Bu zamana kadar Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastanelerinin sorunları ve yönetimi bazen gündeme gelmiş, tartışılmıştır. Hatta bazen model arayışları da zaman zaman gündeme gelmiştir. Bu kapsamda Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastanelerin özelleştirilmesi, özerkleştirilmesi ile ilgili tartışmalar geçmişte yaşanmıştır. AKP İktidarı da Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastanelerin yönetimi ile ilgili olarak model arayışına girmiş, çeşitli tasarılar oluşturmuştur. Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastanelerin yönetimi ile ilgili değişiklik ise 2011 yılında çıkarılan 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) de olmuştur. Burada Kamu Hastaneleri Kurumu Başkanlığı kurularak, Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastanelerin büyük çoğunluğu (701 hastane) bu kuruma bağlanarak, bir bağlı kuruluş oluşturulmuş, Bakanlığın merkez ve taşra teşkilatından ayrılmıştır.
Kamu Hastaneleri Kurumu ve illerde Kamu Hastaneleri Birliği neden kurulmuştur, beklenti nedir? Bu durum belirsizdir. Bu günlerde ise bu yapı üç yılını tamamlamıştır. Hatta buralara yeni veya yeniden yöneticileri atanmaktadır. Bu üç yıl nasıl geçti? Beklentiler neydi? Ne kadar gerçekleşti? Bu konuda Sağlık Bakanlığı bir çalışma yaptı mı bilmiyoruz. Yaptı ise bunları sunmasını, paylaşmasını ve tartışmaya açmasını beklerdik. Bu üç yılın ve uygulamanın yönetim açısından değerlendirmesini yapmak gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle bir değerlendirme yapılmaya çalışılmıştır.
1) Kamu Hastanelerini Neden Bağlı Kuruluş Haline Getirilmiştir
Bunun gerekçesi açık olarak belirtilmemiştir. Neden böyle bir Kurum kurulmuştur? Bu kurum neden Sağlık Bakanlığı’na bağlı bir kurum şeklinde yapılandırılarak Sağlık Bakanlığı’nın merkez ve taşra teşkilatından ayrılmıştır? Beklenti neydi, ne kadar karşıladı açıklanmalıdır.
Bağlı kuruluş haline neden getirildi? Amaç Kamu Hastanelerini özerkleştirmek midir? Değil ise,bağlı kuruluştan ne anlıyorsunuz? Bize göre bu değişiklik hiçbir fayda getirmemiştir. Tersine bu durum Bakanlık merkezinde ve taşrada bölünmelere ve ayrışmalara sebep olmuş, koordinasyon sorunları ortaya çıkmıştır. İl içerisinde sağlık hizmetlerinin bütünlüğünü bozmuştur.
Bu durumun amaçlandığını sanmıyorum, ama bu sorunlar ortaya çıkmıştır. O zaman sormamız gereken bu değişiklik iyi düşünülmeden mi yapılmıştır?
2) Kamu Hastaneleri Kurumu İle Ne Değişmiştir?
Ne için yapılırsa yapılsın Kamu Hastaneleri birliği somut olarak aşağıda belirtiğimiz değişikliklere sebep olmuştur.
a) Seksen beş tane Kamu Hastane Birliği Genel Sekreterliği kuruldu. 85 genel sekreter, 255 Başkan hastanede gece gündüz çalışan hekimlerden daha yüksek maaşla sözleşmeli olarak atandı. Her bir genel sekreterlikte uzman ve memurlardan oluşan kadrolar oluşturuldu ve bunlara yüksek aylıklar ödendi.
Bu kadrolara bazen hekim olmayan, hatta Sağlık Personeli olmayan veya sağlık alanı ile ilgili deneyimi olmayan kişiler kolaylıkla atandı ve yüksek maaşlar aldı. Hastanelerde hekimler ve diğer sağlık personeli çalıştı. Döner sermayenin durumuna göre aldıkları ücretler her ay daha da düştü. Fakat bu kişiler hastanenin döner sermayesinin durumundan bağımsız olarak her ay sabit ve yüksek ücretler aldılar. Bu durum hastanelerde huzursuzluğa neden oldu.
