İnme bulguları, özellikle bir vücut yarısındaki yüz, kol veya bacakta uyuşma, karıncalanma, güçsüzlük, ani başlayan nedeni bilinmeyen şiddetli baş ağrısı, bilinç bulanıklığı veya bilinç kaybı, bir ya da iki gözde ani görme kaybı, görme azlığı, konuşma bozukluğu veya konuşamama şeklinde görülür. Burada anahtar nokta belirtilerin aniden ortaya çıkmış olmasıdır.
İskemik inmede değiştirilemeyen risk faktörleri; yaş, cinsiyet, ırk ve kalıtsal özelliklerdir. İnme genellikle 60 yaş üstü erkeklerde daha sık görülür. Asıl önemli olan risk faktörleri değiştirilebilir olanlarıdır. Bunlar kalp krizine yol açan risk faktörleri ile aynıdır.
Hipertansiyon, sigara, şeker hastalığı ve yüksek kolesterol bunların başında yer almaktadır. İskemik inmenin bu hastalığa özgü diğer risk faktörleri içinde özellikle kalp hastalıkları gelmektedir. Kalp krizi geçiren veya ritim bozuklukları olan hastalarda kalbin içinde oluşan pıhtılar beyin damarlarını tıkayabilir ve iskemik inmeye yol açabilir. Şişmanlık ve fiziksel aktivite azlığı ile gelen metabolik sendrom, kalp ve beyin damar hastalıkları için en önemli riski oluşturan durumlardan biridir.
İnme geliştikten sonra erken tanı konulması ve tedaviye başlanması hayati öneme sahiptir. Damar tıkanıklıklarında en önemli yöntem, trombolitik (pıhtı çözücü) ilaç tedavisidir. Bu ilaçlardan biri olan “Rekombinan doku plazminojen aktivatörü” (rTPA) ilk 4,5 saat içerisinde görülen hastalara toplardamar yoluyla uygulanabilir. Bazı koşullarda 6 saate kadar da pıhtı çözücü ilaç verilebilir.
İlk 4,5 saatten sonra hastaneye başvuran gecikmiş hastalar acilen anjiyografi laboratuvarına alınır ve kateter yöntemi ile tıkalı damarlara ulaşır. Daha sonra tıkalı damar içindeki pıhtı, rTPA ile eritilir veya özellikli birtakım kateterler yardımıyla parçalandıktan sonra emilerek dışarı alınır. Ülkemizde de yeni uygulanmaya başlanan çok özel bir yöntem ile tıkalı bölgenin içine özel stentler ile girilerek, hızlıca damar açıldıktan sonra pıhtı dışarı çekilip alınmaktadır. Bu yöntem ile tıkalı damarlar %90 oranında açılabiliyor.
Pıhtı eritici tedavi alan hastanın diğer inme hastalarına göre sakatlık ve başkalarına bağımlı yaşama riski göreceli olarak %30 azalır. İlk 4,5 saatte pıhtı eritici tedavi alan her 7 hastanın biri tamamen iyileşir. Tedavi ilk 1,5 saatte yapılmış ise tedavi edilen her 3 hastadan biri tamamen iyileşmektedir. Tedavi yalnız felci ortadan kaldırmakla sınırlı değildir. Hasta eski hayatına, işine, ailesine, sosyal faaliyetlerine geri dönebilir. Hastalara bu tedavi seçeneğini sunabilmek yalnızca toplumun inme konusunda bilinçlenmesi, bu hastalığı acil ve tedavi edilmesi mümkün olarak algılayabilmesi ile mümkün olacaktır.
İnme geçiren hastanın nerede ve nasıl tedavi ve bakım gördüğü önemlidir. Pıhtı eritici tedaviden sonra inmeli hastaların tedavisinde son yıllarda sağlanan en önemli gelişme, hastaların erken dönemde kalp krizi geçiren hastaların yatırıldığı koroner yoğun bakım ünitelerine benzer şekilde yapılandırılmış “İnme Ünitelerinde” bakım ve tedavi gördüklerinde belirgin fayda sağlanmış olmasıdır. Bu merkezlerde ayrıca hastalara rehabilitasyon olanakları sağlanmakta ve inmeye yol açan neden saptandıktan sonra gerekli koruyucu tedavilere başlanmaktadır. Hasta ve ailesine psikolojik destek hizmeti verilmekte, hastane sonrası tedavi ve rehabilitasyon programı da hazırlanmaktadır.
Felçli kalmak günümüzde yeterli tedavi olanaklarından faydalanamamış olmakla eş anlamlıdır. Doğru zamanda tıkalı damarı açılan, uygun tıbbi bakım, destek, rehabilitasyon ve inme tekrarından koruyucu tedavi alan her 3 hastanın 2’si inmesinin 3. ayında bağımsızlığına geri kavuşmaktadır.
Doğru beslenme ve hareket inme riskini önemli oranda azaltıyor!
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?