelimesini bu hastalığa layık görmüştür. Yengeç adı insanlarda hastalık ile ilgili olarak “içten içe yiyip bitiren” algısı oluşturmuştur. Hipokrat’tan çok daha önce antik Mısırlılar kanseri ise kanserin sebebi olarak tanrıların olduğuna inanmış ve “tanrıların insanlara verdiği bir ceza” olarak düşünmüşler.
Kanserin tedavisinin olmadığı görüşü yüzyıllarca kabul görmüş ve doktorlar ameliyat edilmemesi gerektiğine inanmışlar. Bu görüş 1800’lü yılların ortalarına kadar devam etmiş. Kanser kelimesi Hipokrat tarafından kullanıldığı zamandan itibaren ölüm kelimesi ile eşdeğer görülmüş. Günümüzde hala kanser kelimesi ile birlikte kuru kafa figürlerinin birlikte kullanıldığına rastlamaktayız. Kanserin insanlar üzerindeki bu olumsuz etkileri nedeni ile bazı saçma komplo teorilerinin üretilmesine ve insanlarda değişik siyasi algıların oluşturulması için kullanıldığı bile olmuştur.
Mesela “…….. ülkede neden kanser hastası yok!”, “………. ülke bilerek kanser hastalığını artırıyor, amaç ilaç satmak”. Bir hastaya kanser teşhisi konduğunda hasta yakınları tarafından doktorlardan istedikleri ilk istekleri ise hastalığın tedavisi değil “hastaya kanser olduğunun söylenmemesi”dir. Hasta haklarına aykırı olsa bile bu istek deneyimli onkologlar dahil birçok doktorlar tarafından kabul görmektedir. Bunlar hep kanser kelimesinin zihinlerde yaratmış olduğu korkudan ileri gelmektedir.
Kanser teşhis konduktan sonra hem hastanın hemde yakınlarının hayatları alt üst olmakta ve birçok aile bireyi tedavi sürecinde işini gücünü bırakmak zorunda kalmaktadır.
Modern tıp sayesinde artık kanserden ömür boyu kurtulan birçok insan var. Bu insanlardan biride siz olabilirsiniz. Beden kanserden kurtulmasına rağmen birçok insan ruhen kanser fikrinden kurtulamıyor. Teşhis konduğu andan itibaren kötü bir üne sahip olan “kanser” kelimesi insanın ruhuna metastaz yapıyor. Yengeç bedeninizi değilde ruhunuzu kemirmeye devam ediyor.
Erken evrede teşhis konan hastalara kanser çeşidine göre ameliyat, kemoterapi, radyoterapi, hormonal tedavi gibi değişik tedaviler uygulanmak zorunda kalınıyor. Bazı hastalar sadece ameliyat ile ömür boyu kanserden kurtulurken bazı hastalara bir dizi ameliyat ile birlikte diğer tedavilerinde uygulanması gerekebiliyor. Kanser teşhisi ile birlikte hastalar birçok kere kan tetkikleri ve değişik radyolojik görüntülemeler (tomografi, MR, ultrason gibi) yapılıyor.
Her seferinde tetkikler yapılırken hastalar “acaba kötü bir şey çıkacak mı?”, “doktorum hastalığınız tamamen geçmemiş, tekrar ameliyat olmanız gerekecek der mi?”, “tekrar kemoterapi almam gerekirse aynı şeyleri tekrar mı yaşayacağım?” gibi endişelere kapılıyorlar. Kaldı ki bazı hastalar uzun bir süre “ya hastalığım vücuduma yayılır sa!” şeklindeki en kötü senaryoyu düşünmekten kendilerini alıkoyamıyorlar.
Maalesef ülkemizde kanser hastaların tedavi ve takip edildikleri bölümlerde doktor başına düşen hasta sayısının fazla olması, muayene sürelerinin kısa olması gibi nedenlerden dolayı hastaların psikolojik ve sosyal sorunları ile yeterince ilgilenilemiyor. Hastalar psikolojik sıkıntıları ile baş başa kalıyor. Çok az hasta bu konuda bir profesyonelden yardım almaktadır.
