Cerrahi müdahale, radyasyon, kemoterapi ve hedefe yönelik uygulamaların, kanser tedavisinin temelini oluşturduğunu belirten Doç. Dr. Kaplan, standart olarak uygulanan bu yöntemlerin ileri evre kanser hastalarında hem sağ kalım hem de pozitif yaşam kalitesinde yeterli başarıyı gösteremediğini ifade etti. Bu alanda yürütülen yeni çalışmalarla ilgili bilgi veren Doç. Dr. Kaplan, “Tümöre karşı hastanın bağışıklık sistemini çalıştırma prensibi, uzun yıllardır üzerinde çalışılan bir konu olmasına rağmen, uygun hedefin saptanıp ilaç haline getirilmesi günümüzde çığır açtı. Böbrek kanserinde de immuno-onkoloji alanındaki ilaçlar hızla kullanıma girdi” dedi.
Böbrekten kaynaklanan kötü huylu tümörlerin renal (berrak) hücreli kanser olarak tanımlandığını anlatan Doç. Dr. Kaplan, kongrede immüno-onkolojik tedavi yaklaşımını temel alan iki klinik çalışmaya yer verildiğini belirtti. Her iki çalışmada elde edilen sonuçların, şimdiye kadar ileri evre böbrek hücreli kanser hastaları için immunoterapi ajanı ile elde edilmiş en iyi sağkalım sonuçları olduğunun altını çizen Doç. Dr. Kaplan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Nivolumab’ın iki çalışmasında da uzun dönem güvenlilik ve yan etki profili, daha önce bildirilen çalışmalarla tutarlı çıktı. Dört yılı aşkın takip süresinin sonunda yeni güvenlilik sinyalleri tanımlanmadı.
Bulgular, bir çalışmada hastaların yüzde 38’inin dördüncü yılda ve yüzde 34’ünün beşinci yılda hala hayatta olduğunu gösterdi. Diğer çalışmada ise hastaların yüzde 29’unun dördüncü yılda hayatta olduğu gösterildi. Bu sonuçlar onkoloji tedavisinde bilim insanları arasında heyecan yaratmıştır. Çünkü, yaşam süresinde uzama ve yan etkilerin az olması kaliteli bir yaşam olanağı sağlamaktadır”
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?