Vakaların hızla yükseldiği iller başta olmak üzere kısıtlamalara geri dönülmeli! Türk Dahili ve Cerrahi Bilimler Yoğun Bakım Derneği, COVID-19 salgınının devam ettiğini ve artış eğilimi gözlendiğini hatırlatarak yoğun bakım yatak ve personelinin iyi planlanması gerektiği yönünde uyarılarda bulundu. Dernek Yönetim Kurulu tarafından yapılan yazılı açıklamada, COVID-19 hastalarının yüzde 10-12’sinin ağır seyrettiği ve bazılarının da yoğun bakıma alındığı hatırlatıldı. Son dönemde genel olarak vaka sayısında artış görüldüğü, bazı illerde ise ciddi boyutlara ulaşan artışlar gözlendiği belirtilen açıklamada, “Günlük pratikte yoğun bakım yatağı bulmak çok güçleşmiştir. Türkiye’de her ne kadar yoğun bakım yatak sayısı yeterli gibi görünse de, yoğun bakım yataklarının önemli bir kısmı özel hastanelerde bulunmaktadır ve yoğun bakım yataklarının %30’u yoğun bakım ihtiyacı olmayan bakım hastaları için kullanılmaktadır” denildi.
Yoğun bakım personelinin de yetersiz olduğu vurgulanan açıklamada, özellikle üniversite hastanelerinde 3-5 hastaya 1 hemşire düştüğü, uzman ve diğer personel sayılarında eksiklikler bulunduğu hatırlatıldı. Çok sayıda hastanenin yoğun bakım bölümlerinin “arena şeklinde” tasarlandığı bunun da personelin enfeksiyonlu kişilerle aynı ortamda bulunmasını gerektirdiği belirtilen açıklamada, çok uzun süre koruyucu ekipmanla çalışmak zorunda kalındığını, hastalanma oranının yükseldiği; personel istifalarının arttığı uyarısı yapıldı.
Türk Dahili ve Cerrahi Bilimler Yoğun Bakım Derneği açıklamasında kısıtlama talep edilerek şu uyarılarda bulunuldu: “Henüz ilk dalgayı atlatamamış iken kış arifesinde olduğumuz şu günlerde yeniden yükselme süreci bizleri tedirgin etmektedir. COVID-19 pandemisi kontrol altına alınamadığı ve kısıtlamalar sağlanmadığı müddetçe vaka sayılarının daha ciddi oranlara ulaşması kaçınılmazdır. Bu tabloya mevsimsel grip ve diğer virüslerin yarattığı enfeksiyonların ekleneceği düşünülürse, sağlık hizmetlerinin yetersizliği daha da belirgin hale gelecektir. Bugüne dek yoğun bakım yatak sıkıntısı yaşamamamız bundan sonra yaşamayacağımız anlamına gelmemelidir; Şu anda dahi bazı illerde yoğun bakım yatakları ve insan kaynağında yaşanan sıkıntılar, kışın gelmesi ile birlikte plansızlık nedeniyle bizleri daha güç duruma düşürebilir!”
Açıklamasında, il ve ilçe sağlık müdürlükleri ile il ve ilçe pandemi kurullarının çalışarak her ilde hastaneler arası hasta yük dağılımı planlaması ve her bir hastanede de doğru planlamaların yapılması gerektiği kaydedildi. Yerel düzeyde yoğun bakım yataklarının koordinasyonunu sağlayacak şekilde yoğun bakım uzmanlarının görevlendirilmesi önerildi. Dernek, devlet, üniversite ve özel hastanelerin aynı çatı altında toplanarak yönetilmesi-koordinasyon sağlanması; yatak doluluk oranlarının %100’e çıkmayacak şekilde planlanması ve en fazla doluluk oranının %85-90 aralığında tutulması uyarıları yapıldı.
Dernek açıklamasında, yoğun bakım çalışanlarının salgının başından bu yana ciddi bir çaba gösterdiği, yetersiz personel sayısına rağmen uzun saatler çalışılarak sağlık hizmet sunumu yapıldığı belirtilerek, sorunlar ve çözüm önerileri şöyle sıralandı: “Kusursuz hizmet vermeyi hedefleyen yoğun bakım çalışanları özellikle bazı illerde tükenme noktasına gelmek üzeredir. Yoğun bakımda görevli sağlık çalışanlarına, yoğun bakım dışında güvenli yemek ve dinlenme alanları sağlanmalıdır. Uzun ve yorucu nöbetlerin bağışıklık sistemine olumsuz etkileri bilinmektedir. Yeterli dinlenme süreleri sağlanmalıdır.
Ayrıca yoğun bakımda sadece hekimlerin değil bu birimde görev yapan tüm hemşire, hasta bakıcı ve temizlik personeli dahil tüm personelin bu imkanlar ve teşviklerden faydalandırılması ve ekonomik olarak da desteklenip yalnız bırakılmadıklarının hissettirilmesi gereklidir. Devlet, üniversite hastanesi ve meslek ayırımı yapılmadan kalıcı ekonomik iyileştirmeler acil olarak gündeme gelmelidir. En kısa zamanda tüm yoğun bakım ünitelerinin negatif basınçlı tek oda sistemine dönüştürülmesi, ekipmanların arttırılması ve iyileştirilmesi, personele birbirlerine bulaşmayı engelleyici yeterli sayıda oda, ofis, dinlenme, yemek alanları ayrılması gerekmektedir.
