Mevcut kanunlarda yer alan hükümlere rağmen buna aykırı uygulamalar yapıldığını belirten Prof. Dr. Sefer Aycan, “Meslek yasamızda keyfi değişiklikler olmakta hatta bu değişiklikler kendi içerisinde çelişkiler taşımaktadır. 1219 sayılı kanunda sürekli değişiklikler yapılıyor. Çalışma alanımız ve şekilleri ile ilgili her gün değişiklikler yaşıyoruz ve her gün yeni bir şey çıkıyor; “Şurada çalışabilir, burada çalışamaz, şurada çalışırsa, burada çalışamaz” gibi düzenlemeler yapılıyor. Sanki her sabah kalktığımızda nerede çalışabileceğimiz yeniden belirleniyor. Bizim kadar meslek uygulaması tartışılan ve değiştirilen herhangi bir meslek grubu olduğunu sanmıyorum. 1219 sayılı Kanunda hala net ifadeler yer alırken, bu kanuna aykırı düzenlemeler yapıldı. 1219 sayılı kanunda “hekim muayenehanesinde ve evinde hasta bakar” denilirken, bir taraftan bununla ilgili düzenlemeler yapılıyor” dedi.
Serbest meslek uygulamalarına yönelik engellemeler olduğunu ifade eden Prof. Dr. Aycan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hayatımda muayenehanecilik yapmadım ama şimdi muayenehaneciliği savunuyorum. Çünkü muayenehanecilik hekimin özlük hakkıdır, mesleğini uygulama şeklidir ve dünyada da hekimlik aslında muayenehanecilik üzerinde kurgulanmıştır ve ilk gelişmelerine bakarsanız her yerde muayenehanecilik vardır. Ama son zamanlarda muayenehanelerle çok oynanmaktadır. Her gün kapısının ölçüsü değişmektedir. Buna uygun bina aramak derdine düşülmektedir. Aslında bunların hepsi bence Türkiye’de muayenehane açmayı engellemeye yönelik düzenlemelerdir. Olmayacak kapı pencere boylarıyla, asansör, merdiven boylarıyla uğraşılarak muayenehane açan hekimlere baskı ve zorlama yapılmaktadır. Bunun temelinde hekimin bireysel olarak mesleğini yapmasının engellenme isteği olduğunu düşünüyorum.”
Son Torba Yasada “muayenehanede çalışamazsınız ama özel hastanede çalışabilirsiniz” gibi bir çelişki yaşandığına işaret eden Prof. Dr. Sefer Aycan, “Neye karşısınız siz? Hekimin serbest çalışmasına mı karşısınız? Hekimin herhangi bir ek iş yapmasına mı karşısınız? Yoksa ille de hekimin muayene açmasına ve bireysel olarak mesleğini icra etmesine mi karşısınız? Şu an gelinen nokta o’dur. Yani bireysel olarak mesleğinizi icra etmeyin ama özel hastanede çalışabilirsiniz deniliyor. Bence bu özellikle yapılan bir yönlendirmedir ve kasıtlı bir davranıştır” dedi.
Mesleğin toplumsal algısına yönelik olarak sürekli yönlendirici söylemler olduğunu ve bunların tesadüf olmadığını dile getiren. Prof. Dr. Aycan, “Ne bilgisizliğimiz kaldı, ne beceriksizliğimiz kaldı, Sayın Başbakan ve Sağlık Bakanı her gün hekimleri hedef alan konuşmalar yaptılar. İğne yapmasını bile bilmeyen, beceriksiz, güvenilmeyen söylemlerin tesadüfi olmadığını düşünüyorum. Ne çok paracılığımız kaldı, ne muayehaneciliğimiz kaldı. Başbakanı bile muayenehaneye çeken art niyetli kişiler olarak algılanmamız sağlanmaya çalışıldı. Bunların hepsinin hekimleri değersizleştirmeye, yıpratmaya hatta düşman yaratmaya yönelik söylemler olduğunu, özellikle hekimlerle halkın arasının açılarak veya başarısızlıklarda hekimi suçlamaya yönelik yaklaşımlar olarak değerlendiriyorum” şeklinde konuştu.
