Dr. Tonguç Arslan: Hormon tedavisi, sıcak basmaları ve gece terlemeleri gibi yaşam kalitesini bozan menopoz semptomlarının tedavisinde halen en etkili tedavi yöntemidir. Women’s Health Initiative (WHI) çalışmasının üzerinden geçen 10 yılı aşkın sürede yapılan değerlendirmeler, menopozda hormon tedavisinin -tedavinin tipine göre (yalnızca östrojen ya da östrojen ve progesteron birlikte) nasıl alındığına ve başlama zamanına göre (erken veya geç menopozda)- farklı yararları ve yan etkileri olduğunu göstermiştir.
Menopoz döneminde yapılan yanlış diyet kemik erimesini hızlandırıyor
Günümüzde anahtar nokta, tedavinin bireyselleştirilmesidir. Her kadına, yaşam kalitesini etkileyen menopoz şikayetleriyle koroner kalp hastalığı, meme kanseri, inme ve venöz tromboz gibi risk faktörlerini birleştiren bireysel bir kâr-zarar profili oluşturulması gereklidir. 50 ile 59 yaşları arasında sağlıklı kadınlarda hormon kullanımının riski düşüktür. Buna karşın, ileri yaşta başlanılan veya önerilenden uzun süre devam eden tedavi de yüksek riskle ilişkilidir. Yalnızca östrojen 7 yıl süreyle verilebilirken, östrojen ve progesteron beraber kullanımı, artmış meme kanseri riski nedeniyle 3-5 yılla sınırlıdır.
Erken menopoza giren hastalar osteoporoz (kemik erimesi) ve kalp damar hastalığı açısından artmış riske sahiptirler ve menopoz şikayetlerini çok daha şiddetli yaşarlar. Bu nedenle bu kadınlarda doğal menopozun ortalama yaşı olan 51 yaşına kadar hormon tedavisi önerilir. Yalnızca vajinal şikayetler olduğunda ise düşük doz vajinal östrojen en etkili tedavidir.
Dr. Sertan Aksu: Kadınlar tarafından bilinmesi gereken en önemli fizyolojik değişken biri, yaşa bağlı olarak gebe kalabilme şansının azalmasıdır. Yumurtalık kapasitesi ve gebe kalabilme şansı 35 yaşından itibaren düşmekte ve 40 yaşından sonra iyice azalmaktadır. 44 yaşından sonra kadının gebe kalabilme olasılığı ise ihmal edilecek kadar azalır.
Yakın akrabalarında (anne, abla, teyze) erken menopoz olan ve yumurtalık kapasitesini azaltabilen kemoterapi, radyoterapi, yumurtalık cerrahisi gibi öyküsü olan kadınlarda yumurtalık kapasitesi ultrason ve gerektiğinde kan testleriyle değerlendirilmelidir. Bu, özellikle gebe kalmayı daha ileri yaşlara erteleyen kadınlar için çok daha önemlidir.
Dr. Ayşen Boza: Üremenin korunması, üremenin devamlılığını sağlayabilmek amacıyla yumurtaların veya yumurtalık dokusunun saklanmasıdır. Kadının üreme kapasitesinde azalma riski yaratabilecek her durum üremenin korunması için bir gerekliliktir. Dünyada bu konuda bilinçlenmeyi artırmak amaçlı birçok organizasyon yapılmaktadır, ancak yapılan anket çalışmaları hastaların ve hatta doktorların üremenin korunmasıyla ilgili yeterli düzeyde bilgiye sahip olmadıklarını göstermektedir. Ülkemizde ise elimizde veri olmamakla birlikte, üremenin korunmasıyla ilgili genel bilginin yetersiz olduğu aşikârdır.
Üreme fonksiyonlarının kaybedilmesine veya azalmasına yol açacak tedaviler (kanser tedavileri, yumurtalık cerrahileri), yumurtalık kapasitesini azaltma riski taşıyan durumlar (genetik nedenler, ailede erken menopoz öyküsü, endometriozis hastalığı vb.) üremenin korunmasına yönelik önlemlerin alınmasını gerektirmektedir. Hastalık harici başka bir önemli neden ise sosyal nedenlerle doğurganlığın ertelenme isteğidir.
Sosyal nedenlerle doğurganlığını ertelemek isteyen kadınlarda “yumurta dondurma”, üremenin korunması için çok önemli bir seçenektir. Daha önceden deneysel olarak kabul edilen yumurta dondurma, 2013’den bu yana artık deneysel değil, doğurganlığını korumak isteyen hastalara rutin olarak sunulması gereken bir yöntem olarak kabul edilmiştir. Başarı oranını etkileyen en önemli faktör, yumurta dondurulurken hastanın kaç yaşında olduğu ve kaç yumurtasının dondurulduğudur. Çözülen yumurta sayısı ve dondurma yöntemine göre her yaş için canlı doğum oranları farklıdır. Bugüne kadar yumurta dondurulması sonrasında 5.000’in üzerinde canlı doğum bildirilmiştir.
Dr. Selim Mısırlıoğlu: Rahim ağzından alınan yayma -servikal smear, Pap smear veya servikal yayma olarak da bilinir- ile ilgili kurallar Dünya Sağlık Örgütü (WHO – World Health Organisation) tarafından düzenlenmiş ve 26 yıl boyunca uygulanmıştır. Ancak 2012 yılında Amerikan Kanser Cemiyeti (ACS – American Cancer Society) ve Amerikan Obstetrisyenler ve Jinekologlar Birliği (ACOG – American College of Obstetricians and Gynecologists) arka arkaya yeni kılavuzlar çıkarmışlardır. Rahim ağzı kanseri artık HPV mikrobu tarafından oluşturulan ve cinsel yolla bulaşan bir hastalık olarak kabul edilmektedir.
K2 vitamini menopoz sonrası kemikleri güçlendirir ve osteoporozu önler
Buna göre taramanın başlangıcı, tarama aralığı, taramanın kesilmesi ve özel durumlarda uygulanacak yöntemler belirlenmiştir. Smear taramasının başlangıcı 21 yaşından sonra olmalıdır. Tarama aralıklarının 21-29 yaş aralığında, 3 yılda bir olması yeterlidir. Daha sık alınması rahim ağzı kanserine karşı korunma olasılığını artırmaz. 30-65 yaş arasında ise smear tek başına yapılıyorsa yine 3 yılda bir, HPV testi ile birlikte yapılıyorsa 5 yılda bir tarama yapılması yeterlidir. HPV testiyle birlikte smear taraması kansere karşı korunmada daha duyarlıdır. Taramanın 65 yaşından sonra sonlandırılması konusunda tüm otoriteler fikir birliğine varmıştır. Daha ileri yaşlarda smear taraması gereksizdir. Gebelerde tarama ilk üç ayda yapılmalıdır. İlk üç ayda yapılan smear testinin gebelik kaybına yol açmadığı kanıtlanmıştır.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?