Kanser teşhisi konan her dört hastadan birinde anksiyete bozukluğuna rastlanmaktadır. Anksiyete kendini huzursuzluk, hiperaktivite, gerginlik hali, semptomlara ve olaylara aşırı reaksiyon verme, uykusuzluk, olaylar karşısında kararsız kalma, nefes darlığı, çarpıntı, duygusal yönde uyuşma, kaygı ve endişe duyma gibi belirtilerle kendini gösterir. Bu semptomların birçoğu, kanser teşhisi ve tedavisine normal reaksiyonlar olarak görünse de, birçok hastada yaşam kalitesini bozmakta ve günlük yaşamın rutin aktivitelerini yerine getirememeye neden olmaktadır.
Anksiyete nedir? Kaygı neden olur? Belirtileri ve tedavi yöntemleri
Ayrıca kişinin kanser ile ilgili tedavisini ve takip programını olumsuz yönde etkileyebilir. Kanser hastalarında anksiyete bozukluğu genç yaştakilerde, kadınlarda, yalnız yaşayanlarda, akciğer ve meme kanseri olanlarda, daha önceden benzer ruhsal sıkıntılar yaşayanlarda, kanser tedavisi daha uzun sürenlerde, kanser haricinde başka hastalıkları olanlarda daha sık görülmektedir. Özellikle sağlıkla ilgili hafif endişeler, destek gruplarına yönlendirilerek ele alınabilir. Daha ağır ciddi hastalar özel değerlendirme için psikiatri uzmanlarına başvurabilirler. Psikoterapi ve ilaçlar bu hastalara yardımcı olmaktadır.
Kanserden kurtulanların yaklaşık %80’ninde görülen bazı doktorlar tarafından normal kabul edilen bir durumdur. Ancak rahatsızlığın şiddetine göre kişiden kişiye farklılık gösterdiği için hayat kalitesini bozabilmekte ve profesyonel yardıma gereksinim göstermektedir. En basit bir ağrı bile kanserin nüks ettiği endişesi oluşturmaktadır. Hastalarda bu korku özellikle rutin tetkiklerin yapıldığı dönemlerde zirveye çıkmaktadır.
Sonuçların doktor tarafından görülüp “normal” denmesi ile birlikte geçici bir rahatlık olmaktadır. Yaptırılan rutin tetkiklerin dışında farklı bir tetkik istendiğinde ise bu korku daha fazla yaşanmaktadır. Bazı hastalar kanser nüks korkusu nedeni ile rutin kontroller haricinde doktorlarına tekrar başvurmakta, başka tetkiklerin yapılmasını istemektedirler. Yapılan rutin tetkiklerin yetersiz olduğunu düşünüp başka hastanelere başvurup ek tetkikler istemektedirler.
Kanser Nüks Etme Korkusu teşhisin nispeten geç konanlarda, gençlerde, daha önce nüks etmiş ve ikinci tedavi ile hastalıktan kurtulmuş olanlarda, daha az eğitimli olanlarda, daha düşük sosyal destek görenlerde, rutin kontrolleri için daha sık aralıklarla yapılanlarda (yılda 5 veya daha fazla), hastalıktan kurtulmasına rağmen kendisini kanser hastası olarak tanımlayanlarda, yaşları ne olursa olsun çocuk sahibi olan kadınlarda ve diğer psikolojik bozuklukları olanlarda daha fazla görülmektedir. Bunların haricinde kanser tedavisi nedeni ile geçirdiği ameliyatlar sonrası daha uzun süre ağrı çekenlerde ve ameliyata bağlı kalıcı fiziksel değişiklik olanlarda daha fazla hastalığın nüks edeceği korkusunu yaşamaktadırlar.
Prof. Dr. Altuntaş: Kanserde sadece tedavi değil, psikolojik destek de önemli
Eğer sizinde daha önce yendiğiniz kanserin nüks edeceğine dair korkularınız varsa kendinizi sağlıklı tutmaya odaklanın. Bol miktarda meyve ve sebze ile sağlıklı bir diyet yapın. Düzenli spor yapın, düzenli uyuyun. Sigara, alkol gibi kötü alışkanlıklarınız varsa mutlaka terk edin. Bunlar sizi daha zinde tutarak vücudunuz üzerinde daha fazla kontrol hissi verir, zihninizi rahatlatmanıza yardımcı olur.
