Prof. Dr. Mete Güngör, şunları söyledi: “Hatta konvansiyonel, yani birkaç delikle uyguladığımız ameliyatları bile tek delikten yapabiliyoruz. Artık sadece göbek deliği kullanarak rahim alma, kist ameliyatlarını ve küçük miyom ameliyatları gerçekleştirebiliyoruz. Ayrıca standart laparoskopi ile yapılması zor olan kanser ameliyatları ve büyük miyomlarda robotik cerrahinin sayesinde kapalı yöntemle yapılabiliyor. Her hastanın laparoskopik yöntemin sağladığı avantajlardan yararlanabilmesi için de gerek sempozyumlar düzenleyerek, gerekse eğitimler vererek meslektaşlarımızın bu konuya eğilimini artırmaya çalışıyoruz.”
Prof. Dr. Gürkan Uncu, laparoskopinin sağladığı çok sayıda avantajlar nedeniyle tercih edilmesi gereken bir yöntem olduğuna belirterek, “Gelişmiş ülkelerde kadın hastalıklarından ameliyat olan her 10 kadından 6-7’sine laparoskopik yöntem uygulanıyor. Laparoskopi ile açık ameliyatın artık tartışılır bir tarafı kalmadı. Ameliyat eğer aynı etkiyi sağlayacaksa mutlaka laparoskopik olarak yapılmalı.
Laparoskopik cerrahi jinekolojik operasyonlarda daha mı avantajlı?
Örneğin kapalı operasyonlar bir süredir robotla yapılabiliyor. Ayrıca operasyonlar çoklu delikler yerine, göbekten tek delikle gerçekleştirilebiliyor. Bunlar da hastaya ameliyat sonrası daha az ağrı duyma, daha erken taburcu olma ve iyileşme ile günlük aktivitelere daha erken başlama ve ciltte iz bırakmaması gibi pek çok avantaj sunuyor. Tüm bu avantajlarından dolayı laparoskopi geleceğin cerrahisi olacak.” dedi.
En az kesiyle en büyük operasyonların yapılmasına imkan tanıyan laporoskopik cerrahi hastalara pek çok avantaj sunuyor:
Prof. Dr. Dr. Mete Güngör, laparoskopik olarak yapılması zor olan rahim sarkması, büyük miyomlar ve rahim ağzı ile rahim kanserlerinin ise robotik cerrahiyle kapalı olarak ameliyat edilebildiğini söyledi. Robotik cerrahi 3 boyutlu görüntü nedeniyle çok kaliteli görüntü ve derinlik hissi sağlaması, dikiş atma kapasitesi nedeniyle laparoskopik yapılması zor olan ve bu yüzden açık yapılması düşünülen çok sayıda hastanın da kapalı ameliyat olmasına imkan tanıyor.
Özellikle genç hastalardaki miyom ameliyatlarında rahimde oluşan boşluk açık ameliyatta olduğu gibi çok sıkı kapatılabiliyor ve daha sonraki gebeliklerde rahmin yırtılma olasılığını ortadan kaldırıyor. Ayrıca robotik cerrahi tek delikten yapılması zor olan laparoskopik ameliyatları da teknolojik özellikleri nedeniyle yapılabilir hale getirdi. Böylece hastalar sadece göbek deliğinden son derece estetik şekilde ameliyat olabiliyor.
Prof. Dr. Gürkan Uncu, operasyonun uzun bir kesi yerine, 5 milimetrelik küçük deliklerden girilerek yapılmasının sağladığı avantajları şöyle sıraladı: “Kesilerin küçük olması ve en ufak damarın anında görünüp kontrol edilmesi kan kaybını büyük ölçüde azaltıyor ve bu sayede çoğu operasyonda kan nakline ihtiyaç duyulmuyor. Kesi küçük olduğu için hasta ameliyat sonrası ağrıları en az düzeyde yaşıyor. Laparoskopik yöntemle yapılan operasyonların en önemli avantajlarından biri de hastaların hastanede kalma ve iyileşme sürelerinin açık ameliyatlara nazaran çok daha kısa olması.
Hamileliğin oluşabilmesi için rahimden çıkan tuba kanalı ile yumurtalıkların bulunduğu alanın açık olması şart. Eğer bu alanda yapışıklık olursa, en basitinden kanalın uçları birbirine veya yumurtalığa yapışırsa doğurganlık ortadan kalkıyor. Prof. Dr. Gürkan Uncu, laparotomi, bir başka deyişle karın bölgesi açılarak yapılan operasyonda yumurtalık ve bağırsaklar olmak üzere pek çok organa dokunulduğu için karın içini döşeyen zarda travma oluşabildiği uyarısında bulunarak şunları söyledi:
“Travma nedeniyle dokular arasında yapışıklıklar oluşabiliyor. Bunun aksine laparoskopik yöntemde karın ve çevre dokulara dokunulmadığı için yapışıklığın oluşma riski minimum seviyeye düşüyor. Laparoskopi yöntemi aynı zamanda açık ameliyat sonrası gelişen yapışıklıkların ortadan kaldırılması amacıyla da uygulanıyor. İnfertilite (kısırlık) nedeni ile dokularda oluşan yapışıklık ise bu kanal laparoskopi yöntemle açıldıktan sonra kadının hamile kalabilme şansı yüzde 80 gibi yüksek bir rakama ulaşıyor.”
Açık ameliyatlarda kimi zaman iç çamaşırın alt bölgesinde, kimi zamansa üst bölgesinde kalan ve en az 9-10 santimden oluşan bir kesiye ihtiyaç duyuluyor. Kanser vakalarında ise karından göğüs kafesine kadar ilerleyen daha büyük bir kesi yapılabiliyor.
Prof. Dr. Gürkan Uncu, kadınlarda estetik açıdan ciddi bir kaygı oluşturan bu sorunun laparoskopik cerrahi sayesinde ortadan kalktığını belirterek şunları söyledi: “Günümüzde kanser operasyonları da dahil olmak üzere laparoskopik yöntemle yapılan operasyonlar sadece 5 milimetreden oluşan 2-3 delikten, hatta sadece göbek deliğinden bile yapılıyor. Dolayısıyla operasyon sonrasında dikiş atma ihtiyacı olmuyor ve vücutta iz kalmıyor.”
Tüm kanser türlerinde olduğu gibi rahim, rahim ağzı ve yumurtalık kanserlerinde de kemoterapi ve radyoterapiye erken başlanması yaşamsal öneme sahip. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Mete Güngör, laparoskopik yöntemle uygulanan operasyonlarda hastanın iyileşme süresinin açık ameliyata göre çok hızlı olacağı için kemoterapi veya radyoterapi gereken hastalarda iyileşme süresi beklenmeden bu tedavilere daha erken başlama şansının arttığına dikkat çekti.
Açık yapılan kanser ameliyatlarında ise hastaların karnında uzun kesiler oluyor ve ameliyat sonrası bu kesilerin iyileşmesi 15-20 günü bulabiliyor. Bu nedenle hastaların tedaviye başlamaları gecikiyor. Bunun aksine kapalı teknikte tedaviye 1 hafta içinde başlanabiliyor.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?