Kökleri binlerce yıl öncesine dayanan ilaçsız bir yöntem olan refleks terapinin migren hastaları için yeni bir çözüm yolu olduğunu söyleyen Dr. Gamze Şenbursa, şu bilgileri verdi: “Ortalama 4 seanstan itibaren hastalarda rahatlama ve atakların şiddetinde azalma görülür. Refleks terapinin migren hastalığında etkinliği çok yüksek olmakla beraber, tedavi protokolü her hastanın ağrısının lokalizasyonu, şiddeti ve şekline göre değişiklik gösterir. Örneğin kafanın ön tarafından gelen ağrı safra kesesi meridyeni ile yakın ilişkidedir.
Boyundan gelen ağrı ise mesane meridyeni ile ilişkilidir. Hastanın blokasyon alanlarının tespiti ve genel değerlendirilmesinin ardından kişiye özel tedavi planlanır. Uygulama ortalama olarak haftada 2 kere yapılır, tedavinin süresi hastaya göre değişkenlik göstermektedir. Ortalama 4 seanstan itibaren kişiler rahatlamayı ve atakların şiddetinin azaldığını gözlemlemeye başlar.”
Migren şiddeti, sıklığı, lokalizasyonu ve devam etme süresi çok değişken olan, periyodik aralıklarla gelen, genellikle başın bir tarafına lokalize, nöbetlerde sıklıkla, iştahsızlık, bulantı, kusma, ışık hassasiyeti, gürültüden rahatsız olma gibi nörolojik ve otonomik bozuklukların eşlik ettiği zonklayıcı özellikte bir baş ağrısı tipidir.
Dünya nüfusunun %10-15’lik bir oranının migrenden yakındığı bildirilmiştir. İlk nöbetin başlangıcı 5-8 yaşlarında olabilirse de sıklıkla 10-20 yaşları arasında başlar. Türkiye’de kadınların yüzde 21.8’ini, erkeklerin yüzde 10.9’unu etkiliyor. Migren sıklıkla aileseldir. Hastalar genel olarak obsesif, ayrıntılara önem veren, aşırı kontrollü, mücadeleci, mükemmeliyetçi, titiz, dakik, hoşgörüsü az ve rijid kişilerdir.
“Ruhsal değişiklikler, iştahta artma (özellikle şekerli yiyecekler), aşırı esneme gibi belirtiler her üç migren hastasının birinde görünür. Halusulasyon görme ve karıncalanma, uyuşma şeklinde de olabilir. Işık, koku, ses ağrıyı arttırabilir ve ağrı süresi boyunca aşırı algılanma söz konusu olabilir. Bulantı özellikle kriz ilerledikçe ortaya çıkar ve hastaların %20’sinde ishal bulunur.
Migren hastaları nelere dikkat etmeli? Migren ve beslenme ilişkisi
Yükseklik, uykusuzluk, öğün atlama, soğuk gıdalar, mevsimler, stres, depresyon, anksiyete, stres sonrası gevşeme, dıştan gelen duyusal uyarılar(parlak ışık, yüksek ses, keskin koku), başa gelen ani travma, menstrüasyon, hormon tedavisi, bazı yiyecek ve içecekler (çikolata, eski peynirler, yağlı yiyecekler, portakal, domates, çiğ soğan, salam, sosis, fındık, alkollü içecekler), egzersiz, aşırı kafein alımı migreni tetikleyen faktörlerden bazılarıdır.
Başlangıç Dönemi: Ağrıdan önceki saatler ve günler içinde yavaşça gelişen semptomlar olup genellikle davranışsal, zihinsel ve bilinçli olarak kontrol edilemeyen değişiklikler ile şekillenir. Aşırı duyarlılık, depresif hissetme, durgunluk, donukluk, konsantrasyon, dikkat azalması, esneme, halsizlik, sık idrara çıkma, açlık-tatlı yeme isteği gibi belirtiler görülür.
Ağrı dönemi başlamadan önceki zamandır. Görme alanları içinde uçuşan parlak, ışıklı noktalar, kırık çizgiler, bazende parlayıp sönen basit şekillerden ibaret basit görsel tip halüsülasyonlar görülebilir. Özellikle bir yüz yarısında ve ağız çevresinde, dilde aynı taraf el ve kolda uyuşma iğnelenme şeklinde belirtiler verir. Konuşma bozukluğu, kelime bulma güçlüğü yaşanabilir.
Genelde hastalar bu dönemde ensede, baş arkasında başın bir tarafında yavaş başlayan bir ağrı, ağırlık, rahatsızlık hissi şeklinde semptomlar hisseder. Çoğu zaman zonklama başlamamış, ağrı belli belirsiz ve lokalizasyonu net değildir. 30 dakika – 2 saat sürer ve atak tedavisine başlamak için en uygun zamandır.
Baş ağrısına için doğal tedaviler: Refleks ve manuel terapi etkili mi?
Bu dönem çok şiddetli, çoğu zaman zonklayıcı ve başın içinde korkunç bir basınç olarak tanımlanan, tedavi edilmediğinde saatlerce hatta 1-2 gün sürebilen ağrı olabilir. Ağrıya eşlik eden semptomlar bu dönemde artar. Hastaların ense kasları kasılmış olabilir.
Ağrının sonlandığı bölümdür. Ağrının giderek hafiflediği ve şekil değiştirdiği, zonklayıcı şiddetli ağrının yerini sızlayıcı tarzda, lokalize edilemeyen bir ağrıya bıraktığı hastanın uyuklamaya başladığı dönemdir.
Ağrı sonrası, hastanın yorgun, bitkin, bezgin hissettiği, giderek atağın yükünün kaybolduğu ve yerini bir rahatlama hissine bıraktığı dönemdir. İştahsızlık yerini acıkma hissine bırakır, hasta sık idrara çıkma gereği duyar.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?