Sağlık hizmetleri anlayışına; sadece sağlık hizmetlerini tedavi hizmeti olarak gören ve hastane merkezli bir yaklaşımın hakim olduğunu kaydeden Prof. Dr. Aycan, “Varsa yoksa hastane ve tedavi hizmetlerini konuşan bir yapıya dönüştük” dedi. Kamu hastanelerinin ticari işletmeler olarak görüldüğünü belirten Aycan, “Özel sermaye teşvik edilerek özel hastane kurması teşvik edildi ve özendirildi. Buna bağlı olarak da sağlık karlı bir iktisadi faaliyet olarak görülmeye başlandı. Küresel sermaye hastaneleri ele geçirdi, ülkemizde hastane zincirleri kurulmaya başlandı. Fakat olayı ticarileştirdiğimizin göstergesi, artık sağlık turizmini konuşuyoruz, sağlık turizmi ile kalkıp, sağlık turizmi ile kalkıyoruz. Tabii bunların çoğu eski Sağlık Bakanı zamanında yapıldı. Çok ilginçtir yeni Sağlık Bakanı da ilk demecini sağlık serbest bölgelerinin kurulması gerektiği konusunda verdi. O da olaya nasıl baktığını bence göstermiş oldu. Dünyada ülkelerin sağlık göstergeleri, performansları ile ilgili birtakım ölçütler vardır. Bunları konuşmamız gerekirken, Sağlık Bakanlığı maalesef ülkenin sağlık durumunu gösterirken ne kadar hasta baktığı ile övünen, hasta sayısıyla dikkat çekmeye çalışan bir yaklaşım içerisindedir. Herşey ticaretleşir ve bir işletme mantığına dönüşürse, hekim de bir üretim-maliyet unsuru olarak algılanır” dedi.
Çalışma statüsüne bakıldığında hala bir kimlik sorunu ve belirsizlikler bulunduğunu belirten Prof. Dr. Sefer Aycan, bir aile hekiminin kamu personeli mi yoksa muayene hekimi mi diye tartışılır hale getirildiğine dikkati çekti. İdarenin aile hekimlerini işine geldiği zaman kamu personeli olarak görüp istediği yere gönderdiğini, istediği zaman muayenehane hekimi olarak görüp ödemelerini yapmasını ve bunu takip etmesini ve bununla ilgili faaliyetler yürütmesini beklediğini söyleyen Prof. Dr. Aycan sözlerine şöyle devam etti: “Tüm hekimlerde bir kimlik sorunu yaşandı, her yerde tartışılır hale geldik. Süre sözleşmeli personel istihdam modeli arttıkça, teşvik edildikçe tüm sistemi ele geçirir bir uygulama haline gelmeye başladı. Bana göre Anayasa’ya aykırı bir durumdur. Çünkü daha önce de bu uygulama geçmişte iki kez veto edilmiştir. Bu gün de bence hala o madde yürürlüktedir ve sözleşmeli personel sağlık personeli için uygun bir model değildir. Anayasa’nın 128. maddesi açık bir ifade ile “devletin daimi işleri memurlar aracılığı ile yerine getirilir” der. Siz sağlık hizmetini devletin asli işlerinden görüyor musunuz, görmüyor musunuz? Eğer asli işlerinden görüyorsanız, sosyal devlet olduğunuzu iddia ediyorsanız, bunun devlet memurları aracılığı ile yürütülmesi gereken bir hizmet olduğunu da şimdiki anayasamıza göre kabul etmek durumundasınız.”
