ARB ve kanser riskine ilişkin ilk tartışma Sipahi ve ark. Lancet onkoloji dergisinde (Lancet Oncol. 2010 Jul;11(7):627-36) yayınlamış oldukları meta-analizin verilerinin sunulmasıyla başladı. Analizde en az 1 tedavi kolunda ARB’nın yer aldığı ve en az 1 yıl izlendiği 9 klinik araştırmanın sonuçları ARB (Losartan, Candesartan, Telmisartan,, Valsartan) kullanan hastalarda yeni kanser sıklığını %8 gibi yüksek bir oran olarak bildirmekteydi.
Bu sonuçlara ilk tepki Prof. Steven Nissen tarafından “rahatsız edici ve kışkırtıcı” söylemiyle geldi. İngiltere Akciğer Kanseri Birliği adına Dr Michael D Peake ise akciğer kanserindeki riskin son derece düşük olduğu sigara içen bir kişide ise oran %200’e vardığını dile getirmiştir. Ocak 2011 tarihinde Prof. Franz Messerli’nin de yer aldığı ve aynı dergide (Lancet Oncol. 2011 Jan;12(1):65-82) yayınlanan bir başka meta-analiz ise ARB’lerin kanser riskine ilişkisini başlatılmış olan dergide bitirmiş oldu.
Bu meta-analizde ise geriye doğru 60 yıla yakın süreçte tüm anti-hipertansifler kanser ve kansere bağlı ölümler açısından değerlendirildi. ARB’lerin kanser riskinin ACE-İ, beta-bloker, diüretik ve kalsiyum kanal blokerlerle aynı oranda olduğu açıklandı. Risk %5-10 oranında artmaktadır. Ancak söz konusu riski ARB ve ACE-İ kombinasyonunda anlamlı olarak artmaktadır (1•04-1•24; p=0•004). FDA’nın (Food and Drug Administration) da konuya ilişkin raporunda olumsuz bir uyarısı olmamıştır.
Özellikle yüksek kardiyovasküler risk grubu göz önüne alındığında söz konusu ilaç gruplarının sağlamış olduğu anlamlı yarar, zararında çok üstün olmaktadır. Dolayısıyla kanser açısında anti-hipertansif kullanımında bir risk varsa tüm ilaç grupları için geçerlidir.
Taiwan: Ulusal sağlık sigortası veri tabanlarından yola çıkarak anti-hipertansif olarak ARB kullanan 40,124 kişi olmak üzere 109,002 hasta kanser riski açısından incelendi. Sonuçlar çok şaşırtıcı:r (Am J Cardiol. 2011;107(7):1028-33). ARB kullananlarda kanser riski daha az ve 1 yıldan fazla kullananlarda ise kanserden korunma daha anlamlı saptanmıştır (HR 0.50, p <0.001). Üstelik bu yarar tüm kanser tipleri için söz konusu olmuştur.
Danimarka: Sivil kayıt sistemleri ışığında Danimarka’da yaşayan ARB, ACE-İ ve/veya diüretikli kombinasyonlarını kullandığı ?35 yaş grubu tüm kanser riskleri açısından incelenmiştir. Kanser riskinin ARB kullanımıyla yıllar içersinde anlamlı olarak artmadığı (yıllık artış 0.99), kansere bağlı mortalite oranı 0.77 ve ARB’ler arasında da fark olmadığı ortaya konuldu. Altı grup analizlerinde ise erkelerde genital organ kanserlerilnde bir artış izlenmekle birlikte diğer kanser türlerine anlamlı bir farklılığa ulaşamadığı bildirilmiştir (Circulation. 2011;123:1729-1736).
“ARB Trialists Collaboration” Yüksek risk grubu hastaların yer aldığı 15 klinik araştırmanın incelemesi sonucunda kanser insidansı ARB kullanlarda %6.16 ve ARB almayanlarda ise %6.31 olarak tespit edilmiştir (P%0.886). Kansere bağlı ölüm ise sırayla %1.85ve % 1.77% olmaktadır. Diğer bir deyişle hem kanser oranı hem de özel kanser çeşidi açısından ARB’lere bağlı anlamlı bir risk artışı söz konusu olamamıştır.
Kore: Progressive REnal disease and Medical Informatics and gEnomics Research (PREMIER) programına dahil olan 3,288 hastada yaş ve cinsiyete göre düzeltilmiş yeni kanser oranı %1 olarak rapor edilmektedir (J Korean Med Sci. 2011 Jan;26(1):59-66). Kanser bağlı ölüm ise ARB kullananlarda ancak 0.124 kat arttığı görünmektedir. Meta-analizlerden alınan sonuçlarla kanıya varmaya çalıştığımız bir konumda neredeyse dünyanın her tarafında gelen sonuçlar Anjiyotensin reseptör Bloker’lerine yönelik özel bir kanser risk artışını göstermemektedir.
Dünya sağlık örgütünün en son verileri ışığında kanserler (sırayla akciğer, mide, karaciğer, barsak ve göğüs) tüm ölümlerin %13’ünden sorumlu iken ölümlerin 2030 yılında 7.5 milyondan 11 milyona ulaşılması tahmin edilmektedir. Aslında tüm anti-hipertansiflerin istatistiksel anlama ulaşmamakla birlikte kanser riskini arttırdığını düşününce kanımca durum hala “rahatsız edici”.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?