Doktor randevularınıza düzenli gidin, doktorunuza endişelerinizden bahsedin, hastalığınız ile ilgili doğru bilgileri bizzat ondan öğrenin. Kulaktan dolma bilgiler ile kafanızı meşgul etmeyin. Zaman geçtikçe bu korkularınız zamanla azalacaktır. Yardıma ihtiyacınız olduğunu düşünüyorsanız bir uzmandan destek alın.
Kanser hastalarında depresyon anksiyete bozukluğu kadar sık karşılaşılan bir durum değildir. Genellikle teşhisten sonraki ilk iki yıl içinde ortaya çıkar. Kadınlarda, işsiz veya düşük gelir sahiplerinde, sigara kullananlarda, eğitim seviyesi daha düşük olanlarda, yaşlılarda daha sık karşılaşılabilmekte ve ileri seviyelerde kendini gösterebilmektedir. Ayrıca genç ve zayıf kadınlarda hastalık nedeni ile bir miktar daha kilo kaybetme ile daha zayıf bir vücut görünümü ortaya çıkması sonucu depresyon ortaya çıkabilmektedir.
Depresyon tedavisi tüm kanser hastaları için standart uygulama olmalı
Depresyonnun da belirtileri olan yorgunluk, uyku bozukluğu, iştahsızlık gibi belirtiler kansere veya kanser tedavilerine bağlı olarak da ortaya çıktığı için ayırıcı tanı zorlaşabilir. Ayrıca kanser hastalarında normal olan üzüntü ve keder duygularını depresif bozukluklardan ayırmak önemlidir. Bu hastalar için eğitim ve destek grupları yararlı olabilir.
Psikoterapi ve ilaç tedavisi bu hastalar için uygun yöntemleridir. Psikoterapide hastalara duyguları ve endişe verici düşünceleriyle başa çıkmalarına yardımcı olunur. İlaç tedavisi olarak ise psikiatri uzmanının uygun gördüğü hastalarda antidepresanlardır. Eğer sizde yardıma ihtiyacınız olduğunu düşünüyorsanız, bir psikiatrist veya psikoloğa başvurun. Yardım almak zayıflık belirtisi değildir; depresyon, kanserden kurtulan insanları etkileyebilen tıbbi bir hastalıktır.
Kanserden kurtulanlarda bu durum hastalığın adından ve uygulanan tedavinin yoğunluğuna göre belli seviyelerde ortaya çıkmaktadır. Anksiyete ve hastalık nüks etme korkusuna neden olan risk faktörleri PTS içinde geçerlidir. Kanser sonrası PTS’nin diğerlerinden ayrılan yanı ise sıklıkla göz ardı edilmesi ve hastaların bu yönden ele alınmamasıdır. Buna rağmen hayat kalitesini bozabilecek seviyelere gelmektedir. PTS’nin hafif belirtileri olan kişiler eğitim ve destekleyici hizmetlerden fayda görürler, ancak daha özel değerlendirme ve tedavi isteyenler bir psikiatriste başvurabilirler.
Kanserle ilgili sıkıntı, kaygıdan farklıdır. Çünkü yaşamdaki belirsizlikleri artmış olsa bile bunun farkındalığı her zaman kaygıya dönüşmez. Kanserden kurtulanlarda diğer psikolojik sorunlardan daha yaygındır ve birçok bileşenlerden oluşur:
Bu sıkıntılar anksiyete veya depresif bozukluklar ile karışabilir. Konsantrasyon bozukluğu, yorgunluk ve uyku bozuklukları gibi belirtiler verebilir.
Kanserle ilişkili sıkıntı tek memesi alınmış kadınlarda, rektum kanseri nedeni ile geçici veya kalıcı kolostomi torbası takılmış olanlarda yüksek oranlarda ortaya çıkmaktadır. Bunun haricinde baş boyun (gırtlak) ve akciğer kanserlerinde de sık karşımıza çıkmaktadır. Hastalar tedavi neticesinde ortaya çıkan vücut görüntüsünde ortaya çıkan geçici veya kalıcı değişikliklerden bir an önce kurtulma stresine girmektedirler. Kanser ile ilgili tedavilerinin bitmesini beklemeden düzeltici cerrahi işlemler için girişimlerde bulunabilirler. Aslında bir insanın kanseri yenmiş olduğunun farkındalığının arttırılması o kişide daha fazla özgüven geliştirecek ve bu tür problemlerin üstesinden gelecektir.