O zaman bir kez daha sormak gerekir. İl Genel Sekreterlikleri ne üretti, ne fayda sağladı? Oldu ne oldu, olmasa ne olurdu? Gördüğümüz kadar olumlu bir etki, fayda oluşturmadı. Fakat olumsuzlukları hissettik. Yönetimde yeni bir basamak oluştu, bürokrasi arttı, illerde koordinasyon soruları yaşandı. Sağlıktan, tıp eğitiminden anlamayan kişiler yönetime yanlış müdahaleler yaptılar.
Şimdi bu yöneticilerin bazıları değiştirildi. Neye göre değiştirildi, yerine atananlar neye göre belirlendi bunlarda kamuoyuna kapalı olarak gerçekleşti.
b) Her hastanenin bir yöneticisi oldu, başhekim hastanenin tıbbi hizmetlerinden sorumlu müdür düzeyine getirildi. Bu yöneticilere de sözleşmeli olarak sabit yüksek ücret ödendi. Hekim olmayan kişilerden, sağlık personeli olmayan ve alanla ilgisi olmayan kişilerden keyfi olarak yöneticiler seçildi ve sabit yüksek ücretler ödendi. Kamu hastaneleri daha iyi mi yönetildi. Hastaneler verimli oldu mu? Maliyet etkin oldu mu? Sistem fark yarattı mı?
Bunları Sağlık Bakanlığı açıklamalıdır. Bize göre hastane yöneticisi uygulaması da fark oluşturmadı. Hatta bazı sorulara neden oldu. Başhekimlik pasifleşti, gereksizleşti. Fakat buna rağmen başhekim ve başhekim yardımcısı olarak birçok kişi istihdam edildi. Bu kişiler üretmeden, üretenlerin üzerinden sabit ücretler aldı. Hekimlerin ve diğer çalışanların döner sermaye ödemeleri her ay değişir iken, yıl sonun da yarıya düşerken, yöneticiler başhekimler sabit ücretler aldı.
Şimdi yine bazı yöneticilerin görevlerine son verilir iken, bazı kişiler yeniden, bazıları ise yeni atandı. Neye göre atandı? Bu kişiler nasıl seçildi, bunlar da belirsiz oldu.
3) Kamu Hastanelerinin Verimliliği Artmamıştır
Hala Türkiye’de kişi başına düşen genel hastane yatak sayısı Avrupa ülkelerine göre az olmasına, Kamu hastanelerin toplam yatak sayısı içindeki payı azalmasına rağmen, Kamu Hastanelerinin yatak doluluk düzeyi %70’dir. Bu sayı düşüktür ve hastane işletmeciliği acısından verimsizliğin ifadesidir. Kamu Hastaneleri Birliği kurmak verimliliği artırmamıştır. Yatak sayısının Avrupa ülkelerine göre az olmasına rağmen yatak doluluğunun düşük olması sorgulanması gereken bir durumdur. Neden Kamu Hastaneleri verimsizdir. Bunda yönetimin ve yöneticilerin payı var mıdır?
4) Türkiye’de Sağlık Harcamaları Artmaktadır
TÜİK göre 2013 yıl sonu sağlık harcaması 84 milyar liradır. Bu durum Türkiye’de genel sağlık harcamalarının artığını göstermektedir. Bu artışın önemli nedeni hastane harcamalarıdır ve hastane harcamaları artmaktadır. Bu durumda hastane yönetiminde sorun olduğunu,Kamu Hastane Birliklerinin bu konuda da fayda oluşturmadığını göstermektedir. Bu duruma yönetimin ve yöneticilerin etkisi nedir? Bu da incelenmesi ve cevaplanması gereken bir durumdur.
Bu ve benzeri sorulara cevap vermek gerekir. Bunu üzerine de sistemin başarısı değerlendirilmelidir. Sistemin sorgusu yapılmalıdır. Bu yapılmadan bu sistemde ısrar etmenin de bir faydası yoktur.
Görünen o ki Kamu Hastaneleri Birliği yapısı ve yönetim anlayışı Türkiye‘ye bir fayda getirmemiştir.
Prof. Dr. Sefer Aycan
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi
saycan@gazi.edu.tr
Twitter’dan takip için
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?