Yoğun bakım uzmanları Türkiye genelinde aynı acil uzmanları gibi sözleşmeli statüde çalıştırılmalıdırlar, özlük haklarında ciddi iyileştirmeler yapılmalıdır. Aksi takdirde bir üst uzmanlık olan yoğun bakım branşının tercih edilmeyeceği aşikardır. Yoğun bakım uzmanlık alanında farkındalığının artması için Amerika Birleşik Devletleri’nde olduğu gibi her yıl Mayıs ayının Yoğun Bakım Farkındalık Ayı olarak kutlanması, Sağlık Bakanlığı’nın desteği çalışanların motivasyonunu arttıracaktır.
Ülkemizde yoğun bakım uzmanı sayısı diğer uzmanlıklarla kıyaslandığında ve yoğun bakım hizmetinin acil ve ertelenemez olup, 7/24 sürekliliği göz önüne alındığında, oldukça azdır. Bir yoğun bakım uzmanının bakabileceği kritik hasta sayısı 7, bir hemşirenin 2, bir fizyoterapistin ise 8’dir. Hizmetin 7/24 sürdüğü düşünülürse ve üniversite ve eğitim-araştırma hastanelerinde hekimlerin eğitici ve öğrenci rollerinin de olduğu düşünülürse çok sayıda sağlık çalışanına ihtiyaç bulunmaktadır.
Birçok merkezde yoğun bakım görevi sadece birkaç hekim üzerinden yürütülmekte, pandemi başlangıcından itibaren aynı ekipler kesintisiz çalışmaktadırlar. Bu ekipler yorulmuştur ve diğer ana dallardan sağlık çalışanları ile desteklenmeleri ve COVID ile COVID dışı alanlarda dönüşümlü çalışmaları gerekmektedir. Bu amaçla, yoğun bakım yan dal uzmanlık eğitiminin tanımlanmış olduğu ana dallardan hekimlerin, anabilim dalı ve kliniklerinde yoğun bakım ünitesi bulunan hekimlerin yoğun bakımlarda çalışmak üzere öncelikli olarak görevlendirilmeleri, ancak mutlaka “yoğun bakım uzmanı” gözetiminde çalışmaları uygun olacaktır.
Yoğun bakım uzmanı olmayan hekimlere uzaktan yoğun bakım eğitimi verilmeli, yoğun bakım uzmanı eksiği bulunan hastanelerde tele-tıp uygulaması gibi teknolojilerin yardımıyla hastaların yoğun bakım uzmanı hekimlere gereği halinde danışılabilmesi sağlanmalıdır.
Benzer şekilde yoğun bakımlarda hemşire, fizyoterapist ve hasta bakıcı sayısı da yetersiz kalmaktadır. Bu durum da halen yoğun bakımlarda çalışmakta olan ekiplerin üzerinde ciddi bir yük yaratmaktadır. Birçok hemşire yoğun bakım eğitim ve tecrübesi olmadan yoğun bakım ünitelerinde görevlendirilmektedir. Yoğun bakımda iyileşmekte olan hastaların ventilatörden daha kısa sürede ayrılabilmeleri; ayağa kalkabilmeleri için ciddi rehabilitasyon ihtiyaçları olduğu bilinmektedir; ancak bu hastalar için yeterli fizyoterapi desteği de maalesef sağlanamamaktadır. Hemşire ve fizyoterapistlere de uzaktan sürekli hizmet içi eğitim sağlanmalı, yoğun bakım bilgileri arttırılmalıdır. ”
Dernek açıklamasında, bulaşma hızını düşürmek ve kontrol etmek için kısıtlamaların tekrar uygulamaya alınması istendi. Açıklamada, “Vakaların hızla yükseldiği iller başta olmak üzere çalışma ve sosyal hayatta kısıtlamaların yaygın olarak uygulanması ve ciddiyetle denetlenmesi gereklidir. Sokağa çıkma kısıtlamaları gerekli bölgelerde hızla uygulanmalıdır. Özellikle kapalı ortamlar maske yanında mesafe kuralları açısından çok ciddi denetlenmelidir. Yoğun bakım ekibinin her üyesi değerlidir” denildi.
COVID-19’un önemli bir viral sepsis nedeni olduğu hatırlatılan açıklamada, “COVID dışı pek çok kritik hastalıklar da aynı hızda devam etmektedir. Bu hastaların da sağ kalımının artması için uygun planlamalar yapılması şarttır. COVID-19 ve diğer kritik hastaların hastaneler arası ve hastane içinde birimler arası triajı uygun bir şekilde yapılmalıdır” uyarısında bulunuldu.
Sağlık Bakanlığı’nın bilim kurulu ile birlikte çalışmasının önemli bir aşama olduğu vurgulanan açıklamada, “Ancak uygun planlamaların yapılmasında uzmanlık derneklerinin görüş ve tavsiyelerinin yeterince dikkate alınmamış olması, verilerin şeffaf bir şekilde paylaşılmamış olması, bilim insanlarının araştırma yapma taleplerine olumlu yanıt verilmemesi, araştırmaların Sağlık Bakanlığı bürokratları tarafından yürütülmesi, hem sivil toplumun güvenini zedelemiş hem de pandemi kontrolünü zayıflatmıştır.
Tıpta uzmanlık derneklerinin görüşlerinin dikkate alınması, önerilerinin karşılık bulması, pandemi ile mücadelede hayati değere sahiptir. Çağımızın bu büyük felaketi ile başa çıkabilmek, toplumun tüm taraflarının dayanışmayla ve ortak sorumluluk bilinciyle hareket etmesiyle mümkündür” ifadesine yer verildi.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?