İnsanlar için cinsel sağlık bedenen ve ruhen bir gerekliliktir. Çocuk sahibi olmak ise birçok insanın vazgeçemeyeceği bir durumdur. Kanser teşhisi ve sonrasında uygulanan tedaviler çoğu kez kanserden sağ kalanlarının önemli bir bölümünde cinsel sağlık üzerinde olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Ayrıca hastalarda uygulanan tedaviler nedeni ile geçici veya kalıcı kısırlık olabilmektedir. Kalıcı kolostomi torbası olması, memenin birinin alınmış olması sonucu değişen vücut görüntüsü cinsel yaşamı etkilemektedir.
Uygulanan hormonal tedaviler kadınlarda adetlerin kesilmesine veya düzensizliklere yol açabileceği gibi erken menapoza da sebebiyet verebilmektedir. Kadınlarda aniden gelişen şiddetli vajinal kuruluk, ağrılı cinsel ilişki, isteksizlik ve azalmış uyarılmaya yol açabilir. Bunun haricinde hormonal ilaçlar da cinsel isteksizliğe neden olabilirler. Cinsel bölgeye doğrudan tedavi uygulanması (cerrahi, radyoterapi) cinsel ilişki sırasında ağrıya veya ilişki sırasında fiziksel tepkide azalmaya neden olabilir. Prostat, mesane ve rektum kanserleri için tedavi edilen erkeklerde sertleşme problemleri ortaya çıkmaktadır. Bunlar hem hasta açısından hem de aile hayatı açısından önem arz etmektedir. Bu tür problemler için uygun tıbbi bölümlere başvurmak bazı çözüm yolları sunabilir.
İnsanlar kanserden kurtulsa bile gelecekleri ile ilgili planlama yapmakta zorlanabilirler. Bu çok yaygın görülen bir durumdur. Kanserden kurtulan birinin sürekli olumsuz duygular yaşaması durumunda, yaşanılan yorgunluk, endişe, öfke ve depresyon duygularını kabul etmenin aslında olumlu bir şey olduğunu hatırlamak önemlidir.
Prof. Dr. Altuntaş: Kanserde sadece tedavi değil, psikolojik destek de önemli
Sonuçta insanın duygularını açık ve dürüst bir şekilde ifade etmesi, stres ve gerginliği hafifletmeye yardımcı olabilir. Sigara, alkol gibi kötü alışkanlıklar nedeni ile kişilerin kendilerini suçlamasıda yaygındır. Öfke, aşırı sinirlikik kanser teşhisi sonrası gelişebilen doğal bir tepkidir. Öfke gibi güçlü duygular yaşandığında, depresyon, motivasyon eksikliği gibi sorunlar gelişebilir, tedaviyi sekteye uğratabilir. Bu tür duygular aile, arkadaş veya bir psikoterapist ile konuşulduğunda azalacaktır.
Kanser tedavisi sonrası hastaların çoğu işlerine geri dönebilmektedir. Bu çok önemlidir çünkü iş sadece maddi fayda sağlamakla kalmaz, aynı zamanda sosyal destek de sağlar. İşe tekrar başlayabilmek kişide birçok psikolojik sıkıntıyı azaltmaktadır. Buna rağmen, kadınların tedavi sonrası işe dönmek için erkeklere oranla daha çok zorlandıkları ve yüzde 50’sinin işe geri dönemediği saptanmıştır. Tedavi süresinin daha uzun olması, belli bir yaşın üzerinde olma ve nispeten ileri evre hastalığı olanların işe dönmeleri daha zor olmaktadır.
Tüm bu sorunlar karşısında bir terapiste başvurmak hangi duygularınızın normal olduğunu anlamanıza ve sizi rahatsız edenlerle başa çıkmanıza yardımcı olacaktır. Sizin gibi kanserden kurtulan kişilerin oluşturduğu destek gruplarına, derneklere katılmak, sizinle aynı duyguları yaşayan kişiler olduğunu görmek, onların neler yaşadıklarını öğrenmek korkularla başa çıkmanıza yardımcı olacaktır.
Kaynaklar: 1- https://www.mayoclinic.org/diseases-conditions/cancer 2- https://www.cancerquest.org/patients
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?