Doğru doz nedir, süresi ve sıklığı ne olmalıdır?
Hekimlerin, klinik çalışmaları değerlendirirken elde edilen sonuçları doğru okumasının önemli olduğunu söyleyen Philadelphia Jefferson Kalp Enstitüsü uzmanlarından Prof. Dr. Paul Mather, “Elde edilen verilerin gerçekten bulguları yansıtıp yansıtmadığı ve bunlardan abartılı çıkarımlar yapıp yapmadığımızı da doğru şekilde tespit etmeliyiz. Kalp yetmezliği olan bütün hastalarda, hastayı iyi bir şekilde tanımalıyız ve kullanılan dozu iyi ayarlamalıyız. Fakat burada ‘başlangıç dozu en iyi ne olmalıdır?’ konusunda çok fazla görüş ayrılığı var” diye konuştu.
DOSE (Diuretic Optimization Strategies Evaluation) çalışmasını değerlendiren Prof. Dr. Mather, şu bilgileri verdi: “DOSE çalışması çeşitli Furosemid tedavisi başlangıç ve idame stratejilerinin etkililiğini ve güvenliliğini değerlendiriyor. Çalışmada hastalar dört gruba ayrılmıştır. Öncelikle ilk gruba normal diüretik dozu intravenöz formda günde iki kez veriliyor. İkinci gruba ise normal ayakta 24 saat sürekli infüzyonla diüretik veriliyor. Üçüncü grupta, üç buçuk kez yani yarım da dahil olmak üzere günde iki kez olmak üzere diüretik veriliyor. Dördüncü gruba ise günde iki buçuk kez yüksek doz veriliyor. Bu çalışmada 308 hastayı değerlendiriyorlar. Hastanın iyi olma duyumsaması değerlendiriliyor. Hem düşük hem yüksek doza baktığımız zaman her iki grup da kendini iyi hissettiğini bildirmiş.
Bu çalışmada yüksek doz tedavi alan hastaların, sürekli infüzyon kolundakilerin renal fonksiyonlarının beklendiği kadar yüksek olmadığı görülüyor. Çalışmanın sonucuna göre istatistiksel olarak anlamlı bir sonuca ulaşılamıyor. Gerçekten erken dönemde sıvıyı almak ve semptomları rahatlatmak için yüksek doz kullanılabilir. Böbrek fonksiyonlarında farklılıklara rağmen 60 günde klinik olaylarda yüksek dozun getirdiği belirgin bir olay bildirilmemiş. Böylelikle hastalara semptomlarını gidermek açısından yardımcı oluyor ve de zarar vermemiş görünüyoruz. Aynı zamanda çoklu alanlarda baktığımız zaman daha iyi bir semptom rahatlaması, kilo kaybı volüm kaybı ayrıca konjesyon bulgularının ortadan kaldırılması gibi rahatlamalar sağlanıyor.
Yüksek doz mu, yoksa düşük doz mu?
Prof. Dr. Mather, sözlerine şöyle devam etti: “Belki çalışmaları şöyle eleştirebiliriz, burada anlamlılık derecesinde kreatinin değişimi olmadığı bildirilse de, bütün kreatininlerin aynı olmadığını biliyoruz. Mesela 80 yaşında bir kadın hasta 50 kg ağırlığındaysa, kreatinin 1.6 ise elbette 60 yaşında 100 kg ağırlığındaki erkek hastadan farklı olacaktır. İşte bu çalışmada eleştirdiğim nokta tam olarak budur. Renal fonksiyonlarda tam olarak ekskresyon ve filtrasyonu tanımlamıyor. Aslında burada herhangi bir şekilde anlamlı bir renal fonksiyon değişikliği olmadığı söylense de ben bunu eleştiriyorum. Bu çalışma bize eve götürülecek mesaj olarak şunu veriyor: “İnfüzyona bakışımı değiştirdi. Aynı miktarda sıvı alabiliyorsak ve hastaya kendini iyi hissettirebiliyorsak o zaman sürekli infüzyonda diüretik kullanmama gerek olmayabilir. Çünkü sürekli takipte pek bir fark olmuyor. Yüksek doz eğer düşük doz kadar etkiliyse ve herhangi bir şekilde zarar verilmiyor ise sürekli infüzyon kadar etkili olabiliyor.”
Kalbin ana arterlerinin yedekleme sistemi olarak çalışan küçük bypass damarlar, koroner arter hastalıklara bağlı ölümleri önemli oranda azaltıyor. Çalışmada, bypass damarlarının fazla olduğu hastalarda mortalite riskinin %36 daha düşük olduğu gösterildi.
Önemli bir genetik KV riskin daha açıklaması bulundu
Artan kalp yetersizliği insidansı epidemi habercisi olabilir!
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?