Koroner damarın içinde yer alan yağ ve kireçten oluşan aterosklerotik plak belli bir darlık seviyesine ulaştığında kalp kasının beslenmesi bozulur. Kalp kasına yeterli kan ve oksijen ulaşamadığı zaman bazı tipik belirtiler oluşabilir. Hastaların en sık vurguladığı belirti yol yürürken veya merdiven çıkarken göğüs kafesinin orta veya sol tarafında bir yumruk tarzında veya daha geniş bir alanda, baskı veya sıkışma tarzında bir ağrı hissidir. Bazı hastalarda bu his çeneye, sırta veya sol kola yansıyabilir.
Bu belirtiler bazen çok hafif şiddette olabilirken bazen çok belirgin olabilir. Kalp damar hastalığı olan pek çok hastada bu tipik belirti olmayabilir, bazen efor esnasında nefes nefese kalma veya erken yorulma bu hastalığın ilk sinyalini verebilir. Bazı hastalarda ise hiç belirti vermeden, sessiz ve sinsi bir şekilde de ilerleyebilir ve kendini ilk olarak bir kalp krizi ile gösterebilir. Şiddetli göğüste sıkışma hissi ile beraber, nefes darlığı, soğuk terleme ve baygınlık hissi eşlik edebilir. Böyle bir tablo geliştiğinde mutlaka en hızlı şekilde, en yakın sağlık kuruluşuna başvurmak gerekir.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre dünyada en öldürücü hastalıklar listesinde kalp ve damar hastalıkları en önde gelen hastalık olarak kabul edilmektedir. Koroner damarların daralmaya başlamış olması, gelecekte bir kalp krizine yol açabileceği gibi, ani ölümle de sonuçlanabilir. Anne, baba veya kardeşlerinde kalp hastalığı olanlar, şeker hastalığı, hipertansiyon veya kolesterol yüksekliği olan veya sigara tüketen kişiler kalp damar hastalığı ile daha erken yaşlarda tanışır.
Diğerlerine göre artmış riski olan bu gruptaki hastaların kalp-damar hastalığı yönünden daha titizlikle ve daha sık kontrolleri yapılmalıdır. Araştırmalar şeker hastalığı olanlarda kalp krizi riskinin yaklaşık dört kat arttığını gösteriyor. Şeker hastalarının kalp-damar hastası olarak baştan kabul edilip tedavilerinin mutlaka kardiyoloji uzmanı ile düzenli gözden geçirilmesi bu riski azaltmak için çok önemlidir.
Kalp krizi geçiren hastalar, erken bir müdahale ile kurtarılabilirken, bazı hastalarda ölüm ile sonuçlanabilir veya kalp dokusunda ağır hasarlar meydana gelip kalp yetmezliği ile mücadele etmek zorunda kalabilir. Bu nedenle esas amaç kalp-damar hastalığını erken evrede, henüz bir kalp krizi oluşmadan teşhis etmek ve gerekli önlemleri almaktır.
Bypass olan hastalar stentli hastalara oranla daha az kalp krizi riski taşıyor!
Damar tıkanıklığı kalp krizlerine, kalp yetmezliğine, ritim düzensizliklerine ve ölüme yol açabilir. Damar tıkanıklığı ve darlıkları günümüz teknolojisi ile erken evrelerde teşhis edilebilir. Kardiyoloji uzmanları hastaların risk profiline göre, tedaviye erken dönemlerde başlayabilmekte, pek çok gelişmiş tetkik yöntemi ile hastalığın ciddiyetini belirleyebilmektedir.
Günümüzde metal veya ilaçlı metal stentlerin kullanılabildiği hemen tüm hastalarda eriyebilen stentleri kullanmak düşünülebilir. Bazı hastalarda ise ek avantajları vardır. İlk kez stent kullanılacak hastalar için önerilir. İleride aynı bölgeye bir tedavi girişimini kolaylaştırır. Özellikler genç hastalar daha çok fayda görür. Gelecekte işlem tekrarı ihtimali yüksek olan hastalara tercih edilmelidir. Risk faktörleri olan hastalarda yeniden daralma ve tedavinin tekrarı göz ardı edilmemelidir.
Dolayısıyla metal stentlerin üzerine yeniden metal stent uygulamak hatta bazen 3. kez stent uygulamak gerekebilir. Özellikle şeker hastalığı, hipertansiyon, sigara, kolesterol yüksekliği ve ailede kalp hastalığı öyküsü olması bu ihtimali arttırır. Stent konulan hasta bölgenin takibinde standart anjiyografi yerine koroner tomografi kullanılabilir, dolayısıyla hasta konforu ve emniyeti artar. Metal alerjisi olan hastalara metal stent uygulanması tekrar daralma olasılığını arttırır. Koroner bypass ameliyatına uygun yapıda olmayan ince yapılı damarlara ve uzun hastalıklı bölgelere uygulanması mümkündür.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?