Kalp yetersizliği gelişiminde iskemik kalp hastalıkları başta olmak üzere birçok faktörün rol oynadığını dile getiren Doç. Dr. Ahmet Çelik, şu bilgileri verdi: “Kalbin, yapısal veya işlevsel bozukluğu dolayısıyla dokuların metabolik ihtiyaçlarını karşılayacak ölçüde oksijen sunamaması sonucu oluşan klinik bir sendromdur. Kalp yetersizliğinin gelişiminde iskemik kalp hastalıkları başta olmak üzere birçok faktör rol oynamaktadır. Altta yatan nedenlere bağlı olarak bazen önlenebilir, bazen geri döndürülebilir, bazen de geri döndürülemez şekillerde karşımıza çıkabilmektedir.”
Hastalığa dair Türkiye ve dünya verilerini paylaşan Doç. Dr. Ahmet Çelik şöyle konuştu: “Türkiye’de 35 yaş üstünde tahmini kalp yetersizliği görülme sıklığı yüzde 6-8 civarındadır ve gelişmiş ülkelere göre bu oranın oldukça yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Önümüzdeki 10 yıl içinde de bu oranın iki kat artması beklenmektedir. Gelişmiş ülkelerde kalp yetersizliği görülme sıklığı, yetişkin popülasyonun yüzde 1-2’si civarındadır.
Avrupa ve Amerika’da kalp yetersizliği görülme yaş ortalaması 70 iken ülkemizde kalp yetersizliği görülme yaş ortalaması 62’dir. Ülkemizde yaklaşık olarak 1 milyon kalp yetersizliği hastasının olduğu tahmin edilmektedir. Dünyada kardiyoloji alanında hem medikal tedavilerin hem de girişimsel, cihaz ve cerrahi tedavi seçeneklerinin artması sonucu hastaların yaşam süresi uzamakta; bununla beraber kalp yetersizliği görülme sıklığı da giderek artmaktadır. Kalp yetersizliği gerçeği, giderek büyüyen bir oranda ön plana çıkmıştır ve gelecekte daha da fazla insanda görülmesi beklenmektedir.”
Doç. Dr. Ahmet Çelik, hastalığın risklerini şu sözlerle aktardı: “Kalp yetersizliği olan hastaların seyri maalesef bilinenin aksine çoğu kanserden kötüdür. En önemli risk, kalp yetersizliğinin kötüleşmesinden dolayı yaşam kalitesinin ciddi bir şekilde bozulması, hastaneye sık yatış gereksinimi ve ölümdür.”
Bu hastalarda kalp yetersizliğinin kendisinden kaynaklanan sebeplerden ötürü pnömokokal enfeksiyonlara; yani başta zatürre olmak üzere birçok enfeksiyona karşı bağışıklığın düştüğünü vurgulayan Doç. Dr. Ahmet Çelik, “Bu enfeksiyonlar hem kalp yetersizliğinde kötüleşmeye ve hemo-dinamik bozulmalara hem de kalp yetersizliğinden ötürü ölümlerin artmasına neden olabilmektedir. Zatürre ve diğer enfeksiyonlar bu hastalarda görüldüğünde, kalp yetersizliği olmayan kişilere göre daha gürültülü bir seyir göstermektedir. Bu hastalarda basit diye düşünülen enfeksiyonlar, hastaneye yatmaya neden olmakta ve ölümle sonuçlanabilmektedir” diye konuştu.
Kalp yetersizliği hastalarında enfeksiyonlarla mücadelede en önemli yolun, enfeksiyon henüz gelişmeden engelleyebilmek olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Çelik, şöyle konuştu: “Bunun en önemli yolu da aşılama yapmaktır. Kalp yetersizliği olan hastaların hemen tamamına yakını aşılamaya oldukça olumlu yaklaşmakta ve gönüllü olmaktadır. Çünkü yaşam kalitesinin ne denli önemli olduğunu bu hastalar çok iyi bilmektedirler.
Yaşam kalitesini bozacak, kalp yetersizliğini kötüleştirecek her zararlı olay kendilerine hekimler tarafından açıklandığında veya bu olayları yaşadıklarında hekim tavsiyelerine uyma oranları çok yükselmektedir. Kalp yetersizliğinin doğal seyrinde sıkça görülebilen nefes darlığı, halsizlik, uykusuzluk, çabuk yorulma ve vücudun çeşitli yerlerinde ödem oluşumu gibi semptom ve bulguları bu hastalar çok iyi tanımaktadırlar. Tedaviye uyumun en üst düzeyde olduğu zamanlarda bu şikayetlerinin azaldığı ve yaşam kalitelerinin arttığını fark edebilmektedirler. Kalp yetersizliği hastaları, yaşam kalitelerini tamamen bozabilecek ve hastalığın seyrini geri dönüşümsüz bir şekilde bile bozma ihtimali bulunan enfeksiyonlardan korunmaya azami özen gösterecek bir hasta popülasyonudur.”
Türk Kardiyoloji Derneği ve Kalp Yetersizliği Çalışma Grubu’nun her zaman aşılamayı desteklediğini, Avrupa Kardiyoloji Derneği Kalp Yetersizliği Kılavuzlarında da aşılamanın öneminden bahsedildiğini ifade eden Doç. Dr. Ahmet Çelik, pnömokok ve influenza aşılamalarına ilişkin önerilerini paylaştı: “Kalp yetersizliği olan bireylerin mutlaka hem pnömokokal hem de influenza enfeksiyonlarına karşı aşılanması, bu hastalığın tedavisinde oldukça önemli bir yer tutar. Bu kırılgan hastalarda önlenebilir enfeksiyonların başında zatürre ve grip gelmektedir.
Ülkemizde her iki enfeksiyona karşı aşının bulunması ve bu aşıları teminde Sağlık Bakanlığının desteği ve SGK’nın geri ödeme olanağının olması çok büyük bir şans. Hastalar devlet desteğiyle ücretsiz olarak bu aşıları yaptırabilmektedir. Bütün kalp yetersizliği olan hastalara ve yakınlarına çağrım; kardiyoloji hekimlerine giderek bu aşıları yaptırmaları ve ölümcül olabilen bu enfeksiyonlara karşı en önemli silah olan aşı yaptırabilme şansını kaçırmamalarıdır. Bir hastalığı önlemenin en önemli yolunun henüz gelişmeden önlem almak olduğunu hatırlatmak isterim. Erişkin yaş grubunda uygulanabilecek 2 grup pnömokok aşısı bulunuyor. Konjuge pnömokok aşısı (KPA-13) ve polisakkarid pnömokok aşısı (PPA-23) ülkemizde mevcut. Ayrıca kalp yetersizliği hastalarının yılda bir kez influenza (grip) aşılarını da yaptırmaları elzemdir.”
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?