Ücret politikası ve işletmecilik anlayışı açısından bakıldığında herşeyin işletmecilik mantığı ile kurgulandığı için ücret politikasının da ona göre değiştirildiğini ifade eden Prof. Dr. Sefer Aycan, hekimlerin yeterli ücret ve sosyal haklar gibi bazı çok doğal istekleri bulunduğunu sözlerine ekledi. Prof. Dr. Aycan en önemli isteklerinden birisinin emekli aylıklarının iyileştirilmesi olduğunu vurgulayarak, hekimlerin emekli olmaya korktuğunu bunun emekli olduklarında ciddi maddi kayıplara uğramalarından kaynaklandığını belirtti. Günümüzde hekim maaşlarının diğer meslek dallarına göre oldukça geride kaldığının altını çizen Prof. Dr. Aycan, buna özellikle göz yumulduğunu söyledi.
Hekim ücretlendirmelerinde bazı uygulamalar yapıldığını ve bunun döner sermaye üzerinden gerçekleştirildiğini vurgulayan Prof. Dr. Sefer Aycan, “Bunu son derece yanlış ve tamamen kasıtlı yapılan bir uygulama olarak görüyorum. Şunu istemiyoruz tabii ki, kimse istemiyor. Biz yatalım, hasta da bakmayalım, çalışmayalım ama karşılığında da en yüksek ücreti alalım diye kimsenin bir derdi yok. Hizmet üretelim ve karşılığını alabilelim diyoruz. Aslında sağlığın döner sermaye üzerinden ücretlendirilmesi ya da performansa dayalı ödeme sağlığa nasıl bakıldığının da bir göstergesi” dedi.
Prof. Dr. Sefer Aycan sağlıkta başka değişiklikler de olduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle noktaladı: “Zorunlu mali sorumluluk sigortası çıktı. Kamu Hastane Birlikleri kuruldu. Hekimlerin başına hekim olmayan genel sekreterler ve hastane yöneticileri getirildi. Hatta eğitim hastanelerinin başına getirildi, bunlar da eğitime bile karışan, hekimi yönlendiren, hekimle ilgili kararlar veren kişiler olarak karşımıza çıktı. Başhekimler yıllarca sağlık otoriteleri tarafından atanırken, kendi atadıkları başhekimlerin başarısız oldukları söylendi ama bir kısmı yine atandı. Üniversite hastanelerine müdahale edildi, üniversite hastanelerinin Kamu Hastaneleri Birliği’ne bağlanmaları istendi. Üniversitelerin hastane kurmamaları için baskılar yapılmaya çalışıldı. Hatta üniversitenin hastanesinin olmaması gerektiği konusunda söylemler gelişti. Sosyal güvenlik Kurumu (SGK) kuruldu. SGK parayı veren olduğu için hakimiyeti ele geçirdi. Karar veren, yönlendiren, belirleyen pozisyonuna geçti. Artık, Sağlık Bakanlığı’ndan çok SGK bizim nasıl çalışacağımıza, ne yapacağımıza karar veren kurum haline geldi.
Başlatılmayan uygulamalar var, yıllardır bekliyoruz ama hala ücret, sosyal haklar ve emeklilik konusunda bir iyileştirme olmadı. Görev tanımlarında sorun var. Bu olumsuzlukların bir an önce giderilmesi gerekmektedir. Yeniden sağlık hizmeti, hekim, sağlık kuruluşu çizgisi ile yeni bir yapılanmaya ihtiyaç vardır. Ancak bunun tek taraflı olarak değil tüm paydaşların görüşü alınarak yapılması gerekmektedir. Tüm olumsuzluklara rağmen bunu yine de sağlık otoritesinin yapacağı umudunu taşıyorum.”
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlık Konferans Salonu’nda düzenlenen “Türkiye’de Hekim Olmak” konulu panelde konuşan Prof. Dr. Sefer Aycan, son yıllarda hekimlere yönelik pek çok koldan yıpratma savaşı yapıldığını belirtiyor. Türkiye Sağlık Çalışanları Eğitim ve Araştırma Vakfı (TÜSAV) tarafından düzenlenen panelde geçmişten günümüze hekimlik mesleğinin durumu ele alındı.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?